26 Kasım 2009 Perşembe

Köleliğe Hayır

Köleliğe Hayır

Veysi ERKEN

Uzun lafa ve yazıya gerek yok.

Olanı biteni herkes görüyor, duyuyor ve okuyor. Yerli olmayanların son marifetini bilmeyen yoktur.

Son marifet sadece “Kast Sistemi”ni savunmakla kalmayıp kölelik rejimini ön görüyor. Rahmetli Cem Karaca’nın “İşçisin sen işçi kal” parçasında ifade edildiği gibi “halk” ancak kölelik yapar.

Kendilerini bu ülkenin yegâne efendisi ve sahibi gören çete milleti “kafes”lemekten ve yargı yoluyla “kast”laştırmaktan vaz geçmeyecektir.

Bu konuda söyleyecek bir şey yok bence.

Hükümet ve meclis acil olarak yargı reformunu gündeme getirtip yargı kurumlarını hukuka uygun noktaya çekmezse yapılacak bir tek şey vardır.

Okulları boşaltmak.

Öğrencinin ve velinin yapacağı budur.

Gönüllü köleliğe hayır diyen herkesin ve her kesimin yapacağı tek şey okulları boş binalara çevirmektir.

Selam ve Sabırla

Not: Her şeye rağmen Kurban bayramının gönüldaşların şahsında hayırlara, huzura, adalete ve hukuka vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederim.

23 Kasım 2009 Pazartesi

YENİ ANAYASA TEKLİFİ

ANAYASA

Veysi ERKEN

1982 yılında yürürlüğe giren Anayasa günden beri tartışılmakta ve yeni bir Anayasa için sempozyumlar düzenlenmektedir. Sadece hatırlatma babında 1992 yılında geniş katılımlı bir Anayasa sempozyumunun düzenlendiğini belirteyim.

2007 seçimlerinden sonra Anayasa çalışmaları hızlandırılmış ancak statükonun duvarına çarparak akamete uğramıştır.

2009 yılında başlatılmış olan ve adına Milli Birlik ve Kardeşlik süreci denilen projenin uzun vadeli hedefinde Anayasa değişikliği öngörülmektedir.

Bize göre Anayasa değişikliği uzak hedefler arasında değil, yakın hedefler arasında yer almalıdır. Çünkü¸Anayasalar toplum sözleşmeleri durumundadır. Dolayısıyla ülke hukukunun temelidir. Sürecin başarıya ulaşması hukuka uygunluğu ile orantılıdır.

Açılım sürecinin başarısı ortak kabul ve sözleşmeye bağlı olduğuna göre Anayasa değişikliği kaçınılmazdır. Bilindiği üzere Anayasanın toplum sözleşmesi niteliğini kazanabilmesi toplumun büyük çoğunluğunun kabulüne dayanır.

Bize göre Anayasa metinleri halka tam anlatıldıktan sonra halkoyu ile kabul edilmelidir.

Sürece katkı babında ülkemiz için kısa, öz ve anlaşılır bir Anayasa metni hazırladım. Temennim rengi, meşrebi, ideolojik duruşu ve dünya algılaması farklı olan bütün sivil toplum kesimleri ve sivil toplum kuruluşları bu veya buna benzer bir metinden hareketle yeni Anayasanın bir toplum sözleşmesi olarak yürürlüğe girmesine katkı sağlamasıdır.

Görev huzurdan, güvenden, özgürlüklerden, refahtan yana olan bütün kesimlerindir.

İşte Anayasa teklifimiz

ANAYASA (Teklif)

Gerekçe

Biz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları aramızda daha mükemmel bir birlik ve adalet kurmak, yurt içinde düzeni, yurt dışında ortak savunmayı sağlamak, genel refahı yükseltmek, hürriyetin nimetlerini kendimiz ve bizden sonra gelecek nesiller için sağlamak üzere bu Anayasayı Türkiye Cumhuriyeti için düzenledik ve kabul ettik.

Madde-I

Yasama yetkileri TBMM’de toplanır. Meclis bir dinin gereklerinin yerine getirilmesini yasaklayan, konuşma ve basın özgürlüğünü kısıtlayan, insanların barışçıl bir şekilde toplanma hakkını ve memnun olunmayan bir durumun giderilmesi için hükümete dilekçe verme hakkını engelleyen bir yasa yapamaz.

TBMM dört yılda bir seçilen üç yüz üyeden oluşur. TBMM üyeleri İl Genel Meclis üyelerinin seçilebilmesinde aranan nitelikler bulunmalıdır.

Yirmi beş yaşını tamamlamış her T.C vatandaşı İl Genel Meclisleri ve TBMM üyeliğine seçilebilir. Milletvekilliği illerin kayıtlı nüfus oranına göre düzenlenir. Boşalan üyelik için o seçim çevresinde kalan süre için bir ay içinde seçim yapılır.

Nüfus sayımları on yılda bir yapılır. Nüfus sayım esasları kanunla belirlenir. Nüfus yoğunluğuna göre ülke yüz elli seçim bölgesine ayrılır ve her seçim çevresinin iki temsilcisi olur.

Meclis kendi başkanını ve diğer üyelerini seçer. Görevle ilgili konularda üyelerini ve üst derecedeki memurları suçlama hakkı meclisindir. Meclis üyeleri ve üst derecedeki memurlar meclisin kararıyla Anayasa mahkemesi tarafından yargılanır. Kararlar üçte iki çoğunlukla alınır. Suçlanan üye ve memurların suçlu bulunmaları halinde verilecek ceza görevden çıkarma, fahri veya ücretli memurluk görevinden yoksun bırakılmaktan öteye gidemez. Bununla birlikte yasaya göre hüküm ve cezaya çarptırılır.

Meclisler her yıl Ekim ayında düzenli olarak toplanır. Meclisler kendi çalışma usullerini belirlemekte serbesttirler. Her meclisin çoğunluğu müzakere için gerekli yeter sayıdır. Üyelerin devamını sağlamak için meclisler gerekli düzenlemeleri yapar. Meclisler kendi tüzüklerini belirler ve üyelerini üçte iki çoğunlukla üyelikten çıkarabilir.

Meclis üyeleri ödenek alırlar. Bu ödenekler genel ve yerel bütçelerden karşılanır. Miktarı seçim döneminde belirlenir ve yeni döneme kadar arttırılmaz.

Vatana hıyanet, cinayet ve asayişi bozucu suç işlemedikçe masundurlar, tevkif edilemezler. Meclis üyeleri başka bir görev alamazlar. Meclisteki konuşmalarından ve düşüncelerinden dolayı hiçbir yerde sorguya çekilemezler.

Gelir getirici kanunlar TBMM kabul edildikten sonra Başkanın onayıyla yürürlüğe girer. Başkanın onaylamaması durumunda kanun üçte iki çoğunluk kabulü ile yürürlüğe girer.

Meclis ülkenin genelini ilgilendiren vergi, resim ve harçlarla ilgili düzenlemeleri yapar.

TBMM’nin öteki görevleri şunlardır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına krediler almak,

Para basmak ve değerini belirlemek,

Tabiiyet düzenlemelerini belirlemek,

İflas kanunlarını düzenlemek,

Türkiye Cumhuriyeti devletinin paralarını, bonolarını ve diğer ürünlerini taklit edenlere uygulanacak cezaları belirlemek,

İletişimi düzenlemek,

Savaşa karar vermek,

Savunma için orduda gereken düzenlemeleri yapmak ve tahsisatını belirlemek,

Dış işleri ve dış ticaretle ilgili her türlü düzenlemeyi TBMM yapar. Yerel meclislerin yetkisi yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinde hiç kimseye asalet unvanı bağışlanamaz. Meclis üyeleri, ücretli ve fahri görevliler hediye, tahsisat ve unvan alamaz.

Madde –II

Yürütme Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başkanında bulunur. Başkan ve yardımcısı dört yıl için doğrudan halk tarafından seçilir. Başkan seçilebilmek için geçerli oyların en az yüzde ellisini almak şarttır. Adaylardan hiçbiri yüzde elliği aşamamışsa ikinci oylamaya en çok oy alan iki kişi arasında en geç on beş gün içinde gerçekleştirilir.

Başkanın istifası, görevden azledilmesi veya ölümü halinde kalan süreyi Başkan yardımcısı tamamlar. TBMM başkanı Başkan yardımcılığına getirilir. Bir kişi en fazla iki dönem başkanlık yapabilir.

Bakanlar kurulu başkan tarafından yasama meclisi üyelerinin dışından seçilen ve meclis tarafından onaylananlardan oluşur. Yasama meclisi üyeleri arasından Bakanlar Kurulu üyeliğine seçilen meclis üyeliğinden istifa etmiş sayılır.

Seçim Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve temsilciliklerinin bulunduğu yerlerde aynı günde yapılır. Otuz yaşanı tamamlamış ve Anayasa ile belirlenmiş engeli olmayan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı aday olabilir.

Başkan ve Bakanlar Kurulu üyeleri seçildikleri tarihten itibaren kendilerine bir ödenek ayrılır. Bu ödenek miktarı dönem sonuna kadar arttırılamaz. Başkan, yardımcısı ve Bakanlar Kuruluna ayrılacak ödeneğin miktarını TBMM belirler.

Başkan ve Bakanlar Kurulu yemin ederek göreve başlar.

Başkan ordunun tabii başkanıdır.

Başkan vatana hıyanet ve kişilere yönelik suçlar haricindeki cezalarda af ve ceza indirimi yetkisine sahiptir.

Başkan üst derecedeki memurların atamalarında yetkilidir. Üst derecedeki memurlar başkanın seçilmesiyle birlikte görevlerinden ayrılmış sayılırlar. Başkan dilediği memurla çalışmaya yetkilidir.

Madde-III

Adaletin sağlanması yargı yoluyladır. Yargı Anayasa mahkemesinden ve illerde TBMM tarafından kurulacak mahkemelerden oluşan bağımsız bir güçtür. Yargılama yetkisi yargıyı ilgilendiren bütün anlaşmazlıkları kapsar.

Yargılama suçun işlendiği yerde ve açık bir şekilde gerçekleştirilir.

Vatana hıyanet, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaşa girmek, ya da düşmana yardım etmekle olur. Hıyanet sabit olmadıkça kimse hıyanet suçuyla mahkûm edilemez. Hıyanet suçu ile mahkûm edilenin cezası ömür boyu devam eder. Hıyanet suçunun cezasını kararlaştırmaya TBMM yetkilidir.

Her birey halkın sahip olduğu bütün ayrıcalık ve dokunulmazlıklara sahiptir. Savunma hakkı vazgeçilmezdir. Delilleri toplamak ve suçu ispat yargıçların görevidir. Her türlü yargılama açık gerçekleştirilir.

Madde- IV

Her türlü idari eylem ve hizmet birimi denetime tabidir. Bireyin hakkını arama ve bilgilenme hakkını kullanması denetimle sağlanır. Denetim yargı organları, sivil toplum kuruluşları, mesleki teşekküller ve bireyler marifetiyle gerçekleştirilir.

Madde-V

Anayasada TBMM üyelerinin dörtte üç çoğunluğunun teklifi ve referanduma katılanların yüzde yetmişinin olumlu oylarıyla değişiklik yapılabilir. Meclis genle yasalarla ve yargılama usullerinin doğruluk derecelerinin ispatı ve etki derecelerini tayin etmeye yetkilidir. Meclis Türkiye Cumhuriyeti Devletine ait arazi ve emlaki tasarruf etmek ve bu emlak ve araziyi ilgilendiren bütün yasaları yapmaya yetkilidir.

Türkiye cumhuriyeti Devleti toprak bütünlüğünü bütün saldırganlıklara karşı koruyacak ve dış güvenlikten sorumlu ordusu vasıtasıyla tedbir alacaktır.

Madde- VI

İş bu Anayasa ile buna dayanarak yapılacak kanunlar, yapılmış ve Anayasal yetkiler çerçevesinde yapılacak antlaşmalar ülkenin temel hükümlerini teşkil eder. Meclis üyeliği ve memurluklar için dinî inançlarla ilgili nitelikler aranmayacak ve dini inançların yerine getirilmesine engel olunmayacaktır.

Genel ve yerel meclis üyeleriyle, yürütme, yargı ve denetim birimlerinin bütün üyeleri yemin ederek Anayasaya bağlı kalacaklardır.

Madde-VII

Bu anayasa halkın en az yüzde doksanının oylarıyla onaylanma tarihinden itibaren yürürlüğe girer

20 Kasım 2009 Cuma

Muhsin Yazıcıoğlu Er Kişi isimli çalışması ile ilgili yapılan röportaj*

Dr. Veysi ERKEN ile Muhsin Yazıcıoğlu Er Kişi isimli çalışması ile ilgili yapılan röportaj*

Muhsin Yazıcıoğlu Er Kişi isimli kitabı hazırlamanızın nedeni nedir?

Böyle bir sual ile başladığınız için teşekkür ediyorum. Kur’an-ı Kerimde Hz. Muhammed (s.a.v.) “usvetun hasenetun” olarak gösterilmektedir. Kendisine bahşedilmiş vasıflarla insanlara “model şahsiyet” olarak takdim edilmiştir. Bir eğitimci olarak Hz. Peygamberin izinde olan ve onun davranış kalıplarını yaşamaya ve yaşatmaya çalışan herkesin model şahsiyet olabileceğini düşünüyorum. Kitabın hazırlanış nedeni budur.

Neden Muhsin Yazıcıoğlu?

Otuz yılı aşkın tanışıklık, dostluk, dava arkadaşlığı ve aynı partide bir dönem beraber siyaset ve “ Allah bizimle, Tarih bizimle, Yarınlar sizinle” dediği ve gereğini yaptığı için.

Daha önce benzer çalışmanız oldu mu?

Evet. Eğitimde Model Şahsiyetin Önemi ve Seyit Battal Gazi başlıklı bir çalışmam oldu. Tebliğ olarak sunulan bu çalışma değişik yerlerde yayınlandı. Pek çok eğitimci bu çalışmadan istifade etti. İlave olarak Selahaddin Eyyubi ile ilgili bir çalışmam oldu.

Er Kişi Muhsin Yazıcıoğu kitabına dönecek olursak. Muhsin Yazıcıoğlunun şahsiyetini model olarak sunmaya çalıştığınızı ifade ettiniz. Çalışmada nasıl bir yöntem izlediniz?

Muhsin Yazıcıoğlu “kamet ve İstikamet” sahibi idi. Kitabı hazırlarken eksen olarak bu iki kavram esas alındı. 1977 yılından itibaren tanıdığım ve bir dönem beraber siyasi çalışmada bulunduğum Muhsin Yazıcıoğlunun kametini gösteren Milli Mutabakat çağrısı ile çalışma başladı. Milli Mutabakat Çağrısı Milli, İslami, Sivil ve Katılımcı ilkeleri üzerinde bina edilmiş ve Selahaddin Eyyubi ile Kılıçarslan’ın duruşları örnek alınmıştır.

Muhsin Yazıcıoğlu bu kameti göstermiş ve istikametini belirlemiştir. Metinde Allah’ın birliği ve Hz. Peygamberin risaletinin dışında her şeyin tartışılabileceği ifade edilerek istikamet belirlenmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlunun kamet ve istikameti Milli Mutabakat Çağrısından önce nasıldı?

Merhum Yazıcıoğlunu yetmişli yıllarda tanıdım. Ocak başkanlığı döneminde gençliğin haykırdığı sözlere bakarak şahsiyetini ortaya koyabiliriz. Merhumun başkanlığı döneminde “Çağrımız İslamda Dirilişedir”, “Kanımız Aksa da Zafer İslamın”, “Eller Silah değil Kalem Tutmalı” sözleri yankılanırdı. Bu sloganlar gençliğe liderlik ettiği döneme aittir ve kametini göstermektedir. Kısaca Muhsin Yazıcıoğlunun kameti bir başka deyişle duruşu yetmişli yıllarda ne idiyse doksanlı ve ikibinli yıllarda da aynı olmuştur. Bu duruş şehadetine kadar da aynen devam etmiştir. Bakın son konuşmalarından birisinde “Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Kuvvete dayanmayan adalet acizdir. Biz önce kuvveti hakta ve haklı olmakta ararız. Baki olan haktır. Öyleyse biz hakka dayanarak yürüyeceğiz. Biz siyaseti meslek algısıyla yapmıyoruz. Gücümüze inanıyoruz. Çünkü haklıyız. Kimseye haksızlık yapmadım. Yaptırmam! Haklı bir davayı gördüğüm zaman başımı korum onu çözerim. Ona buna çalım atmam. Onun bunun önünü kesmem. Ona buna iftira etmem. Benim derdim kişilerle değil… Bizler bu ülkede yaşayan insanların “her şeyin en iyisini hak ettiğine” inanıyoruz. Türkiye’nin her köşesinde;Türkmenini, Lazını,Çerkezini, Kürdünü,Boşnağını, Alevisi, Sünnisi kim varsa, hepsini özgürlük, bağımsızlık ve vatanseverlik paydasında “bir” yapmak “beraber” yapmak istiyoruz. Birlikte üretelim… Birlikte tüketelim. Külfeti de beraber paylaşalım… Nimeti de beraber paylaşalım… Hep onlara nimet, hep bize külfet olmasın. Biz bunun için yola çıktık…. 27 Şubat 2009 Düzce Cumayeri konuşmasında” diyor.

Kamet ve istikametin değişmediğinin delilidir bu konuşma.

Kitapta bu kameti ve istikameti nasıl işlemeye çalıştınız?

Kitap Muhsin Yazıcıoğlunun “bir hayalim var” vurgusu ile başlıyor. Fırıldak olmaya gerek yok ile bitiyor. Milli mutabakat çağrısındaki ifadelere uygun bir hayal. Kaynaşmış ve huzurlu bir Türk-İslam coğrafyası .

Akabinde hayat serüvenini ortaya koyan bir çalışma. Okuyanlar Muhsin Yazıcıoğlunu tanımış olurlar.

Devamında Vuslat gününe uygun metinler.

Nasıl metinler biraz açar mısınız?

Bilindiği üzere kişilik özelliklerimiz dediğimizde başkalarının yani çevremizin bizi tanımlamaları akla gelir. Çevremiz dediğimizde yakın ve uzak olabilir. Bazı insanların tanınması . Yakın ve uzak çevreleri onları tanımlar ve kişilik özelliklerini ortaya kayar.

Muhsin Yazıcıoğlu Vuslat gününde tanımlanmış ve kişilik özellikleri ortaya konulmuştur. Tanımlanma çalışma arkadaşları, sevenleri, muarızlar, gençlik ve şairler tarafından yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir.

Vuslat günü dediğimiz defin günündeki manzara her şeyi yansıtmaktadır. Kitap vuslat gününe muvafık metinlerle hazırlanmıştır.

Milli Mutabakat çağrısından sonra “İnandıklarını yaşayan Alperen Öncüsü” başlıklı yazı girilmiştir. İnandıklarını yaşamayan model şahsiyet olamaz. Muhsin Yazıcıoğlu inandıklarını yaşamasıyla ön plana çıkarılmış ve panelde yaşayışından kesitler aktarılmıştır.

Bir Alperenin Hayat Serüveni farklı şahsiyetlerin anekdotları ile ortaya konulmuştur.

Kitap hazırlanırken daha önce ifade edildiği gibi tek boyutlu düşünülmemiştir. Farklı algılamalardan örnekler seçilmiştir.

Ardından yazılanlar bir bütünlük arz etmektedir. İlk önce Ocak döneminden parti başkanlığına kadar geçen dönemlerde “dava arkadaşı” olarak kendisiyle beraber olmuşların değerlendirme ve tespitlerine yer verilmiştir. Dava arkadaşları tarihe tanıklık babında yaşadıklarını ifade etmişlerdir.

Aynı şekilde Muhsin Yazıcıoğlu ile yolları kesişmiş fakat beraber çalışmamışların değerlendirmeleri de çok önemli yer tutar.

Bunlardan da sevenlerinin, gençlerin ve farklı düşünenlerin anlayışıyla Muhsin Yazıcıoğlunun şahsiyeti modelleştirilmeye çalışılmıştır.

Şehadetinin ardından az insan şairlere konu olmuştur. Tarihi süreçten bunu anlıyoruz. Muhisn Yazıcıoğlunun ardından şahsiyetini ortaya koyan binlerce şiir yazılmıştır. Bu şiirlerden de bir demet çalışmaya katılmıştır.

Kitapta yer alan seçkiyle Muhsin Yazıcıoğlunun “Kamet ve İstikameti” insanımıza model olarak sunulmuştur.

Kitabın son bölümü Vuslat başlığını taşımakla birlikte neden çok kısa tutulmuş?

Esasında son bölüm gerçekten çok kısa görünmekte. Önemli olan mesajın verilebilmesidir. Son bölümde Muhsin Yazıcıoğlunun hayatının zübdesi ortaya konulmuştur. Merhum Yazıcıoğlu insanların inandığı gibi yaşamalarının gerekliliğini ve siyasi çizgilerinin buna göre şekillenmesinin icap ettiğini haykırmıştır. Fırıldak olmak bir Alperen için, bir mümin için kabul edilebilir bir davranış değildir. Son nefesine kadar insanın inandıklarıyla amel etmesi gerekir.

İşte Muhsin Yazıcıoğlu bu yönü ile Muhsin olmuş ve örnek gösterilebilmektedir.

Dolayısıyla bölüm kısa değil. Bir yaşayışın özetidir.

Muhsin Yazıcıoğlunun şahsiyeti bu çalışmayla kitlelere ulaştı mı sizce?

Bu çalışma ile Muhsin Yazıcıoğlu şahsiyeti evlere misafir edilmiştir. Kısa vadede iki baskısı tükenmiştir. Yeterli olmamakla birlikte bu kitap toplumun farklı kesimlerine ulaşmıştır. Bu çalışmanın hedefi Hz. Muhammed’in izinden yürüdüğüne inandığım Muhsin Yazıcıoğlunun model şahsiyetini her eve misafir etmektir.

Çalışma bu yönü ile tevhidi anlayışa uygun büyük bir birliği ve birlikteliği hedeflemektedir.

Yeni baskı yapılacak mı?

Umarım en kısa zamanda olur?

Eklemek istediğin başka bir şey var mı?

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Son temennim ve isteğim kitabı eline alan ve okuyan herkesin başta Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ruhu için olmak üzere Muhsin Yazıcıoğlu ve peygamberin izini süren herkesin ervahına bir Fatiha okuması, onun yaşayışının model alınması ve varsa kitapla ilgili farklı tekliflerin tarafıma iletilmesidir.

· Bilgi ve iletişim : Tel: 0505 316 50 18, e-posta: veysi.erken@gmail.com


**Alperen Ocakları Dergisi, Yıl 1, Sayı 4, Ekim 2009, Ankara