Yeniden Yapılanmanın Nirengi Noktası: Önce İnsan*
Veysi ERKEN
Türkiye bir badireden başka badirelere sürüklenen ülke konumundadır. İnsanımız buna layık değil. Hukukun hayatın zeminini oluşturduğu bir ülkede yaşamak hepimizin hakkıdır. Tabii ki hukuktan bahsediyoruz, kanundan değil. “Kanun çıkarmak ve mevzuatı iyileştirmek yetmez; önemli olanın zihniyet değişmesidir” ifadesi bir gerçeği yansıtmakla birlikte kanuni düzenlemeleri küçümsediğimizi göstermez.
Esasında insanımıza hizmet etme iddiasında olanların kendi kendilerine soracakları ilk sual yaptığımız kanuni düzenlemelerin insanın tabiatına uygun olup olmadığı yönünde olması icap eder.
Böyle bir yaklaşım insanı önceleyen ve hukuku hayatın zeminini oluşturma tarzdır. Bilindiği üzere kanunlar toplumun değer yargılarına, inancına ve fıtrata uygun olduğu müddetçe hukukun kaynağı olabilirler. Aksi durumlarda kanunlar zulüm kaynağı olurlar. Ülkemizde cari kanunların bir kısmı hukukun kaynağı olma vasfını taşımamaktadır. Hukukun kaynağı olmadığı gibi heva ve hevesini ilah edenlerin elinde bir maşa konumundadır. Halka cıss deme vasıtasıdır.
Son badirelerden sonra yapılmak istenen düzenlemelere bu bağlamda yaklaştığımızda “Avrupa Birliği”nin ehemmiyeti kalmaz. Önemli olan düzenlemelerin insanımızın hayatını kolaylaştırıp kolaylaştırmadığı ve çete düzenini bitirip bitiremeyeceğidir.
Son Anayasa değişikliği teşebbüsü insanımızın lehine idi. Yeterli değildi ama kolaylaştırıcı olacaktı. Değişiklik akamete uğratıldı. Yasama ve iktidar sahibi olduğunu zannettiğimiz bu değişiklik talebini akamete uğratanlardan hesap sormadı. Bilinmelidir ki, iktidar ve yasama sahibi olduğunu zannedip de değişikliği akamete uğratanlardan hesap sormayanlardan millet hesap soracaktır.
Her şeye rağmen umulur ki, yeni düzenlemeler hızlı bir şekilde yapılır ve köhnemiş zihniyet ve yapının dönüşümüne vesile olur. Bu değişiklerle de insanımız özgürlüğüne kavuşur.
Önümüzdeki günlerde yapılması zorunlu olan ve ertelenmemesi gereken düzenlemelere bir katkı olsun diye birkaç teklifimiz olacak.
Bu teklifler “önce insan” felsefesi esas kabul edilerek sunulmaktadır. Bilindiği üzere insanlar önemlidir. Beşeri olan kurum, kuruluş ve kurallar her zaman değişebilir ve değişmelidir.
Bu gerçeklik “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” ifadesiyle hayat bulmuştur.
İnsanı önceleyen yapıyı kurabilmek için özgür ortam gerekir. Özgür ortam için:
Hiçbir demokratik ülkede olmayan milli güvenlik dersi ortaöğretim müfredatından çıkarılmalıdır. Zihniyet değişimi isteniyorsa okullardan başlanması gerekir.
Kamu güvenliğini sağlama endişesi(!) ile her meslekten insanın milli güvenlik akademisinde eğitilmesinden vazgeçilmelidir. Bütün kurum ve kuruluşlarda burada eğitilen insanlara güvenilmemektedir.
İç ve dış güvenlik birbirinden tamamen ayrıştırılmalı ve ordu asli görevi olan dış güvenliğe yönelmelidir. Bu yaklaşım üzerinde çalışılan profesyonel ordu gücünün hızlı bir şekilde kurulmasına ve teknolojik dönüşüme yol açacaktır. Ordu dış tehditleri bu yolla teknolojik olarak daha kolay bertaraf edebilecektir.
Gündemde olan asker sayısının azaltılması mutlaka gerçekleştirilmeli ve mesleği askerlik olan birimlerin oluşması sağlanmalıdır.
Ülkedeki hukuk kuralları açık, anlaşılır, kısa ve herkes için geçerli kılınmalıdır. Hiçbir kurum, kuruluş ve makam sahibi dokunulmaz olmamalıdır. Her yetki ve sorumluluk sahibi hesap verebilmelidir.
Açık ve şeffaf ilkelere dayanan denetim mekanizması oluşturulmalıdır.
Ticari ve devlet sırrı gibi kavramların sınırları gerçek anlamda belirlenmeli ve bu kavramlar hukuksuzluğun kaynağı olmaktan çıkarılmalıdır.
Oluşturulan ayrıcalık ve imtiyazların tamamı ortadan kaldırılmalıdır. Makam aracı, lojman, sosyal tesis ve örtülü harcama nihayetlendirilmelidir.
Ülkeyi koruma ve kollama görevi bir kurumun değil, bu ülkede yaşayan herkesin görevi olduğu gerçeği kabul edilmeli ve insanımıza benimsetilmelidir.
Bireyin öğrenme ve becerilerini geliştirme haklarını kısıtlayan kuralların tamamı ve her kademe için ortadan kaldırılmalıdır.
Hukukî düzenlemeler yapılırken kuralların kısa, açık ve herkes tarafından aynı şekilde anlaşılacak tarzda olmasına dikkat edilmelidir.
Bireylerin bilgi edinme hakkı ile ilgili düzenlemeler hızlı bir şekilde devreye sokulmalıdır. Bilgilenme hakkı kamu yönetiminde denetimi beraberinde getireceğinden yolsuzluk, haksızlık, hortumculuk ve pompacılık gibi ahlaksız fiillerin azalmasına vesile olacaktır.
Okulöncesi Öğretimden Yüksek Öğretime kadar öğretim kurumu kurma önündeki engeller kısa sürede ortadan kaldırılmalı ve başka ülkelerden öğrenme için geleceklerin önü açılmalıdır.
Bu teklifler insanımızın hayatını kolaylaştırmaya yöneliktir. Bu ülkenin insanını önceleyen herkesin bunları desteklemesi gerekir.
Artık milleti kandırmak ve mağdur rolünü oynamak mümkün değildir.
Artık insanımız tabularla, korkularla, yokluklarla ve derin yapılarla yaşamak istememektedir. Bu teklifler doğrultusunda düzenlemeler yapıldığı takdirde ülkemizi tabular, korkular ve yokluklara mahkûm edenlerin ipliği pazara çıkacaktır.
· Bu yazı 2008 yılında yazıldı. 13 Eylül’den sonra yapılması gereken yeni düzenlemeler için ışık tutsun diye tekrar yayınlandı