28 Şubat 2018 Çarşamba

28 Şubat: Zulmün Tavan Yaptığı Gün



28 Şubat: Zulmün Tavan Yaptığı Gün

Veysi ERKEN

            12 Eylül günü Siyonist haçlı zihniyetinin zalimleri çocuklarımız başardı diye haykırıyorlardı.
            Sevinç çığlıkları yükseliyordu tapınakçılardan ve uşaklarından.
            Yüzbinlerce masumun kanına girilecekti bir daha.
            Ve yüzbinlerce mağduriyet ve mazlumiyet yaşatıldı insanımıza Eylül fırtınasında.
            Yetmedi.
            Tiranlar bir daha piyonlarını, uşaklarını, kölelerini ve maşalarını devreye soktu.
            Bu sefer darbenin “post”u yapılıyordu “hostl”ar tarafından.
            Tarih 28 Şubatı gösteriyordu.
            “Host”lar bunun bin yıl süreceğini söylüyordu.
            Siyonist haçlı zihniyetinin piyonları topyekûn savaştan bahsediyordu köşelerinde ve dahi manşetlerinde.
            Evet, değerlerimize, dinimize ve yaşayışımıza bir kere daha topyekûn savaş açılmıştı.
            Değerlerimiz, duygularımız ve hayatımız yıkıldı, yakıldı.
            Yapmak zor, yıkmak kolay.
            Bir daha yıktılar duygularımızı uşaklar, piyonlar ve hostlar.
            Benzer mağduriyetler ve mazlumiyetler bir kere daha yaşatıldı aziz milletimize.
            Darbecilerden hesap sorulmadı.
            İdam cezalarına çarpıtılmadılar.
            Adeta unutuldu.
            Mağdurlar ve mazlumlar unutuldu.
            Bir kısmı yusufiyelerde terk edildi.
            Mağdurların bir kısmı darbecilere benzedi.
            Kuzuların sessizliğine büründüler dünün mağdurları. Muktedir olduklarını zannetmeye başladı dünün mağdurları.
            Unutmanın pusu olduğunu unuttular.
            Bu sefer aynı Siyonist haçlı takımı 15 Temmuzda gösterdi vahşi yüzünü.
            Haydutlar bomba yağdırdı milletimizin tepesine.
            Siyonist haçlı zihniyetinin piyonları bu sefer fetö kılığıyla tepemize binmeye çalıştı.
            Değerlerimizi, inancımızı ve topyekûn İslami hayatı filmiyle, dizisiyle, gazetesiyle, radyosuyla ve diğer araçlarıyla tahrip etti, ediyor.
            Kızlarımıza, kadınlarımıza ve evladımıza musallat oluyor.
            Ve hala unutulmuşluk.
            Bugün 28 Şubat.
            Unutmayı unutma zamanı.
            Mazlum ve mağdurları hatırlama ve hatırlatma zamanı.
            Postundan, hotsundan, moderninden veya fetösünden hesap sorma zamanı.
            Evet, bütün darbecilerin ve uşakların beli kırılma zamanı. Darbecileri inlerinden çıkarma ve teşhir zamanı.
            Tecavüzcüsünden, katiline, darbecisinden bombacısına kadar bütün hainlerden hesap sorma zamanı.
            Bütün etkili, etkili ve vekiline sesleniyorum.
            Bugün 28 Şubat.
            Mazlumlar hatırlanmalı, mazlumiyetlerin hesabı sorulmalıdır.
            Katillerden, ırz düşmanlarından, tecavüzcüden ve darbeciden bireyler hesap sorabilmelidir.
            Bilindiği üzere gerçek anlamdaki hukukta bireylere karşı işlenen suçlarda devletin suçluyu affetme yetkisi yoktur ve olamaz.
            Bireyin kendisi affeder veya suçlunun cezasını çekmesini ister.
            Biz fertler olarak bizi mağdur eden bütün Siyonist haçlı zihniyetinin uşakları olan darbecilerin cezalandırılmasını istiyoruz.
            28 Şubatta namlusunu millete çeviren tanka nasıl selam durmadıysak bugünde durmuyoruz ve darbecilerin cezalandırılmasını istiyoruz.
            Yaptıklarının bedelini ödemelidirler.
 Bedenleriyle mallarıyla.
            İdam gündeme getirilmeli ve hainler hesabını vermeli.
            Unutulmamalıdır ki, bugün 28 Şubat.
            Bugün her türlü darbeciden hesap sorma günü olmalı.
            İster post, ister host olsun.
            Selam ve Sabırla…

25 Şubat 2018 Pazar

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik Kanununu Meclise Geri Gönderiniz



Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik Kanununu Meclise Geri Gönderiniz

Veysi ERKEN

            Sayın Cumhurbaşkanı Temmuz 2017 tarihinde “Yardımcı Doçentlik” kaldırılıyor tarzındaki açıklamanız 36 bin civarındaki akademik personeli sevindirmiş idi.
            Özellikle 1983 yılından beri devam eden bir yanlışlık ve bu yanlışlığın oluşturduğu mağduriyet giderilecekti.
            Evet, insanımız ümitlenmişti.
            Hiç olmazsa taşeron işçiler gibi bir kadroya kavuşma ümidine kapılmışlardı.
            Malumunuzdur ki, Yardımcı Doçentler doktora çalışmalarını, uzmanlıklarını veya sanatta yeterliklerini bitirmiş oldukları halde 3. Dereceden yukarı terfi edemiyorlardı.
            Bir bakıma yardımcı hizmetli kadrosunda çalışan kadar değerleri yoktu. Zira yardımcı hizmetler kadrosunda çalışan biri yüksek öğrenimini tamamlaması durumunda birinci derecenin dördüncü ve son kademesine kadar terfi edebiliyorlardı.
            Yardımcı doçentler bu mağduriyete ve mazlumiyete yıllarca katlandılar. Sözleşme çift taraflı olması gerekirken tek taraflı kayıtlarla adeta yok sayıldılar.
            İşte Temmuz 2017’deki açıklamanız bir umut olmuştu.
            Heyhat
            Bürokratlarınız ve partinizin vekilleri sizin ifadenizle sizi yanılttılar, aldattılar.
            Tıpkı fetönün elemanları ve obama gibi sizi aldattılar.
            Siz yardımcı doçentlik kaldırılacak dediniz ve millet umutlandı.
            Meclisten geçen tasarı ile yardımcı doçentlik kaldırılmadı. Tamamen bir garabet bir hal aldı.
            Sayın Cumhurbaşkanı.
İmkânınız var.
Lütfen bütün yardımcı doçentlere iki üç soruluk bir anketle ulaşınız.
Bu kanunu hayra yorabilecek bir kişi çıkar mı?
Bunu tespit ettirmeniz pek ala mümkündür.
Hem de birkaç saat içinde.
Onun için diyorum ki, bu kanunu meclise geri gönderiniz.
Adaletin tecellisi için bu kanunun meclise geri gönderilmesi elzemdir.
Umarım ki, kanunu meclise geri gönderir ve sizi yanıltanlardan hesap sorarsınız.
Bu kanun huzursuzluğu arttıran niteliktedir.
Sizin cumhurla buluşmanızı engelleyen yapıdadır.
Kanun mecliste görüşülürken, partinizi temsil edenlerin konuşmalarını bir kere dinleyiniz.
Sözcüleriniz, komisyonu ve hükümeti temsil edenler meclise getirilen tasarıyı savunamadılar.
Zaten savunulacak bir tarafı yok.
Yardımcı Doçentliğin adını “doktor öğretim üyesi” olarak değiştirmek niteliğini değiştirmez. Hele hele “sözleşmeli” olarak atanma ifadesinin eskisinden hiçbir farkı yok. Yardımcı doçentlere taşeron işçiler kadar değer verilmediğinin bir göstergesi olarak tarihe mal oldu, olacak.
Tabi ki, garabet bununla bitmiyor.
Arzu etmeniz durumunda geniş izahatta bulunabilirim.
Temennimiz ve sizden beklentimiz bu kanunu meclise geri göndermeniz ve ilk açıklamanızdaki gibi yardımcı doçentliğin tamamen kaldırılmasıdır.
Adalet için şimdi kanunu meclise gönderme zamanıdır.
Selam ve Sabırla…

21 Şubat 2018 Çarşamba

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik Tasarısı Geri Çekilmelidir



Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik Tasarısı Geri Çekilmelidir

Veysi ERKEN

            Sayın Cumhurbaşkanı,
            Doğrudan size hitap ediyorum.
            Zira toplumda şöyle bir algı var.
            Cumhurbaşkanı istese olur.
            Benim kanaatim ve tespitim ise farklıdır.
            Siz samimi bir şekilde bir işin yapılmasını istiyorsunuz.
Vekilleriniz ve bürokratlarınız bunları gerçekleştireceklerine işi savsaklama, unutturma, sulandırma ve aleyhinize kullanılır hale getirme derdinde imiş gibi bir tavır sergiliyorlar.
            İki örnek vereyim.
            Birisi 1+ 5 diye takdim ettiğiniz imar planı değişikliği.
            Maalesef ilgili bakanlık ve belediyelerde bir tık yok.
            Toplum beklentiye girmiş ve üzülerek belirtmeliyim ki, haşhaşi propagandistler bunu aleyhinize kullanır olmuştur.
            Bir diye misal Yardımcı Doçentlik konusudur.
            Hatırlayacağınız üzere Temmuz 2017 tarihinde Yardımcı Doçentlik kadrosunun bir garabet olduğunu ve bunun kaldırılacağını ifade ettiniz.
            Taşeron işçi kadar değer verilmeyen üniversite personeli buna sevindi.
            Genel anlamda bir düzenleme yapılacağını beklentisine girildi.
            Maalesef “dağ fare doğurdu” misali gerçek oldu.
            TBMM genel kuruluna sunulan tasarının geneli ile ilgili görüşmeleri takip ettim.
            Maalesef Yardımcı Doçentlik konusunda getirilen tasarı ile sözünüz boşa çıkarılmış oldu.
            Tasarı sadece Yardımcı Doçentlik ifadesini kaldırıyor.
            Yerine yine sözleşmeli bir garabet getiriliyor.
            Tasarı o kadar kof ve sözünüzü boşa çıkarıyor ki, partiniz adına konuşan ve aynı zamanda akademisyen olan Vedat Bilgin ve şahsı adına konuşan partinizin Konya Milletvekili Hacı Ahmet Öztürk bile tasarıdan bahsedemediler.
            Lafı dolandırıp Yüksek Öğretimin sorunlarından bahsettiler.
            Sayın Cumhurbaşkanı.
            Bu tasarının geri çekilmesi gerekir.
            Sözünüzün heba edilmesi anlamına gelen bu tasarı, kanayan yaranın üzerine ekilen tuz- biber mesabesindedir.
            Tasarı geri çekilmeli ve amasız, lakinsiz, fakatsız Yardımcı Doçentlik lağvedilmelidir.
            Mağduriyet ucube “Sözleşmeli Doktor Öğretim Üyeliği” ile devam ettirilmemelidir.
            Bu tasarı geri çekilmeli ve sözünüzü boşa çıkaran vekil ve bürokratlardan hesabı sorulmalıdır.
            Umarım ki, toplumun ve mağdurların sesi duyulur.
            Hatadan geri dönülür.
            Bilirsiniz ki, hatadan dönmek fazilettir.
            Hatadan dönülmelidir ki, akademik dünyasına ve toplumun huzuruna katkı sağlansın.
            Son söz.
            Bütün vekilleredir.
            Özellikle Sayın Devlet Bahçeli gibi akademik dünyadan gelen bütün vekilleredir.
            Bu garabeti durdurunuz ve tek cümlelik tasarı ile sorunu kökten çözünüz.
            Tasarı şöyle olabilir.
            Yardımcı Doçentlik kaldırılmıştır. Mevcut Yardımcı Doçentler yayın durumu ve hizmet sürelerine göre Doçent ve Profesör kadrosuna atanır”
            Hâsılı kelam.
            Sayın Cumhurbaşkanı.
            Sözünüzün boşa çıkmaması ve heba olmaması için tasarıyı geri çektiriniz.
            Selam ve Sabırla…