Fetö Zihniyetinin Habisliği ve Şeytaniliği Ortada İken “Şeytanın Tevbe
Etme İhtimali Var mı ki?”
Veysi ERKEN
Değerli
dostlar.
Fetö
denilen zihniyetin gayr-ı İslami olduğu gerçeği topluma mal edilmedikçe, bu tür
şeytanlıkların bitmeyeceğini herkes bilmelidir.
Tabi
ki, bu gerçeğin ifşası, izahı ve halka mal edilmesinin sorumlusu ve yetkisi “iktidar” erkini kullananlarındır. Bunu
beceremezlerse vebal onların sırtındadır.
Konuya
bu zaviyeden bakıldığında yönetim erkini elinde bulunduran seçilmiş ve
atanmışların maalesef zafiyet içinde oldukları görülür..
Toplumdaki
yaygın kanaate göre fetö zihniyetinin şeytanları mebzul miktarda yönetim
erkinin içinde varlıklarını devam ettiriyorlardır.
Hatta
bazıları pensilvanya şeytanının tevbe edip ülkemize dönmesini önerebilecek
kadar ileriye gidebiliyorlar.
Halbuki,
Kur’an-ı Kerimin bize bildirdiği gerçeklikten anlıyoruz ki, şeytanlar asla
tevbe etmez.
İnsan
ve cin şeytanı biçiminde tafsil edilen iblisler
bırakın tevbe etmeyi, insanları kandırmak ve saptırmak için sağlarından,
sollarından, önlerinden, arkalarından kısaca her taraflarından yaklaşarak
kandırmaya devam ediyorlar.
Seçim
kararının alındığı bu zaman diliminde şeytanın tevbe etmesinin gündeme
getirilmesi ihanet değilse büyük bir gaflettir.
Bu
konuyu fazla uzatmaya gerek yok.
Bilinmelidir
ki, şeytanlar tevbe etmez.
Bunlara
verilecek tek cevap var.
Ceza.
Mağdur
ettikleri herkesin hakkını iade edecek ceza.
Bütün
darbecilere teşmil edilecek bir ceza.
Ağırlıklı
olarak İDAM.
Hem
de onları kullanan Siyonist haçlı zihniyetiyle birlikte idam.
Mümkün
mü?
Mümkün
olmalıdır. Saniye kaybedilmemelidir.
Neyse
tevbe konusunda sizi Yaşar Baş beyin “şeytanın
tevbe ihtimali var mı ki?”başlıklı yazısı ile baş başa bırakayım. Okumak isteyen ilgili yazının linkine de tıklayabilir.
“İmanımızın dayandığı temel ilkeler var. Tevbe kavramı değer
yargılarımızın temelini oluşturan ana kavramlardan biri.
Sadece İslam hukuku değil bilinen
bütün din ve hukuk sistemleri nasuh tevbe kavramını kabul etmiştir. Bu kavramın
ceza hukukundaki yaklaşık karşılığı yani benzeri etkin pişmanlık kavramıdır.
Tevbenin manevi açıdan ön koşulu
gerçek ve samimi bir pişmanlık ile günahtan vazgeçmek. Maddi yani dünyevi ön
koşulu da işlediği suç nedeniyle oluşan hasarı ortadan kaldırmak İçin çaba
gösterilmektir.
Etkin pişmanlık bazı suçlar
bakımından ceza sorumluluğunu tümüyle kaldırır, bazı suçlar bakımından ceza
sorumluluğunu azaltır, bazı suçlar bakımından da etkin pişmanlık yolu tümüyle
kapalıdır.
İslam Hukuku da modern hukuk
sistemleri de pişmanlık dümeni arkasına gizlenen ihaneti, etkin pişmanlığın bir
kumpas aracı haline dönüştürülmesini asla ve kata kabul etmez.
Ortada pişmanlığın hiçbir emaresi
yokken ve etkin pişmanlık bir başka saldırı şekline dönüştürülmüşken okyanus
ötesindeki şeytana tevbe çağrıları yapmak, bu şeytani örgütün hayatlarını karattığı
insanları incitir.
Özellikle de bazıları sonradan fark
etmiş olsa da en başından itibaren ihanet üzerine konumlanan bir örgütün asli
görevlerine davet etmek, asli göreve davet ederken de bu şeytani örgütün asli
görevinin İslami hizmet olduğuna dair imalarda bulunmak, yüz yüze olduğumuz
ihanetin bu kadar yaşanılana rağmen yeteri kadar anlaşılamadığını gösterir.
Elbette bu örgütle irtibatlı ve iltisaklı
olan herkesin en başından itibaren ihanet düşüncesinde olduğunu savunamayız.
Ancak Pennsylvania’lı şeytanın
örgütünün mahrem yapılanmasına dahil olan herkesin, istisnasız olarak ihanet
fikrinde bir araya gelmiş olduğuna inanıyorum.
Örgütün mahrem yapısına ve örgüt içindeki herhangi bir
hiyerarşik düzene bağlı olmayanların yanılmış olduklarını kabul edebiliriz.
Örgütün hiyerarşisine dahil olmadığı
halde çeşitli nedenlerle şeytanın örgütü ile irtibatlandırılanların sayısının
çokluğu nedeniyle farklı bir uygulamaya tabi tutularak, şeytanın örgütü ile
ayrışmalarını sağlamaya yönelik politikalar savunulabilir.
Karşımızda duran problemin mahiyeti
bir tek model etrafında kesin çözüm yolunun bulunmasını güçleştiriyor.
Devlet kurumları elde ettikleri veri
tabanları ve şeytanın örgütünün hileleri üzerinden sürekli güncellenen bir
mücadele çizgisi bulmalılar.
Elbette devlet bu örgütün kenar halkaları ile irtibatları
olanları ayrıştıracak bir politika izleyebilir. Ancak bu politikaların başarılı
olabilmesi, örgütün ana yapısı ve mahrem uzantıları ile mücadele kararlılığında
bir kafa karışıklığı olduğu görüntüsünden uzak olunmasına bağlıdır.
İçinde bulunduğumuz depresyon
halinden kurtulmanın yolu tartışmaya kapalı yani güvenli alanlar inşa
edebilmekten geçer. Değer yargılarının altüst olduğu bir ortamda, tartışmaya
kapalı olması gereken alanların ve kişilerin sürekli tartışmaya açılması
çabaları depresyonu derinleştirir hatta şizofreniye dönüştürür.
Etrafta güvenebileceğimiz bir alan ve güvenebileceğimiz bir
kişi kalmazsa bu travmadan nasıl çıkabiliriz ki?
Örgütün şeytani omurgasını oluşturan
ana yapı ile uzlaşma ihtimali barındıran her türlü çağrı, örgütü motive eder
mücadele edenleri demoralize eder.
Herhangi bir tevbe belirtisi olmayan
ve olması da mümkün olmayan şeytanın tevbesinin mümkün olup olmadığını
tartışmanın kime ne yararı var.
Şeytanın tevbesi mümkün müdür ki
şeytani saldırıların hedefindeyken bu konuyu tartışacağız.” Yaşar Baş yeni akit 20.04.2018 Şeytanın tevbe
ihtimali var mı ki?
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/av-yasar-bas/seytanin-tevbe-ihtimali-var-mi-ki-23927.html