28 Eylül 2018 Cuma

Ali Baba ve Kırk Haramiler


Ali Baba ve Kırk Haramiler

Veysi ERKEN

            “Ali Baba ve Kırk Haramiler” filmini seyretmişsinizdir.
            Defalarca seyrettim.
            Özellikle “haramiler”e meydan okuyan “ali baba”nın davranışlarını anlamak için seyrederdim malum filmi.
            Küresel ve yerel haydutlukların bitmesi ve harami düzeninin bitmesi için direnen Ali Babalara ihtiyaç var.
            Filmin müziği  bugünün dünya yönetimini nefis ve nezih bir şekilde anlatıyor. İbretlik sözlerdir söylenenler.
            İşte o marş şeklinde ifade edilen sözler.
“Kırk haramiler,
Kırk haramiler
Hep haraç için şehre geliriz
Kırk haramiler,
Kırk haramiler
Doğruluk için biz haram yeriz
Asmak kesmek
Kelle uçurmak
Hırsızlıktan altın vurmak
Asmak kesmek
Kelle uçurmak
Hırsızlıktan altın vurmak
Kırk haramiler,
Kırk haramiler
Hep haraç için şehre geliriz
Kırk haramiler,
Kırk haramiler
Doğruluk için biz haram yeriz.
Siyonist haçlı zihniyeti ve onun yerli görünümlü uşaklarının bize yıllardır dayattığı ve adına “Küresel Dünya düzeni” dediği tarz tam haramiliktir.
Yaptıkları ve yaptırdıkları her eylem “Kırk Haramiler”in eylemidir. Talan ettikleri ülkelerin topraklarına “demokrasi” için girdiklerini yutturmaya çalışıyorlar. Tabii ki, bunun reklamını İslam ve mazlum coğrafyalarda “topal molla”lar, pensilvanya şeytanı kılıklılarla yaptırırlar.
Haramilik düzeni ülkelerin kendi içlerinde de bu tür iblisler vasıtasıyla gerçekleşir.
Oligarşik çete mantığı ile oluşturulan bürokrasi haramilik düzenini “âli menfaat” adıyla sürdürür. Kendisine mubah gördüğünü alt kademelerdeki memura ve halka haram görür.
Her türlü israfın içinde iken halkı tasarrufa çağırır.
Bu iblisi zihniyet anlaşılmadıkça “küresel haydutlar”dan çekeceğimiz var.
Temennimiz insanımızın intibahıdır.
İntibah olursa güçlü ve kudretli bir ülkemiz olur.
Uyanış dirilişi, diriliş dünya liderliğini getirir.
Dünyayı küresel haydutların zulmünden ancak uyanışla kurtarabiliriz.
Aksi takdirde “doğruluk için biz haram yeriz” diyenlerin ve ortakları olan Bezirgan Kasımların tasallutu devam eder.
Selam ve Sabırla…

24 Eylül 2018 Pazartesi

İnsan Eli İle Cehennemlerin İnşa Edildiği Tarih: 12 Eylül


İnsan Eli İle Cehennemlerin İnşa Edildiği Tarih: 12 Eylül

Veysi ERKEN

            Eylül hüzün ve hazan mevsimidir.
            Eylül fırtınaların, tufanların adıdır
            Eylül dramların, işkencelerin, ihanetlerin, Siyonist haçlı zihniyetine uşaklığın adıdır.
            Eylül Amerikalıların çocuklarının Anadolu çocuklarına işkenceyi, idamı reva gördükleri zaman dilimidir.
            Ve…
            Eylül, cehennemin insan eliyle inşa edildiği tarihtir.
            Dün 12 Eylül darbesinin 38 yılı münasebetiyle Selçuklu Vakfının kıymetli Başkanı kadim dost Lütfü Şehsuvaroğlu marifetiyle düzenlenen etkinliğe katıldık aziz ve kadim dostlarla.
            38 yıl geçmiş.
            Dile kolay gelir 38 yıl.
            Bizim nesil artık ihtiyarlamış, yorgun düşmüş.
            Ama ilke ve ülküsünden bir şey kaybetmemiş.
            Mamak’ta, Diyarbakır’da ve ülkemizin diğer yerlerinde insan eliyle inşa edilmiş cehennemlere rağmen.
            Evet.
            İnsan eli ile inşa edilmiş cehennemlerde işkenceye maruz kalanlar, vatanında garip olanların hatıralarıyla yaşadık o günleri dün Ulucanlarda.
            Ulucanlar dünün mahpushanesi, bugünün müzesidir
            Görmeyenlere tavsiye ederim.
            Gidin, gezin ve görün.
            Amerika’nın çocuklarının yaşattığı zulümlerin mekânıdır.
            Daha beterleri de vardır.
            Mamak ve Diyarbakır.
            Şu bir gerçek ki, Türkiye’de gerçekleşen ve akamete uğrayan bütün darbelerin planlayıcısı Siyonist haçlı zihniyetinin aktörleridir.
            60’tan 15 Temmuzuna, 12 Marttan 28 Şubatına kadar bütün darbeciler piyon ve maşadır.
            Siyonist haçlı zihniyeti, ilk haçlı seferinden beri aynı emelin peşindedir.
            Hiç değişmedi ve değişmeyecek.
            Piyonları vasıtasıyla ülkemizi yok etmek.
            Biliyorlar ve inanıyorlar ki, Türkiye İslam ve mazlum coğrafyaların kalbi, aklı, gönlü ve kılıcıdır.
            Bunun içindir ki, hedef aynıdır.
            12 Eylüller, 15 Temmuzlar bunun için yaşatıldı insanımıza.
            Duygular yok edilmeye çalışıldı bedenlerle.
            Darağacında onun için sallandırıldı Mustafalar, Haliller, Ahmetler, Fikriler.
            Bu millet Eylüllerin, Temmuzların piyonlarını ve uşaklarını unutmamalı.
            Unutmak pusudur.
            Unutmak küçülmek ve yok olmaktır.
            Bu millet Eylülleri, Şubatları, Martları, nisanları, Mayısları ve Temmuzları unutmadı, unutmayacak.
            Sadece zamanı değil, Siyonist haçlıları ve onların piyonlarını, maşalarını, işkencecilerini ve bu ülkeye ihanet edenleri de unutmadı, unutmayacak.
            Darağaçlarına yol yapsalar da.
            Eylül işkencecilerini anlatan Süleyman Kalaycı “bir yol yaptılar DARAĞACI’NA beni yaşarken anla” diyordu.
           
“NİNNİLERLE NAKIŞ NAKIŞ DOKUDUĞUN SEVGİYİ
EYLÜLLERİN KANLI ŞAFAĞINDA SÖKTÜLER ANNEM
DUALARLA NİYAZLARLA BÜYÜTTÜĞÜN ÇİÇEĞİ
KANLI ZİNDANLARDA PRANGAYA VURDULAR ANNEM

BİLSEYDİN ANNEM EYLÜLLER GÖRECEĞİZ BAHARDA
BİLSEYDİN UMUTLARIM CAN VERECEK ÇARMIHLARDA
VE SEVGİLER YOK OLACAK SESSİZ ÇIĞLIKLARIMDA
YİNE DE AYNI NİNNİLERİ SÖYLERMİYDİN ANNEM

ALAY ETTİLER GECELER BOYU HİÇ SIKILMADAN
KÜFÜR ETTİLER İNANÇLARIMA HİÇ SORMADAN
GÖRÜLMEMİŞ MAHKEMENİN VERİLMİŞ KARARINDAN
BİR YOL YAPTILAR DARAĞACINA DUYDUN MU ANNEM

HEP SEV DERDİN PEYGAMBER OCAĞI DENİLEN YERİ
COŞKUYLA ANLATIRDIN DESTANLAŞAN NEFERLERİ
BİR EYLÜL ŞAFAĞINDA ONLAR ASINCA BENİ
KİN DOKU, NEFRET BÜYÜT SEVGİLER YERİNE ANNEM
            Darbelerin ve darbecilerin olmadığı, hür, müreffeh ve dünyaya ilayı kelimetullah doğrultusunda âleme nizam veren bir ülkede yaşama temennisiyle.
            Selam ve Sabırla…

22 Eylül 2018 Cumartesi

Sosyal Tesisler, Makam Araçları ve Lojman Saltanatı Bitecek mi?


Sosyal Tesisler, Makam Araçları ve Lojman Saltanatı Bitecek mi?

 Veysi ERKEN
            Yerli üretimin ve tasarrufun teşvik edildiği bu dönemde Sosyal Tesisler, Makam Araçları, dokunulmazlık, yüksek ücret ve Lojman saltanatı bitecek, bitirilecek mi?
            Pek sanmıyorum.
            Bu konu AK Parti iktidarının ilk gününden beri gündemde.
            Günümüzde Türkiye’de 113 bin civarında makam aracının, 100 bin civarında lojmanın, 5000 civarında sosyal tesisin olduğu ifade ediliyor.
            Bürokrasi bu saltanattan vazgeçer mi?
            Zannetmiyorum.
            Mutlaka “âli menfaat” ileri sürülür. Bürokratın kutsallığı gündeme gelir ve halk uyutulur.
            Bunu nereden biliyorum.
            16 yıllık serüvenden.
            Bu konularla ilgili onlarca yazı yazdım.
            Saltanat yok edileceğine maalesef arttırıldı.
            Hatta bazı makamlara atananların saltanatı emekliliklerinde de devam ettirildi/ettiriliyor.
            Bu konuyu daha önce yayınladığım bir yazıyla hatırlatayım. Belki yeni hükümet sisteminde dikkate alınır ve saltanat bitirilir.
            İşte o yazı:
Sayın Başbakanın ( bugünün cumhurbaşkanı) bir toplantıda kullandığı “Senede bir ay iki ay gidecekler oralarda kamp yapacaklar, ondan sonra 10 ay buraları çıplak, çürümeye yüz tutacak. Neymiş? Kamu mensuplarının oralarda yazın tatillerini geçirmesine fırsat vermek. Devlet böyle bir şey yapacaksa belli otellerle anlaşırsın, oralarda gider o tatillerini yaparlar, olur biter”  ifadesi ile memur kamplarının kapatılacağının sinyalleri verildi.
Tabii ki, kampların, sosyal tesislerin, lojmanların kapatılmasını, makam araçların satılmasını ve imtiyazların bitirilmesini istiyorum. Ama bunun gerçekleşeceğini zannetmiyorum. Zira başbakan her ne kadar bunu ifade etmişse de bürokrasi allem edip kulem edip saltanatını sürdürüyor.
            “Dün  “Başbakan Erdoğan belediye başkanlarına 'Halkın içinde olun. Kendi ilçenizde oturun' talimatı verdi. Florya'daki deniz manzaralı daireler boşaldı, 11 belediye başkanı artık kendi mahallesinde yaşıyor... İstanbullu belediye başkanları eve döndü. Başbakan Erdoğan'ın, 'İlçenizde oturun' talimatının ardından Florya'daki 'başkan lojmanları' bir bir boşaldı...  ” ifadesini okudum ama sevinemedim.
Bilindiği üzere Sayın Başbakan 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra da vekillere lojmanda oturmamalarını salık vermiş ve lojmanlar satılmıştı. O zaman sevinmiştik gerisi gelir diye.
Boşuna bekledik oligarşik devletin temel niteliği olan imtiyazlardan vazgeçilmedi. Bilakis lojman, makam aracı, ek tazminatlar, sosyal tesisler arttırıldı.
Bürokrasi muhkemleştirildi.
Başbakan gerçekten halkı düşünüyorsa başta bütün üst bürokratların (ayırım yapılmadan generaller, hâkimler, savcılar, genel müdürler, müsteşarlar vs.) olmak üzere herkesin kullandığı lojmanı, makam aracını ve sosyal tesisini boşalttırmalıdır.
Bilinmelidir ki imtiyazların olduğu yerde oligarşik yapı vardır.
Seçime az kaldı. İmtiyazların ve saltanatların kaldırılmasını bekliyoruz.
Daha önce oligarşık devletin niteliğini şu şekilde ifade etmiştik. “Her zaman tartışma konusu olan ve olmaya devam edecek iki kavram “siyaset” ve “devletin Niteliği”dir.  Tanımlamaları zor ve tartışmalı kabul edilse bile bireyin ve toplumun hayatını doğrudan etkileyen kavramlardır.
            Zorluklara rağmen “siyaset bir ülkede maddi ve manevi kaynakların nasıl dağıtılacağına ilişkin süreç ve bu süreçle ilgili kararları etkilemedir” biçiminde tanımlanabilir. Bu tanımdan hareketle denilebilir ki, eğer toplum ülkedeki kaynakların dağıtılmasında etkili ve güçlü değilse siyasetten değil despotizmden bahsedilir.
            Devlet ve siyaset ilişkisine bu bağlamda yaklaşıldığında devletin niteliğini güçler ilişkisinin belirlediğini görürüz.
            Karar almada birey ve toplum etkili ise o devlet demokratik ve milli sayılır. Aksi takdirde devlet güç odaklarının devletine dönüşür. Bugün yaşadığımız süreç devletlerin güç odaklarının ve şirketlerin devletlerine dönüştüğünü göstermektedir.” ifadeleriyle başlamıştım.
            Tespitim oligarşik çete tarafından doğrulandı.
            Oligarşik çetenin hâkimiyeti “Lojman”, “Makam aracı” . “Dokunulmazlık” ve bunların türevlerinde devam etmektedir. Oligarşik çete bu alanlardaki hâkimiyetini ve tasallutunu kaybetmek istememekte ve siyasetin belirleyici olmasını kabullenememektedir.
             Suiistimal, yolsuzluk, hortumlama ve fişleme zanlısının tutukluluğuna yapılan itiraz, gösterilen dayanışma ve siyasete yapılan taarruzlar oligarşik çetenin varlığına ve hâkimiyetine bir delildir.
            Bunun yanında makam araçları ve lojman saltanatının devamı ayrı bir delildir. Kuşatma el parası ve emirleriyle muhtelif şekillerde devam ettirilmektedir. Elin parasıyla ahtapotun kolları faaliyete devam etmekte ve nice baharlar feda edilmektedir.
            Millet artık el parasıyla ve emirleriyle hareket eden ve kendisini satan her türlü yapıyı reddetmelidir. Başka bir çıkış ve kurtuluş yolu yoktur.
            Çıkış yolunu gerçekten Allah rızası için hareket edenler gösterebilir. Yol gösterme kavramının içinde şan, şöhret, makam, mevki ve liderlik istekleri varsa biliniz ki, sahtekârlık mevcuttur.
            Peygamberler nasıl ki, insanlara yol gösterdiklerinde bir şey talep etmedilerse, günümüzün yol göstericileri de böyle olmak zorundadır.
            Kurtuluş “Boğazdaki Aşiret” ve “Sabatayist”lerden oluşan derin aileyi faş etmekle mümkündür. Bu aile faş edilmedikçe muhtelif görünümlü maşaların faaliyetleri durdurulamaz.
            Derin aile hem kendi hem de el parasını rahatlıkla maşalarına dağıtabilmekte ve onları millete karşı kullanabilmektedir.
            Hemen hemen her kesimde ve teşkilatta habis ailenin maşası yer almaktadır. Ailenin görünen fertlerinden söz ettiğinizde onları savunan maşalarla karşılaşırsınız. Âlî menfaat ile başlayan nutuklar vatanseverlikle sürdürülmekte ve efendilerin istekleri doğrultusunda yorumlarda bulunulmaktadır.
            Medyanın şeytanlarının köşeleri ve teşkilat yöneticilerinin ifadeleri bu habis ailenin isteklerinin sıralanmasından başka bir şey değildir.
            Derin aile kurduğu ağlar ve uşaklarına sunduğu lojman, makam aracı ve dokunulmazlıkla varlığını gizleyebilmekte ve fucuratına devam edebilmektedir.
            Siyaseti gerçekten millet için yapma iddiasında olanların uyanması ve güç odaklarının oyuncağı olmaktan kurtulmaları gerekir. Bunun yolu dokunulmazlık ve saltanatın bitirilmesinden geçer.
            Unutulmamalıdır ki, niteliğini halkın belirlediği devletlerde hiçbir kimse ve kurum “la yüs’el” değildir ve olamaz.
            Oligarşik yapıyı ve derin ailenin tasallutunu çözmek isteyen siyasilerimiz halkı karar alma sürecine katacak formülleri sunmak mecburiyetindedir.”
Netice olarak Sayın başbakana sesleniyorum. Üç beş lojman yetmez.
Hazır siz kirada oturuyorken hemen ve acilen lojman, makam aracı, tazminat ve sosyal tesis imtiyazına ve saltanatına son veriniz.
            Selam ve Sabırla...18.01.2013”