Köle Yetiştirme Eğitimi
Veysi
ERKEN
İnsanı eğitme faaliyetleri insanlık tarihi
kadar eskidir. İlk insan aynı zamanda “ilk peygamber” olması hasebiyle kendi
neslini ilahi emir ve yasaklar manzumesinin belirlenmiş olduğu “hududullah”
dairesinde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Denilebilir
ki, kendini egemen kabul eden insanoğlu bu düzeni bozmuş ve “beşeri” aklı esas
alarak “eğitim”in niteliğini bozmuştur. Dolayısıyla talim ve terbiye
kavramlarını ihata edecek tarza kullanılan “eğitim”
mefhumu ile ilgili sürecin işletilişinde birbirine zıt iki bakış tarzının
gelişmesine yol açmıştır.
Birinci bakış tarzı insanın dimağını
belirlenmiş şablonlara göre geliştirmeyi hedefleyen “köle yetiştirme eğitimi”, diğeri ise insanın dimağını düşünmeye,
kendini geliştirmeye ve becerilerini dilediği tarzda geliştirmeye sevk etmeyi
hedefleyen “özgür insan yetiştirme
eğitimi” biçimindedir.
Kısaca eğitim sürecindeki ayrışma vizyon
ve buna bağlı olarak muhtevada görülür.
Ferdin
“benliği” ve “kişiliği”nin
oluşumunda evrensel gerçeklerin yerine kendi kalıplarının hakim olmasını
tasavvur eden yöneticilerin/egemenlerin eğitim modelleri “köle yetiştirme eğitimi”ne dayanır. Böyle bir bakış tarzına sahip
olanların eğitimden beklentileri kendilerine
hizmet edecek “bende”lerin yetiştirilmesidir. Kendi kalıplarını “yetiştirme” süreçlerinin düzenli
işleyişi için hayatın bütün alanlarına yaymaktan geri durmazlar. Bilgi ve
beceri geliştirme alanlarını planlama, sınırlama, kısma ve bireyleri tek
tipleştirme arzusu bu tarz eğitimin yegane amacıdır.
“Köle yetiştirme eğitimi”nin amacına ulaşılması için bireylerin
belirlenmiş şablonlara göre hazırlatılmış kitapları ezberlemesi, belili zaman
diliminde okul denilen mekanlarda bulunması ve zorunlu sürelerin olması esas kabul edilir.
Böyle bir kabulden sonra bütün doğruların
kendi tornalarından çıkmış kitaplarda mevcut olduğu fikri işlenir. Bir başka
ifadeyle bu tür ideolojik eğitimlerde söz konusu olan önceden belirlenmiş
muhtevayı ezberletmektir.
Zihinleri daraltan ve insanın insan olma
özelliklerini yok eden, onu köleleştiren,belirlenmiş şablonlara karşı
çıkanlara anında “hain” damgası vurulur,hadleri bildirilmeye çalışılır.
Buna mukabil “özgür insan yetiştirme eğitimi”nde bireylerin önüne önceden kesin
doğruluğu öne sürülen kalıplı muhteva ve sınırlandırılmış alanlar konulmaz.
Evrensel gerçeklerin ortaya çıkabilmesi hedefi esas kabul edilir. Bu bakış
tarzı “bende”lerin yetişmesini
engeller.
Özgür insan yetiştirme
eğitiminde süreç ulvî hedefler doğrultusunda farklılıkları geliştirecek tarzda
sorgulayıcılık ilkesine göre işletilmeye çalışılır. Önceden belirlenmiş şablonlara
göre hazırlatılmış metinler değil, kitaplar okutulur. Kitapların içinde yer
alan muhtevanın tartışılması ve eleştirilmesi hedeflenir. Öğrenim alanları ve
bilgi talep tarzları esnek tutulur. Katsayılar, mili metrik puanlamalar ve
kastlaştırılmış bölümler ve bölmeler olmaz. Bir başka ifadeyle bu bakış
tarzında muhtevanın tartışılması ve alan değişiklikleri sağlanır. Böylece birey
dilediğince bilgi edinme ve beceri geliştirme imkanına kavuşur.
Değişim
ve dönüşümü yaşayarak kalkınan ve dünyaya yön veren ülkelerin eğitim
süreçlerinin tahlilinde karşımıza “özgür
insan yetiştirme eğitimi” mantığı çıkar. Bu tür ülkelerde eğitim süreci hiç
bir zaman yönetme gücünü elinde bulunduranların şablonlarına, kalıplarına ve
ihtiyaçlarına göre düzenlenmez. Eğitim ferdin evrensel gerçeklere uyumunu
sağlamak için düzenlenir.
Özgür eğitim sürecinin muhtevası
belirlenirken ferdin “akılcı” ve “duygusal” zihninin geliştirilmesi ve
gelişen zihinle muhakeme edebilmesi esas alınır.
Gelişmiş zihinlerin hakim olduğu ülkelerde
süreç bu şekilde işletilirken,değişim ve dönüşümün oluşmasını engellemeye
çalışan yönetimlerin hakim olduğu ülkelerde ise “köle yetiştirme eğitimi”
mantığı esas kabul edilir. Böyle bir eğitim süreci yönetme gücünü elinde
bulunduranların hakimiyetlerinin devamı için ön şart durumundadır.
Eğitim sürecinin işletilmesinde asıl sorun
bu iki bakış tarzının hakim kılınma çabasında ortaya çıkmaktadır. Kendi
bilincinin farkına varmış olan fertler
“özgür insan yetiştirme eğitimi”ni talep ederken, yönetme gücünü eline
geçirmiş olanların kendi varlık
sebepleri olan “köle yetiştirme eğitimi”nden
vazgeçmek istemeyişleri öne çıkar.
Sonuç olarak tarihi süreç
içinde eğitim tarzları incelenildiğinde her dönemde bu iki tür eğitim
felsefesinin çatışma halinde olduğu görülür. Dün olduğu gibi bugün de kendini
toplumun “velinimeti” sayanların “özgür insan yetiştirme eğitimi” anlayışının
hakim olmasının önündeki engelleri arttırma isteğinde oldukları aşikardır.
Önemli olan bütün engellerin aşılarak toplumu oluşturan fertlerin bilinçlendirilmesi
ve zihinlerin kula kul olmaktan kurtarılmasıdır. Zira kula kul olmayan zihniyetlerin
hakim olduğu ortamlarda “köle yetiştirme
eğitimi”nin şansı yoktur ve olamaz.
Selam ve Sabırla…………..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?