Bayiler
Veysi ERKEN
“Halkın yıldızı yöneticilerinin başarısı
nispetinde
parlar veya söner”
Şunu hep düşünmüşümdür.
Ülkemizde gerçekten sivil örgütlenme
mevcut mudur?
Mevzuatımız bu tür örgütlenmelere müsait
midir?
Son günlerde cereyan eden hadiseler ülkemizde
sivil örgütlenmenin ve sivil medyanın yok denecek kadar az olduğu gerçeğini bir
kere daha ortaya çıkarmıştır. Ülkenin sathında olup bitenlerin karşısında
sergilenen tutumların ve yazılanların tamamı bu kanaatimizi doğrular
durumdadır.
Evet...
Ülkemizde sivil örgüt ve medya yok
denilecek kadar azdır. Gerçek sivil örgütler seslerini duyurmakta zorluk
çekmekteler. Güdümlü medya şeytanları vasıtasıyla gerçekleri haykırmak
isteyenlerin sesleri kısılmakta. ( İyi ki, internet ve sosyal medya genişlemiş.
Bu alanlardaki dezenformasyona karşı hemen harekete geçilebilmekte ve medya
şeytanlarının oyunları daha çabuk deşifre edilebilmektedir.)
Kısaca ülkemizdeki sivil medya, ticaret,
sanayi, holding ve örgüt zannedilen kuruluşların tamamına yakını sivil
olmadığından “bayilik” sistemi ile
çalışmaktadır.
Hemen hemen hepsinin içinde şövalyelerin
oluşturduğu büyük tapınağın “bayii” bulunmaktadır. Bayiler
örgütlerin içinde sadece bir üye değil, “karar süreci”nin başlatıcısıdırlar. (Gazeteleri,
televizyonları, okulları vs. yönleriyle Karunlaşan yapıların da bunlara
katıldıkları göz önünde bulundurulmalıdır)
Bayi sistemi ile çalışan
örgüt ve medya sivil olmadıklarından sadece piyonluk rolünü yerine getirebilir.
Bir gecede fakirleştirilen ve açlığa mahkûm edilen halkın feryatlarının duyulmaması,
yazılmaması ve şartların güllük gülistanlık gösterilmesi bayilik sisteminin
göstergesidir.
Medya denilen müsveddelere ve
kanalizasyonlara baktığımızda ülkede olumsuz sayılabilecek hiçbir şey yoktur. Son
eylemler gayet masumdur.
Biraz daha kemerin sıkılması
ve insanların ölüme terk edilmesi ülkenin kurtuluşunun bir göstergesidir.
Tapınaklarına mensup olanlar hariç herkes “âli menfaatler” için sıkılan
kemerlere dayanmalıdır. Tıpkı Nasrettin Hocanın eşeği gibi.
Olan bitenleri bu mantıkla tahlil
ettiğimizde medyanın yanında “sivil örgüt(!)ler”in neden bu kadar sessiz
kaldığını daha iyi bir şekilde anlarız.
“Sivil(!) örgütler” tıpkı medya gibi
“Tapınak” denilen merkezin uzantıları durumunda olmaları hasebiyle olan biten
için ses çıkaramazlar. Ses çıkardıkları takdirde tapınak tarafından cezalandırılacaklarını
ve finansörlüklerin bitirileceğini bilirler.
Hepimiz biliriz ki, bir şirket
başkalarına “bayi”lik tahsis ederken politikalarını sürdürecek olanları tercih
eder. Şirket yönetimine “aykırı” tutum ve tavır sergileyenlerin bayilikleri
sona erdirilir. Tapınakçılar da böyledir. Finansörlükler aynı mantıkla
gerçekleştirilir ve yapılanmalar desteklenir.
Yönetimi kuşatan tapınakçı zihniyet tıpkı bir
ticari kuruluş gibi hareket etmekte ve kuralları kendi çıkarları doğrultusunda
belirlemektedir. Kendi politikalarını devam ettirmek için “sivil(!) örgütler”
kurdurmakta ve gerçek anlamda sivil örgütleri kapatma cihetine gitmektedir.
Kendine hizmet etmeyen sivil örgüt
konumundaki dernek, vakıf ve sendikalara “hadd” bildirmekte ve elemanları
vasıtasıyla sonlarını hazırlamaktadır. Son oyun geçmişin devamıdır.
Yönetimi kuşatan zihniyetin merkezi
“dönme” ve “boğazdaki aşiret”in oluşturduğu “Tapınak Şövalyeleri”dir. Sivil
örgütler bu gerçeğin farkına varmaları “bayilik”lerin sonu ve toplumun
kurtuluşunun başlangıcı anlamına gelir.
Dönen dolapları ve masum gösterilen
eylemlerin farkına varamamak sömürünün, fakirliğin, sıkıntının ve yokluğun
devamı demektir.
Olup bitenin farkında olmak yönetimin “karar süreci”nde yer almak demektir.
Farkında olmak ülke yönetiminin ticarî bir şirket yönetimi olmadığı demektir.
Farkında olmak “Tapınak Şövalyeleri”nin tapınaklarının çökmesi demektir.
Ve...
Ve farkında olmak bayilikten kurtulup
“âli menfaat(!)” yutturmacasıyla bizi söğüşleyen şövalyelerin hâkimiyetinin
kırılması demektir.
Selam ve Sabırla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?