Cumhurbaşkanlığı Adaylığı ve Diyarbakır’da Direnen
Anneler
Veysi
ERKEN
Eskiden
“yazının mürekkebi kurumadan” diye
bir tabir vardı. Özellikle eli kalem tutanlar tarafından kullanılırdı.
Cumhurbaşkanlığı
ile ilgili son yazımda “Millet Cumhurbaşkanını seçecek inşallah. Takvim bütün
mazarrata rağmen işliyor.
Millete güven duymayanlara millet de güven
duymuyor. Muhalefet zannedilenler, bunun farkında. Bütün arayışları millet
iradesinin dışında.
Benim şahsi kanaatim arayış
içindeyiz, biz geniş mutabakat arıyoruz diyenlerin tamamı kendi iradeleriyle
hareket etmiyor veya edemiyor.
Muhalefet zannedilenler, esasında
bizim zihin ve düşünce yapımız millet tarafından destek ve kabul görmüyor.
Kendi düşünce ve zihin dünyamızı temsil eden birini aday gösterirsek millette
karşılığını bulamayız. Millet adayımızı seçmez. Nereden çıkarıldı bu seçme
tarzı kabilinden laflar ediyorlar ve habire turluyorlar.
Umarım ki, üç M formülünü ortaya
atan Sayın Devlet Bahçeli bu oyuna teşne olmaz ve kendi düşüncesinin ve
zihniyetinin adayını belirler.
Bu
konuda aday bulamıyorlarsa ben aday olabilirim. Sayın Bahçelinin üç M olarak
formüle ettiği niteliklere sahibim. Kısaca milletin sahip olduğu ve aradığı niteliklere
sahip olduğuma inanıyorum.
Önemli
olan temsil kabiliyeti ise zihin ve düşünce dünyam buna elverişlidir ve bunu en
iyi bilebileceklerden birisi Devlet hocadır.
İşin
bu yönünü bir kenara bırakacak olursak gerçekten Cumhurbaşkanlığı seçimi
oyunları milleti ziyadesiyle tedirgin ediyor.
Bilindiği
üzere oligarşik çete senaryolarını oyunlaştırmaktan ve millete zarar verme
eylemlerinden asla vazgeçmemektedir. Çünkü “Halka
rağmen halk için” ilkesi onlar için vazgeçilmezdir. Halk kendi dünyalarında
ancak “köle” olarak vardır. “Halk” onlar için ancak “hizmetkâr”dır. Bütün kurguları buna
göredir. Eylem ve söylemleri kendilerinin ve efendilerinin çıkarları içindir.
Küresel
tapınakçıların maşası olan oligarşik çete bukalemun gibi her renge girmeyi ve
ülkeyi sabote etmeyi marifet bilmektedir.
7
Şubat, Gezi ve Aralık kalkışmalarında kullandıkları kartel ve zimmet gruplarına
rağmen başarılı olamayınca Cumhurbaşkanlığı seçimini dış uzantıları marifetiyle
sabote etmeye çalışmaktalar.
Oynanan
oyun budur. “Kartel” ve “zimmet” medyasını incelediğimizde bunu
rahat bir şekilde görüyoruz. Kartel ve zimmet medyası Türkiye’nin aleyhine
olabilecek her faaliyet için zil takıp oynamakta ve sevinç çığlıkları ayyukaya
çıkmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı
adaylarının ilan edileceği ve kesinleşeceği günler sayılıdır. Umarım ki, bu
ülkeyi ve ülkenin insanını sevenler tapınakçıların oyununu bozar ve
düşüncelerine, ülkülerine, zihinlerine ve yerliliklerine güvenerek adaylarını
belirlerler. Aday bulamayıp beni aday gösterirlerse hazırım” demiştim.
Aynen
tecelli etti.
Muhalefet
zannedilenlerin kendi iradeleriyle ve meşveretleriyle aday çıkaramadıkları
görülüyor. Malum Kılıçdaroğlu ve Bahçeli tarafından ortak aday olarak lanse
edilen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismi derin mahfiller tarafından dillendirildiği
gerçeği yıllar önce yazılmış ve deşifre edilmiş durumdadır. (projenin
sahiplerini öğrenmek isteyenler Tamer Korkmaz ve Tevfik Diker’in yazılarını
okuyabilir)
Milliyetçi(!)
zannedilen yazarlar hariç, MHP tabanı bu senaryoya oyuncu ve alet olur mu?
Bilemem.
Sadece
söyleyebileceğim bir şey vardır.
Özellikle
BBP ve MHP tabanı derin mahfillerin oyununu deşifre edip bozmalıdır. BBP’nin
vekili olmadığı için oyunu nasıl bozar diye sorabilirsiniz.
Gayet
basit.
BBP
MHP’ye isim teklifi götürerek 20 milletvekilinin imzasına talip olabilir. Mademki,
tabanları aynı bu teklif rahatlıkla götürülebilir ve derin oyun bozulabilir.
Aksi takdirde BBP’de diğer -muhalefet
zannedilen- partiler gibi kendi fikriyatına, düşünce dünyasına ve medeniyet
tasavvuruna inanmamış pozisyonuna düşer.
HDP
bile duruşunu sergileyerek kendi adayını çıkaracağını deklere etmişken BBP ve
MHP’nin tabanının bu oyuna alet olmasını doğru bulmuyorum. Şimdiden senaryosu
hazırlanmış ve sahnelenmeye başlanmış oyunu bozmalarını arzu ediyorum.
Bekleyip
göreceğiz.
Diyarbakır’da Direnen Anneler
Diyarbakır’da
anneler direniyor. Feryat ediyor. Seslerini duyurmaya çalışıyor. Ama duyan yok.
Böyükkkk denilen medya
gerçekler karşısında sağır ve dilsizdir. Özellikle “kartel” ve “zimmet”
medyası lâllaştı.
İktidar partisinin
politikalarını tenkit edenlerin de gıkı çıkmıyor. Anladık iktidar partisi
yanlış yapıyor, ya siz muhalefet partileri ve mangalda kül bırakmayan
vatanseverler ne yapıyorsunuz?
Bu
feryat karşısında lâl kesilmenizin, sağırlaşmanızın ve hissiyatınızın yok
olmasının bir izahı var mı?
Hani
siz vatanseverdiniz?
Hani
siz birlikten, beraberlikten yana idiniz?
Hani
siz kayıp kuzuların bulunmasını istiyordunuz?
Hani
analar ağlamazsın diyordunuz?
Ne
oldu da lâl kesildiniz.
Biliniz
ki, millet artık palavralarınıza kanmıyor.
Çözümden
yana bir tavrınızın olmadığını biliyor. Kayıp çocuklar sizi ilgilendirmiyor.
Her
şeye rağmen eğer hala sizlerde hissiyat, vatan sevgisi, insan sevgisi gibi
niteliklerin kırıntısı varsa kulaklarınızdaki tıkaçları, gözlerinizi örten
perdeleri ortadan kaldırınız ve annelerin feryatlarını duyunuz diyorum.
Duyunuz
ki, kayıp olan, kaçırılan veya kendisinden haber alınamayan sabiler bulunsun,
anneler sevinsin, ülke huzura kavuşsun.
Selam
ve Sabırla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?