21 Ekim 2014 Salı

İkircikli Tavırlar



 İkircikli Tavırlar

Veysi ERKEN

            “Kamet ve İstikameti” fırıldak olanların tavırları 360 derecedir. Her tarafa döner. Olay ve olgulara karşı “bin bir surat”tır.
            Özellikle “gazeteci”, “yazar”, “kanaat önderi”, “STK yönetici”, “aydın(!)” vs. diye bilinenlerin yazılarını okuyun veya eylemlerini gözleyin bu ikircikli tavırları görürsünüz.
            Medyadakiler sosyal olaylardan çok dedikodu üretmekle meşgul. Bunlara yüzlerce örnek verilebilir.
            Bu tipler toplumun ekseriyetini ilgilendiren konulara temas etmez hatta unutturmaya çalışır.
            Bedelli, vekillerin çifte maaş almaları( http://www.milliyet.com.tr/milletvekillerinin-yeni maasi/ekonomi/detay/1956797/default.htm ), lojman, makam aracı saltanatı, sosyal tesis, resepsiyon, merkez valiliği, merkez milli eğitim müdürlüğü gibi konular hiç gündemlerine girmez.
            Yüzde üçlerle ifade edilen maaş artışını müjde olarak sunarken maaşlar arasındaki makasın açıklığından hiç bahsetmez.
            Öğrenciye aktarılamayan paranın nasıl çarçur edildiğini hiç aklına getirmez. Rektörün itirafını görmezlikten gelir. ( REKTÖRDEN ŞOK İTİRAF http://www.haber3.com/rektorden-sok-itiraf-2962418h.htm)
            Türkiye’yi zora sokacak eylemleri hesaba katmadan yabancıları sevindirecek yayınları yapar.
            Kısaca ikircikli tavır her yerde görülür. Çünkü bunlar sadece yerli görünümlüdür.
            Bunun bir misali sürekli “o başka” diyenlerdir.  Kamu mallarının yağmalandığını, hırsızlığın yapıldığını, havuz medyası oluşturulduğunu söyleyenlere bunların hepsi doğru, peki sizin yaptıklarınız, size tahsis edilen kamu malları nedir? Medyanızdaki faizin reklamı, açıklığın teşhiri nedir? Dediğinizde “o başka” demekle marufturlar.
İşte ikircikli tavır ve tutumlar.
            Cenabı Allah ikircikli tavırlıların şerrinden bizi muhafaza etsin. Âmin.
           
            Yerli Otomobil

            Yıllardır aynı lafları dinlemekten bıktık. Yerli otomobil konusu ikide bir gündeme getirilir. Hatta bir firma 5 liralık elektrik sarfiyatı ile 400 KM yol gidebilen otomobil üretimini gerçekleştirdiği, (http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2014/10/17/400-kilometre-icin-15-saat-yetiyor ) bir üniversitemiz 75 TL ile 4000 KM yol yapan bir otomobille ile Türkiye turuna çıktıklarını açıklıyor ( http://www.ntvmsnbc.com/id/25540144/  )
            Peki, bu tür projeler neden desteklenmiyor. Hangi oligarklar engelliyor.
Bunlar topluma açıklanamaz mı?
İkircikli tavırlardan ne zaman kurtulacağız.
            Ey dürüstlük neredesin?
            Samimiyet bitik misin?
            Ya açıklık?
            Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu “açıklık en doğru yoldur” diye haykırıyordu. Açıklık en doğru yol olarak ne zaman görülecek. Merak ediyorum.

            Bedelli
            Biliyorum.
            Yine mi bedelli denilecek.
            Evet, yine bedelli.
            Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden önceki açıklamaları, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın seçimden sonra bedellinin gündeme getirileceği demeci, Burhan Kuzu’nun tiviti, Numan Kurtulmuş’un “'Son kerelik olmak üzere bedelli askerlikten istifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum' dedi ve "Bunun kararını verecek olan Bakanlar Kurulu'dur. İyi Ordu demek çok fazla piyadeye sahip ordu demek değildir. Bir seferlik ve son kerelik olmak üzere birikmiş olanların bedelliden istifade etmesi gerektiğini düşünüyorum. Böylece biriken beklentiler de karşılanmış olur. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27396523.asp "  açıklaması ve Akademisyen Başbakan Ahmet hoca adına söylenilen sözler ortada dururken BEDELLİden bahsetmemek toplumsal beklentiyi hiç saymaktır.
            Evet, BEDELLİ şarttır.
            Dört milyon kişi bu sorunun çözümünü bekliyor. Bu konuyu gündemden düşürmek isteyenlerin kışkırtmaları boşa çıkarılmalıdır. Son Vandallığın sebeplerinden birisi de askeri sahaya çekmek ve bedelliyi gündemden düşürmek olduğundan hiç şüphem yok.
            Artık bu oyunlar boşa çıkarılmalı ve bunalımda olan gençlerin ızdırabı nihayetlendirilmelidir.
            İkircikli tavırlar ve oyalamalar bitmelidir.
            Bilinmelidir ki, toplum bitap düştü.

            Son konu Maaşlar
            Bu konuda yakın tarihte. İki bin on ikide kaleme aldığım yazıyı paylaşayım bari.

Maaş mı? “Mâ Aş” mı?

            Üst yöneticilerin maaşı hariç ne zaman maaşlardaki artış gündeme gelse iktidar sahipler hemen “âli menfaat” teranesine başlarlar.
            Sayın Başbakan da bu kervana katıldı. Daha birkaç ay önce “eşit işe eşit ücret” adı altında üst yönetime aşırı zam yapılmışken Sayın Başbakanın maaş artışları konusunda Yunanistan’a döneriz ifadesi anlaşılır değildir.
            Üstelik milletvekillerine yaptıkları kıyak hafızalarda taze iken.
            Biliyorsunuz ki, aziz dostlar vekillerimizin ekseriyetinin hem emekli hem de vekillik maaşı tıkır tıkır işlemektedir. Bazılarının emeklilik maaşı 900 tl’den 6000 binler seviyesine ceffelkalem yükseltildi.
            Sosyal konularda “ustalık dönemi” Sayın Başbakan’a yaramadı. Önce “Bedelli”de gençleri mağdur etti. Devamında “vicdanî ret” askıda bırakıldı.
            Yetmedi bir gecede şike kanunu değişti.
            Yanlışlıkla bombalar yağdırıldı.
            Hatalar
            Hatalar bir birini kovalar misali
            Bu dönemdeki hatalar saymakla bitmez.
            Vatandaş bizar oldu.
            Anlaşılmaz bir tavırla geniş kitleler mağdur edilmekte.
            Mağrurlar kıs kıs gülmekte.
            Mağrur olanların sonu bellidir.
            Umarım ki, Sayın Başbakan kendini yanıltanları fark eder.
            Zorbaların oyununa düşmez. Halk adamı olur. Tıpkı kendi ifadesiyle “çıraklık dönemi”nde olduğu gibi.
            Bu devran böyle gitmez.
            Üç artı üçlerle hayat sürmez.
            Adam gibi geçimin yolu adam gibi “iaşe ve ibate” için maaştır. Başbakan’a “İsar”ı hatırlatırım. Hani empati diyorlar ya.
Biraz İsar, biraz empati.
Maaş yoksa “Mâ aş” vardır.
“Mâ aş”ı Sayın Başbakan iyi bilir.
Bir de dostlar bilsin istedim.
“Mâ aş”e  “yaşamadı” demektir.
Onun için iktidar sahipleri “Mâ aş”lıları pek sever.
Vatandaş “mâ aş”lı olmak istemiyor.
Maaşlı olmak istiyor.
İaşe ve ibate sahibi olmak istiyor.
Sayın Başbakan bilirsiniz ki, hatadan ve kusurdan vazgeçmek bir fazilettir. İslami ve insani bir davranıştır.
Gelin birliğimizi ve dirliğimizi güçlendirecek adımları atalım.
Bir avuç insanın yanıltmalarını boşa çıkaralım.
Ülkemiz hukuk devletine sahip olsun.
Kanun devleti değil.
Hukukla kanun devleti farklıdır.
Kanunla insanları “mâ aş”lı yapabilirsiniz.
Ama bu hukuk değildir.
Hulasa-i kelâm.
Zulümle âbâd olunmaz. Zulümle âbâd olmak isteyenin sonu berbattır.
Selam ve Sabırla… 20.05.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?