21 Ocak 2015 Çarşamba

Yüksek Kurullar, Odalar, Barolar



Yüksek Kurullar, Odalar, Barolar

Veysi ERKEN

            Kamu yönetimi reformu yapılacağı söyleniyor.
            Doğrusu buna inanmak isterim.
            Böyle bir reform yapılacaksa aşırı derecede “deforme” olan “Yüksek Kurullar”, “Odalar” ve “Baro”ların ihmal edilmemesi gerekir.
            Bilindiği üzere “Yüksek Kurullar”ın çoğu millete hizmet etme özelliğini kaybetmiştir. Hele hele “Odalar” ve “Barolar” tamamen özelliğini kaybetmiş, meslek teşekkülü olmaktan çıkmıştır.
            Yüksek Kurulların ne işe yaradığını sorgulamak her yurttaşın görevidir.
            Mesela Yüksek Öğretim Kurulu, Enerji Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme Kurulu ne işe yarar sormak gerekir.
            Bilindiği üzere Yüksek Öğretim Kurulu Tıp ve Hukuk fakülteleri için taban puan uygulaması için karar aldı.
            Merak ediyorum.
YÖK’ün bu kararı Katsayı zulmünden farklı mıdır?
Maalesef siyasetçilerden ve üniversiteden tepki yok.
            Hangi hakla insanların önü tıkanıyor. Kimse sormuyor.
Bilgi 2-3 saatlik bir telse ölçülebilir mi?
Kimse tartışmıyor.
            Bu karardan hareketle YÖK kapatılmalıdır diyorum.
            Gelelim BDDK’ya. Bu kurul Bankalarla ilgili kararlar alır güya. Ama müşteriyi hiç düşünmez.
            Mahkemeler “dosya masrafı” hukuksuzdur der, Bankalar uygulamaz. Her müşterinin Tüketici Hakem Heyetinde sürünmesini seyreder BDDK.
            Bankaları düzenliyorsa bir kararla hukuksuz masrafların geri ödemesini sağlayabilir.Sağlamalıdır.
            Ne gezer.
            Çünkü o sadece üst kurul. Personeline maaş öder. Bankacıların menfaatini korur.
            Ya enersi piyasası diğerlerinden farklı mı?
            Elbette ki, hayır.
            “Kayıp kaçak” ücretinin hukuksuz olduğu mahkemece kararlaştırır. Dürüst tüketici cezalandırılamaz kararını verir. Enerji piyasası kurulu seyreder.
            Alın bir karar şirketler geri ödeme mecburiyetinde kalsın. Ödemeyen şirketlere, Bankalara el konulsun.
            Sadece üç kuruldan misal verdim. Esasında bütün yüksek kurullar, odalar ve barolar kapatılmalı ve kamu yönetimi reforma edilmelidir.
            Bunlara el atılmadan, düzenleme yapılmadan REFORMdan bahsetmek abesle iştigaldir.
En iyisi yüksek kurullarla ilgili yıllar önce kaleme aldığım yazıyı sizlerle paylaşayım. Siyaseti Yok Etme Mekanizmaları: Yüksek Kurullar:
“Oligarşik yapı” varlığını devam ettirmek için her yolu dener. Dünyanın her köşesinde olduğu gibi ülkemizde de cari mekanizmalar devreye sokulur.
             Oligarşi, ülkemizdeki hâkimiyetini siyaseti siyasetçiler marifetiyle yıkarak devam ettirmek niyetindedir.
Bunun en belirgin şekli “bürokratik urullar” oluşturmaktır.  Öğretim kurumlarını, bankacılık sektörünü, güvenlik kuruluşlarını, sanayi kuruluşlarını, ticari alanlarını hâkimiyetleri altında bulundurmanın en kestirme yolunun bürokratik “kurullar”dan geçtiğini keşfeden “oligarşi” siyasetçilere habire “kurul” kurdurma yoluna gitmektedir.
            Üzülerek belirmek gerekir ki, siyasetçilerin ekseriyeti oynanan oyunun farkında değillerdir. Bilmeyerekten bu oyunun figüranlığını “âlî menfaat” adına yerine getirmekle meşguller.
             Geçenlerde iktidar mensubu bir siyasetçiyle bu konuyu tartışırken oynanan oyunun farkında olmadıklarını ve durumun bu kadar vahim olduğunu bilmedikleri itiraf etmek durumunda kaldı.
            Siyasetçi zat sözünde durabilir ve partidaşlarını ikna edebilirse oligarşinin medya ayağını oluşturan patronların hegemonyasını tesis edecek son oyun bozulabilir.
 Ben şahsen siyasetçinin başarılı olabileceğini zannetmiyorum.
            Sebebi de şudur. Bugün ülkemizde cari olan siyasi parti anlayışı parti başkanlarını birer “monark” konumuna getirmiştir. “Monark”lara karşı iyi niyetli siyasetçilerin yapabilecekleri fazla bir şey yoktur.
            Mevcut siyasi düzende “Monarklar” tak der vekiller şak yaparlar. Bir başka deyişle ülkemizdeki siyaset anlayışı “tak” “şak”çıdır.
            Tapınak şövalyeleri yönetme gücünü kaybetmemek için siyasette, ticarette, finans sektöründe, öğretim kurumlarında ve daha saymakta zorlandığımız pek çok alanda “kurul” oluşturmanın faziletini ve ehemmiyetini anlatarak siyasetçileri etkilemektedir. Oluşturulan kurulların yasalaştırılan kuralları ile kurullar birbirine üye seçer. Böylece tapınak şövalyeleri hâkimiyetlerini devam ettirir.
            Tapınak şövalyelerinin oluşturduğu ve daha fazla sağlamlaştırmaya çalıştığı bürokratik oligarşik yapı çözülüp engellenemez mi?
            Her hastalığın bir çaresi olduğu gibi oluşturulmak istenen her yapının engellenmesi mümkündür. Yeter ki, hastalık teşhis edildiği gibi bu yapı teşhis edilebilsin ve üzerine gidilebilsin.
            Siyaset imkân sanatını kullanmak olduğuna göre “siyasiler” monarklaşan parti başkanlarının hegemonyasından kurtuldukları takdirde oyun bozulabilir. Dolayısıyla Tapınak Şövalyelerinin kurullar vasıtasıyla tesis ettiği oligarşik ve dahi bürokratik hegemonyası da kırılabilir.
            İşin esasına bakarsanız oyunun bozulması halkın rahatlaması demektir.
            “İnsan ancak düştüğü yerde ayağa kalkabilir” sözünün hatırlattığı gerçekten hareketle “tapınak Şövalyeleri”nin siyaseti kullanarak bürokratik mekanizmalarla oluşturmaya çalıştığı oligarşik yapı siyasilerle yok edilebilir. Bunun başka bir yolu yoktur.
             Siyasetçilerimiz ne zaman “az kanun çok hukuk” deme alışkanlığını kazanır ve “birey”in hayatının her safhasını kanunla düzenlemek sevdasından vazgeçerse oligarşik yapı biter.
             Monarklaşanların hâkimiyetinden ve “oligarşik kurullar”ın piyonu olmaktan kurtulmak isteyen siyasetçilere tavsiyemiz hür irade sahibi olmaya çalışmaları ve biraz halkı ve dünyayı anlamaları yönünde olacaktır.
            Netice olarak etrafında olup biteni anlamaya, kavramaya ve çözmeye çalışmayan siyasetçi Monarklaşan parti başkanının piyonu ve oligarşiye de hizmetkâr olmaktan kurtulamaz.
             Temennimiz siyasetçilerimizin ve ülkemizin Monarklar vasıtasıyla oluşturulmakta olan “kurullar oligarşisi”nden kurtulmasıdır.
             Selam ve Sabırla... 29.05.2001”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?