Bonzaiye Çetesi ile Rodos Şövalyeleri İç içe, Kol Kola
Veysi
ERKEN
İbret
alınsaydı tarih tekerrür etmezdi deniliyor. Doğruluk derecesini bilemem ama “ibret”
almadığımız kesindir.
Esasında
“ibret” alabilmek için “tarih” okumak gerek. Maalesef “tarih” okumuyoruz. Tarihi olay ve
olguları tahlil etmiyoruz ve ibret alamıyoruz.
Esasında
ibretlik olay çoktur.
Misal
verecek olursak Haşhaşilerin Tapınak Şövalyeleriyle olan işbirlikleri ve iğrenç
ilişkileridir.
Dün
ne ise bugün başka adla devam ediyor.
Bugün
Bonzaiye çetesi ile Rodos Şövalyeleri iç içe ve kol koladır.
Her
iki yapının neşriyatına (medya) bakın aynı mel’anetleri görürsünüz.
Bin
bir suratla karşılaşırsınız. İşleri güçleri ülkemizin aleyhine çalışmaktır.
Ülkemiz
gerilese, insanımız fakirleşse sevinçlerinden zil takıp oynayacaklar.
Rodos
Şövalyelerinden korunmak daha kolay diye düşünüyorum. Zira Dinle, imanla ve İslamla
ilgileri yoktur. Bunu herkes bilmektedir.
Bonzaiye
çetesi ise “derviş kılığı”na
büründürülmüştür. Yıllarca her türlü mel’aneti bu kılıkla işlemekteler.
Foyaları
meydana çıkınca efendilerinden aldıkları talimatla yöntem değiştirmişlerdir.
Kendilerini ele veren her şeyi görmezlikten
gelmek, kullanabilecekleri en küçük şeyi büyüterek kullanmak, kendilerinden ve
şeriklerinden olmayanları kötülemek ve tetikçi kullanmaktır.
Bonzaiye
çetesinin büyükleri hiç piyasada görünmez.
Dikkat
ederseniz her sahadan tetikçi kullanmaktalar. Tetikçi olabileceklere mikrofon
uzatmakta mahirdirler.
Ataları
haşhaşiler de aynı taktiği uygulamışlar.
Torunlar
dedelerine çekmişler.
“OD” romanında Bonzaiye çetesinin ataları
şöyle tavsif edilir.
“….Bu adamlar kendilerince kutsal bildikleri şeye “dava”
diyorlardı ve kendilerini de o davanın “dai”si olarak tanıtıyorlardı. İbadet
ettiklerini görmedim, hatta abdestsiz gezdikleri de oldu, ama tespihlerini
hiçbir gün ihmal etmediler. Zikir olarak ne okudukları ise, doğrusu hiç
merakımı çekmedi. Sureta baldırı çıplak ve cavlak ışık idiler ama torbalarında
her türlü silah vardı. Ben katlanabilen bir kılıcı ilk kez onların torbasında
bir ney kamışının içinde, hançer ve muştaları da acıktıkları zaman bölüp
yedikleri somunun karnında gördüm. ….. Dört hafta boyunca yanlarınca gittim,
binbir hallerine şahit oldum. Birgün gördüğüm kişiler diğer gün başkaları
oluveriyorlardı. Nereye varacağımızı onlar belirliyor. … Gittiğimiz kasaba ve
şehirlerde tanıdıkları birkaç kişi mutlaka oluyor. ….. Bir defasında saçlı
sakallı birer sof taciri oldular ve bir kervan ile Halep’e ve Urfa’ya kadar
gittik. Dönüşte biri kâtip, diğeri nakkaş oldu. Tomarla kâğıtlar edindiler ve
biri yazdı, diğeri nakışladı. ….Muhtemelen yeni bir infaz için
hazırlanıyorlardı. Yazı malzemeleri arasında taşıdıkları bir torbanın altınla
dolu olduğunu ve Konya’da bir Çekikgöz’e teslim ettiklerini gözlerimle
görmüştüm. S.114-115”
Velhasıl
günümüzün “Bonzaiye çetesi” ve “Rodos Şövalyeleri”nin icraatlarını ve
neşriyatını (medya) bu gözle okumak lazım.
Selam
ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?