Köle Yetiştirme Eğitimi
Veysi
ERKEN
İslâmi anlamda “Akıl” ve “hürriyetten (özgürlük) ” mahrum olan insan sorumluluktan “azad” kabul edilmektedir.
Bu gerçekten
hareketle insanı eğitirken bu iki kavram beraber göz önünde bulundurulmalıdır.
İki kavramı esas almayan “maarif sistemi” insanı köleleştirir.
Bilindiği
üzere “maarif sistemi” “tedrisatı” bununla ilgili “talim” ve “terbiye”yi ve sonucu olan “tahsil”i
kapsar.
“Akıl ve özgürlüğü” beraber
temel ilke kabul eden “maarif sistemi”
insanın önündeki engelleri kaldırır. Bireyin “bilgi ve beceri geliştirme
hakkını kısıtlayan bütün engelleri en aza indirmeye çalışır. Hatta yok eder.
Tabi ki, işleyiş
hep bu iki ilkeye dayalı olmamaktadır.
Denilebilir
ki, insanı eğitme faaliyetleri insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insan aynı
zamanda “ilk peygamber” olması
hasebiyle kendi neslini ilahi emir ve yasaklar manzumesinin belirlenmiş olduğu “hududullah” dairesinde “akla” ve
özgürlüğe” dayalı gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Ancak,
kendini egemen kabul eden insanoğlu bu düzeni bozmuş ve “beşeri aklı” esas
alarak “eğitim”in niteliğini bozmuştur. Dolayısıyla talim ve terbiye
kavramlarını ihata edecek tarza kullanılan “eğitim”
mefhumu ile ilgili sürecin işletilişinde birbirine zıt iki bakış tarzının
gelişmesine yol açmıştır.
Birinci bakış tarzı insanın dimağını
belirlenmiş şablonlara göre geliştirmeyi hedefleyen “köle yetiştirme eğitimi”, diğeri ise insanın dimağını düşünmeye,
kendini geliştirmeye ve becerilerini dilediği tarzda geliştirmeye sevk etmeyi
hedefleyen “özgür insan yetiştirme
eğitimi” biçimindedir.
Kısaca eğitim sürecindeki
ayrışma vizyon ve buna bağlı olarak muhtevada görülür.
Ferdin “benliği” ve “Kişiliği”nin
oluşumunda evrensel gerçeklerin yerine kendi kalıplarının hâkim olmasını
tasavvur eden yöneticilerin/egemenlerin eğitim modelleri “köle yetiştirme eğitimi”ne dayanır. Böyle bir bakış tarzına sahip
olanların eğitimden beklentileri kendilerine
hizmet edecek “bende”lerin yetiştirilmesidir. Kendi kalıplarını “yetiştirme” süreçlerinin düzenli
işleyişi için hayatın bütün alanlarına yaymaktan geri durmazlar. Bilgi ve
beceri geliştirme alanlarını planlama, sınırlama, kısma ve bireyleri tek
tipleştirme arzusu bu tarz eğitimin yegâne amacıdır.
“Köle
yetiştirme Eğitimi”nin amacına ulaşılması için bireylerin belirlenmiş
şablonlara göre hazırlatılmış kitapları ezberlemesi, belili zaman diliminde
okul denilen mekânlarda bulunması ve zorunlu sürelerin olması esas kabul edilir.
Böyle
bir kabulden sonra bütün doğruların kendi tornalarından çıkmış kitaplarda
mevcut olduğu fikri işlenir. Bir başka ifadeyle bu tür ideolojik eğitimlerde
söz konusu olan önceden belirlenmiş muhtevayı ezberletmektir.
Zihinleri daraltan ve
insanın insan olma özelliklerini yok eden, onu köleleştiren, belirlenmiş
şablonlara karşı çıkanlara anında “hain”
damgası vurulur, hadleri bildirilmeye çalışılır.
Buna
mukabil “özgür insan yetiştirme eğitimi”nde
bireylerin önüne önceden kesin doğruluğu öne sürülen kalıplı muhteva ve
sınırlandırılmış alanlar konulmaz. Evrensel gerçeklerin ortaya çıkabilmesi
hedefi esas kabul edilir. Bu bakış tarzı “bende”lerin
yetişmesini engeller.
Özgür insan yetiştirme eğitiminde süreç ulvî hedefler
doğrultusunda farklılıkları geliştirecek tarzda sorgulayıcılık ilkesine göre
işletilmeye çalışılır. Önceden belirlenmiş şablonlara göre hazırlatılmış
metinler değil, kitaplar okutulur. Kitapların içinde yer alan muhtevanın
tartışılması ve eleştirilmesi hedeflenir. Öğrenim alanları ve bilgi talep
tarzları esnek tutulur. Katsayılar, milimetrik puanlamalar ve kastlaştırılmış
bölümler ve bölmeler olmaz. Bir başka ifadeyle bu bakış tarzında muhtevanın
tartışılması ve alan değişiklikleri sağlanır. Böylece birey dilediğince bilgi
edinme ve beceri geliştirme imkânına kavuşur.
Değişim ve dönüşümü yaşayarak kalkınan ve dünyaya yön veren
ülkelerin eğitim süreçlerinin tahlilinde karşımıza “özgür insan yetiştirme eğitimi” mantığı çıkar. Bu tür ülkelerde
eğitim süreci hiç bir zaman yönetme gücünü elinde bulunduranların şablonlarına,
kalıplarına ve ihtiyaçlarına göre düzenlenmez. Eğitim ferdin evrensel
gerçeklere uyumunu sağlamak için düzenlenir.
Özgür eğitim sürecinin muhtevası belirlenirken
ferdin “akılcı” ve “duygusal” zihninin geliştirilmesi ve
gelişen zihinle muhakeme edebilmesi esas alınır.
Gelişmiş zihinlerin hâkim
olduğu ülkelerde süreç bu şekilde işletilirken, değişim ve dönüşümün oluşmasını
engellemeye çalışan yönetimlerin hâkim olduğu ülkelerde ise “köle yetiştirme eğitimi” mantığı esas
kabul edilir. Böyle bir eğitim süreci yönetme gücünü elinde bulunduranların hâkimiyetlerinin
devamı için ön şart durumundadır.
Eğitim sürecinin
işletilmesinde asıl sorun bu iki bakış tarzının hâkim kılınma çabasında ortaya
çıkmaktadır. Kendi bilincinin farkına varmış olan fertler “özgür insan yetiştirme eğitimi”ni talep ederken, yönetme gücünü
eline geçirmiş olanların kendi varlık sebepleri olan “köle yetiştirme eğitimi”nden vazgeçmek istemeyişleri öne çıkar.
Sonuç olarak tarihi süreç
içinde eğitim tarzları incelenildiğinde “akıl” ve özgürlük” beraber esas
alınmadığından her dönemde bu iki tür eğitim felsefesinin çatışma halinde
olduğu görülür.
Dün olduğu
gibi bugün de kendini toplumun
“velinimeti” sayanların “özgür insan
yetiştirme eğitimi” anlayışının hâkim olmasının önündeki engelleri arttırma
isteğinde oldukları aşikârdır. Önemli olan bütün engellerin aşılarak toplumu
oluşturan fertlerin bilinçlendirilmesi ve zihinlerin kula kul olmaktan
kurtarılmasıdır. Zira kula kul olmayan zihniyetlerin hâkim olduğu ortamlarda “köle yetiştirme eğitimi”nin şansı
yoktur ve olamaz.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?