Yaşatarak ve yaşayarak Ölmek
Veysi ERKEN
Neşriyat-ı umumiyede (medya) ölüm
haberlerini duyunca veya okuyunca kendi temel ilkelerimizden ne kadar çok
uzaklaştırıldığımızı bir kere daha fark ediyorum.
Falan kes “hayatını kaybetti”.
Ne kadar tuhaf ve anlamsız bir
ifade.
Biz hayatın bir imtihan alanı
olduğuna ve ölümün yokluk/kayıp olmadığına inanıyorsunuz.
Bizim için hayat ve ölüm bir imtihan
vasıtasıdır.
Her nefis ölümü tadacaktır.
Buna inanıyoruz.
Onun içindir ki, “nasıl yaşarsanız,
öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz” ifadesi bizim için
önemlidir.
Bunu kabul eden için “ölüm” bir
kayıp değil, Allah’a kavuşmadır.
Önemli olan cenabı-ı Allah’ın
hudutları içinde güzel yaşamaktır.
Güzel yaşarsak ölüm bizim için kötü
değildir.
Yaş da önemli değildir.
Genç, çocuk veya yaşlı olmak vuslat
için fark etmez.
Kaç yaşındasın sorusu anlam ifade
etmez.
“Burnundan kıl aldırmayan bir devletlu hadi biz diyelim bürokrat Tokat
ilimizin Erbaa ilçesinin bir köyünde pir-i fani (ihtiyar) bir teyzeye “kaç
yaşındasın?” diye sorar.
Yaşlı
teyze kamil imanıyla cevap verir.
“Evladım
biz yaş maş bilmeyiz. Biz yaşatarak yaşar yaşar ölürüz”
Önemli olan yaşatarak ve yaşayarak
ölmektir.
İnananlar için bu ilke geçerlidir.
Dolayısıyla ölüm hayatı kaybetmek değildir.
Kaybedilen bulunabilir.
Peki hayatını kaybeden kaç kişi
hayatını bulmuştur.
Söyler misiniz?
Ey ölümü “hayatını kaybetti” diye
ifade kullanan zatlar.
Sizlere sesleniyorum.
Hayatı ve ölümü neden
anlamsızlaştırmaya çalışıyorsunuz.
Sizler hayatın ve ölümün
anlamsızlığına inanabilirsiniz.
Ama bunu topluma yaymaya hakkınız
yok diye düşünüyorum.
Haberi sunarken ahlaklı olun.
Hadi size ahlakla ilgili bir anekdot
anlatayım.
“Su, ateş ve ahlâk dostluk
kurmuşlar.
Bir gün ormanda dolaşmaya çıkmışlar. Fakat bir
müddet sonra içlerine bir korkudur düşmüş.
Orman
çok büyük ve çok karmaşıkmış. Her türlü ihtimale karşı birbirlerini
kaybederlerse, nasıl bulacaklarını düşünmeye başlamışlar. Ateş ve ahlâk suya
sormuş:
Kaybolursan seni nasıl bulacağız?
Kaybolursan seni nasıl bulacağız?
Su
cevaplamış: Nerede bir şırıltı
duyarsanız ben oradayım. demiş.
Sıra ateşe gelmiş.
Su:
-“Seni yitirirsek ne yapalım?” diye sormuş. Ateş: Duman gördüğünüz yerde ben varım. cevabını vermiş.
Sıra
ahlâka gelince cevabı şu olmuş:-“Beni
asla kaybetmeyin; eğer kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız!”
Sizler ahlakınızı
kaybetmediyseniz haberleri sunarken “hayatını kaybetti demeyin. Erbaalı teyze
gibi ölümün bir hakikat olduğunu topluma anlatın.
Yaşatarak yaşayıp ölenlere
zulmetmeyin.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?