Dünden Bugüne Haşhaşilerin Yöntemleri
Veysi ERKEN
Hayatımızın nirengi noktaları olan
Kur’an ve Sünneti okuyup anladığımızda takiyyenin ve gizliliğin olmadığını
görürüz.
Bu hakikate rağmen kendi efendilerinin
emellerini gizlemek babında dinî görünümlü gizli yapılanmalar ortaya çıkmıştır.
Bu tür yapılanmalar dün de vardı,
bugün de vardır.
Hasan Sabbâhlar bitmez, Kabiller
tükenmez bu dünyada.
Ne çekiyorsak Hasan Sabbâhların,
Kabillerin, Tapınakçıların yapılanmalarından çekiyoruz.
Zira bu tür yapılanmalar hedeflerine
varmak için her şeyi mubah
görüyorlar. Hırsızlık, iftira, casusluk vs. yöntemleri arasındadır.
Bu gerçeklikten hareketle
diyebilirim ki, bugünü anlamak ve yorumlamak için tarihi okumak gerekir.
Geçmişte gizli örgütlenmeler olduğu
gibi bugün de mevcuttur. Hatta birbirinin devamıdır ve aynı yöntemleri
kullanıyorlar denilebilir.
Misal mi istiyorsunuz?
İşte HAŞHAŞİLER.
Dünün haşhaşileri tapınak şövalyeleri
ile iç içe idiler. Bugünün haşhaşileri de aynı.
Sadece adları farklı.
Yöntemleri ve gizlilikleri aynıdır.
Dünün
haşhaşileri “dai” ve “fedai” derlerdi, bugünün haşhaşileri “hizmetkâr” ve “fedakâr” ifadelerini kullanır.
Dünün “dai”leri propagandist idiler bugün “hizmetkâr”lar bu işi görüyorlar. “Fedai”lerle “fedakâr”ların
işlevleri aynıdır. Fedailer ayrı yapılanmalardan, inancı zayıf veya
olmayanlardan da olabilir.
Bunu
afakî söylemiyorum.
Bu görüşümü teyit eden bir
çalışmadan bahsedeyim.
Konu daha iyi anlaşılır.
“Dağ
Efendisi Hasan Sabbâh ve Alamût”* Ayşe Atıcı Arayancan tarafından hazırlanmış. Kendisine
teşekkür borcumuz var. Güzel bir çalışma. Umarım ki, herkes okur ve istifade
eder.
Özellikle kitabın “Teşkilat yapısı ve hiyerarşi, Devlet mi,
örgüt mü, tarikat mı, Propaganda
Usulleri ve dailer, İntihar eğilimli fedailer, Strateji ve Savaşmadan Ele
geçirilen kaleler, Seyahat ile Gelir Kaynakları”nı ihtiva eden 193-230”
arasındaki sayfalarının okunmasında ve tahlil edilmesinde fayda var.
Bu yazıda bölümlerden sadece birinden
bahsedilecektir. Hepsinden bahsedilse yazı uzar, anlamını kaybeder.
Özellikle propaganda usulleri
anlaşılsa yeterlidir.
Kısaca
günümüzde cari olan yalan, dolan, şantaj, iftira ve benzer olguları anlamak
için dünün propaganda usullerini bilmekte fayda vardır. İlgili bölüm
okunduğunda değişen bir şeyin olmadığı hemen anlaşılacaktır.
Okuyuculardan isteğim bu usuller
okunurken günümüzdeki olayların göz önünde bulundurulmasıdır.
İşte o bölümdeki yöntemler.
Özetle:
“Propaganda
süreci olabildiğince gizli, düzenli ve çok yönlü yürütülmüştür. Mükemmel bir
şekilde kurulan teşkilat ve gerçekleştirilen uygulamalar, tarihte bir ilke
örnek olmuştur. Dini siyasallaştırarak başlayan
propaganda, zamanla militarist bir tavır kazanmıştır. Bunu yaparken benimsedikleri
slogan, baskı ve zulüm ile dolu olan dünyayı kendilerinin getireceği adalet ve
doğruluk ile değiştirme fikridir. …. Bu davette cahilane bir yöntem
değil, planlı ve programlı yürütülen bir tavır mevcuttur. Özellikle taraftar
toplama usulleri, siyasi eylemleri, suikastları, savunma ve bölgede genişleme
anlayışları tamamen bu planlı tavır ile gerçekleşmiştir.
……Propagandasının ilk dönemlerinde gizlice fizikî ve fikirsel
durumu sağlamlaştırabilmek için çaba harcamıştır. … Alamut kalesi…..
etrafında topladığı daîler aracılığıyla davayı fikrî boyutta yaymaya ve
genişletmeye de çalışmıştır.
….teşkilat
bünyesinde etkin bir daî şebekesi kurmuş ve
masum imam adına davet çağrıları başlatılmıştır. Bu çağrılar yapılırken
kendilerine has usuller uygulamışlardır. Çağrılar
öncelikle daîlerin, tacir ya da zanaatkâr kılığında şehrin bir mahallesine
gelip yerleşmesiyle başlardı. Daî propaganda çerçevesinde İsmailî
mezhebine davet etmek için aşama aşama, dikkat çekmeden, bölgede faaliyetlerine
hız verirdi. Tam bir gizlilik içinde uyguladığı birinci
yöntem ‘teseffür’ (tetkik)dür’….kişi iyi seçilmelidir.
İkinci başvurulan yöntem ise ‘ten’is (alıştırma)dır.
….davet etmek istedikleri kimselerle iyi bir dostluk kurarak, onların
hoşlanacağı ince ve gönül alıcı sözler söyler. Bunun yanında Kur’an’dan ve
imandan bahsedip, Kur’an okuyarak dua eder. Dindar adamlarla dindar görünür,
dininden şüphe edenlerin şüphelerini arttırır.
…..
Daîlerin
üçüncü yöntemi ‘teşkik’ (şüphe’dir. Bu metotta,
dine davet edilecek kişiye çeşitli karmaşık sorular sorularak, o kişi şüpheye
düşürülür. …..
Dördüncü yöntem ‘ta’lik’dir. Daî, dine davet ettiği
kişinin samimiyetini öğrenmek için geçmiş ibadetlerini kaza etmesini ve
işlediği günahlardan tövbe etmesini ister. Beşinci
yöntem ise ‘rapt’tır. Kişinin samimiyetini anlayan daî, onu iyice
İsmailîye bağlamak ister. Yemin etmesi için Kur’andan ayetler okur ve sırları
söylediği vakitkimseye söylememesi için de yemin ettirdikten sonra çeşitli
açıklamalar yapar ve teklifte bulunur. Eğer dine davet edilen kişi bunu kabul
edip yemin ederse, dine kabul edilmiş olur. Altıncı
yöntem ise ‘tedlis’ (aldatma)dır.
Daî sırlarını birden bire değil, ara ara açıklar…..Allah’ın gizli bir
sırrı olduğunu telkin eder. Yedinci yöntem ise
‘tesis’tir. Zahirin remz ve işaret, İsmailîğin gerçek mana olduğunu
ifade eder. Sekizincisi ise ‘hâl (çıkarma)dır.
…Ona nasları te’vil ederek ibadetlerin manasızlığını telkin eder. Kur’an’dan
okuduğu bir ayete dayanarak namaz, oruç ve bütün ilahî emirlerin kalkacağını
bildirdiğini iddia eder. Haram şeylerin Te’vilini anlayanlar, onları helal
sayıp işleyebilirler şeklinde fikir yürütür. Dokuzuncu
yöntem ise ‘insilah’ (sıyrılma)dır. Bu mertebe son mertebedir ve dinden
tamamen ayrılması için uğraşır. Ona şehvetlere dalmasını tavsiye eder ve yasak
olan şeylerin haklı taraflarını gösterir.
Bu
metotlar uygulanırken dailerin öncelikli hedef kitlesi genç ve fakir insanları
seçmesidir. Gözüne kestirdiği genç ile önce arkadaş olur, daha sonra akşam
sohbetlerine başlar. …. Bu süreç genç adam gizli öğreti
ile birleşene kadar devam eder. En sonunda öğretmen ona doğru aklın
anahtarını sunar ve ona gizlilik yemini ettirir. Bu faaliyetler
genel olarak daîler tarafından kurulan evlerde sürdürülmüştür.
S.203-208”
Özetten de anlaşılacağı üzere dünkü
yöntemlerle bugünün yöntemleri arasında fazla fark yoktur.
İnsanımıza
yapabileceğimiz en önemli katkı gizliliğin İslam’da olmadığı, aksine gizliliğin
hayatı tahrip ettiğini öğretmektir.
Sağlam ve sağlıklı bilgi günümüzün
tapınakçılarının ve işbirlikçileri olan haşhaşilerin mel’anetlerini akamete
uğratacaktır.
Biiznillah.
Selam ve Sabırla…
*Dağın
Efendisi Hasan Sabbâh ve Alamût, Ayşe Atıcı
Arayancan, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?