Fetöcü İhaneti ve Saldırı Sonrası
Veysi ERKEN
Fetöcü yapılanmanın ülkemize ne
kadar zararlı olduğuna dair yüzlerce yazım vardır. Gelinen nokta
sevindiricidir.
İlk olarak bu hain örgütün beyninin
Siyonist Haçlı olduğu gerçeği devleti oluşturan mekanizmalar tarafından açıkça
ilan edilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanının “SENARYO DIŞARIDA YAZILMIŞ”, batı
ülkeleri geçmiş olsun bile demediler tarzındaki ifadeleri bu gerçeğin yüksek
sesle dillendirilmesidir.
Evet;
FETÖ ve benzeri tüm örgütler
Siyonist Haçlı zihniyetinin maşaları, taşeronları ve hain yapılanmalarıdır.
Ülkemize karşı saldırıda bulunan
bütün örgütlerin beyni aynıdır ve yabancıdır.
Bu örgütler kurgulandıkları gibi
saldırmaktadırlar.
“Saldır
Co” emrini yerine getiren mankurtlardır.
Son saldırıda sadece FETÖ’ nün kullanıldığını
düşünmüyorum. Bütün hain örgütlerin birden harekete geçirildiğini düşünüyorum.
GEZİ kalkışmasında nasıl FETÖ yardımcı
olarak var idiyse, bugün de başka örgütler de FETÖ ile birlikte maşa olarak
kullanılmışlardır.
Buradan hareketle diyorum ki,
tedbirler ona göre alınmalıdır.
Yoksa tehlike devam eder.
Baksanıza Siyonist Haçlı zihniyeti
hemen harekete geçmiştir.
Ekranlarda maşaları bol bol arz-ı
endam ediyorlar.
Bilimsel(!) açıklamalarda
bulunuyorlar. Batının düşman olmadığını, böyle yaklaşımın ülkeye zarar
vereceğini söylüyorlar.
Bu yetmezmiş gibi “cemaat abileri” isimsiz mektuplar
yayınlıyorlar.
Bu alçak ve zehirli tutumlara başta Sayın
Cumhurbaşkanı olmak üzere bu ülkenin sevdalılarının kanmayacağını düşünüyorum.
Özellikle “tutsak zihin” ve “akademik
bağımlılık” derekesindeki -en hafif tabiriyle- ahmakların yorumları kaale alınmamalıdır
ki, Siyonist Haçlı oyunu bozulsun.
Tutsak
zihinlileri ayrı değerlendirecek olsak bile yıllardır haşhaşi FETÖ örgütünün “dai”
ve “fedai”si konumunda bulunanların mutlak surette isimlerini gizlemeden,
takiye derekesine düşmeden ne yaptıklarını, neleri bildiklerini ve kimlerle
hangi kodlarla irtibatlı olduklarını açıklamaları gerekir.
Eğer
“zerre-i miskal” kadar bu ülkeye sevgileri, “zerre-i miskal” kadar cenabı Allah’a,
Hz. Peygambere (s.a.v.) imanları ve “zere-i miskal” kadar “İslami yaşayışları
kalmışsa bunu yapmak mecburiyetindedir.
Hüseyin Gülerce’nin isim
söylemiyorum lafazanlıkları veya Ahmet Taşgetiren’e yazılan isimsiz mektuplar
bir şey ifade etmez.
Bilinmelidir ki, bu haşhaşiler için “tövbe” ve ”istiğfar” gerekir.
İstiğfar işlenilen bütün suç ve
günahların, kurulan ilişkilerin itirafıdır, pişmanlığıdır. Pişmanlık ve itiraf “açıklık ve şeffaflığı” gerektirir.
Sütre gerisindeki açıklamalar ve sumen altındaki mektuplar anlamsızdır,
gizlenmeyi devam ettirmenin alçakça bir versiyonudur.
Tövbe için korkmadan ve gizlenmeden
yapılan melanetlerin ve kurulan karanlık ilişkilerin açıklanması şarttır.
Bu şart yerine gelmeden “tövbe” olmaz.
Tövbe Cenabı Allah’a yönelişi ifade
eder. Karanlık ilişkilerini açıklamayan, köstebekler gibi davrananların bütün
ifadeleri kuşkuludur.
Başta Sayın Cumhurbaşkanına olmak
üzere tüm yetkililere sesleniyorum.
Bu hain yapılanmanın elemanları köstebek gibi
tavırlarını sürdürdüklerine inanıyorum.
Şakileleri bunu gerektirir.
Bunlar ahlaksızlığı ahlak haline
getirmiş alçaklardır. Bunun için karakter ve mizaçları bozuktur. Her türlü
yalanı, iftirayı ve şerefsizliği yapabilecek sapkınlıktadırlar.
Ülkemizin bu tür yapılanmalardan
kurtulması için bugün sinmiş olan bütün kurum ve kuruluşların elden geçirilmesi
gerekir.
Askeri ve Sivil bürokrasi ile yargı
bir bütün olarak yeniden ve hızlı bir şekilde yapılandırılmalıdır. Politik
kuruluşlar unutulmamalıdır.
Hiçbir bürokrat kadrolu
atanmamalıdır.
Özellikle şube müdürlüğünden
müsteşara kadar bütün makamlara getirilenler “millet tarafından seçilmiş”lerle gelip gitmelidir ki, oligarşik
bürokrasi kırılsın.
Aynı şekilde “sivil görünümlü” yapılar da unutulmamalıdır. Başta eğitim
kurumları (ilk, orta ve yüksek öğretim)olmak üzere Odalar, Borsalar, Barolar,
Esnaf Birlikleri, Mühendis ve Mimar Birlikleri çöreklenilmiş yapılardır. Bu
yapılara da KHK’lerle düzenleme yapılmalıdır ki, ülke rahatlasın.
Bu konuda her türlü katkıyı dün
olduğu gibi bugün de yapmaya çalışıyorum.
Rıza-i bari için hareket bereketi
getirir.
Buna inanıyorum ve kırk yıldır bunun
mücadelesini sürdürüyorum benim gibi inananlarla.
Bizler ülkemizin Türk-İslam coğrafyasının
“aklı”, “kalbi”, “beyni” ve “yüreği” olduğuna
inanıyoruz.
Siyonist Haçlı zihniyeti bunun için
ülkemizi hedef almıştır, alıyordur ve almaya devam edecektir.
FETÖ ve benzeri maşalar, piyonlar ve
ajanlar bunun için kullanılmıştır, kullanılmaya devam edilecektir.
Topyekûn bir aranma ve dünya
liderliği için 15 Temmuz direniş ve dirilişin başlangıcı olsun diyorsak bütün
kurumların, kuruluşların ve mekânların FETÖ tipi maşalardan arındırılması
gerekir.
Hâsılı kelam batının maşası medya
şarlatanlarına ve isimlerini açıklamayan sahtekârlara itibar edilmeden bu
arınmanın gerçekleştirilmesi icab eder.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?