Zenginliği, İlmi ve Makamıyla
Sapanlara Kur’an Ayetleriyle Bir Karun Öyküsü
Veysi
ERKEN
Zenginliği, gücü, ilmi kendinden
bilenler her zaman kolay saparlar. Bu tür sapıklar için “Karun”laşma, “Firavun”laşma
ve “Bel’am”laşma misali verilir.
Bu türler için birkaç ayetle
durumlarını hatırlatmak istedim. Bilinmelidir ki, müminin görevi tebliğdir.
İşte “Karun”laşanlara ibretlik ve hatırlatıcı ayetler
“76. Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık
etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk
zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları
sevmez.
77. Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak)
ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği
gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz
ki Allah, bozguncuları sevmez.
78. Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi
sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki
nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk
etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).
79. Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı.
Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı;
doğrusu o çok şanslı! dediler.
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler:
Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha
üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.
81. Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik.
Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avenesi olmadığı gibi, o, kendini
savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah
rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize
lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki
inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve
bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva
sahiplerinindir. (Kasas 76-83)
“39. Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik).
Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde
büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
40. Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle
cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini
korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk.
Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı. (Ankebut
39-40)”
23, 24. Andolsun ki biz Musa'yı mucizelerimiz ve apaçık
hüccetle, Firavun, Hâmân ve Karun'a gönderdik. Onlar: Bu, çok yalancı bir
sihirbazdır! dediler. (Mümin 23-24)”
34. Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden
birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah
yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda
harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!
35. (Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların
alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): «İşte bu
kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin
(azabını) tadın!» (Tevbe 34-35)
“59. Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan
başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir
yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir.
Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. (En’am 59)
“61. Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da
güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından
dolayı günahkâr olmazlar.) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse
babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin
evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden,
halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden
veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden yahut dostlarınızın
evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde
de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek
güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah,
düşünüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar. (Nur 61)”
58. De ki: Ancak Allah’ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla
sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha
hayırlıdır. (Yunus 58)”
“73. Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük
cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara:
Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.
74. Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi,
dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a
hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler. (Zümer
73-74)”
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?