Yine Unvan Meselesi – Yardımcı Doçentlik Konusu
Veysi ERKEN
Her okuyucuyu dost olarak kabul
ederim. Yazdıklarıma ve tezlerime katılmaya bilir. Eleştirebilir.
Yardımcı Doçentlik konusu ile ilgili
yazılarım çok tartışıldı.
Esasında peş peşe aynı konuyu yazmak
istemem.
Fikri takip gerekir.
Buna inanıyorum.
Gereğini de yapmaya çalışıyorum.
Yıllarca takip ettiğim konulardan
bir kaçını hatırlatayım.
Her ile üniversite.
Her eve internet.
Baroların, Odaların, Birliklerin
mensupları ve ülke için takozlukları.
Bedelli
Askerlik- Profesyonel askerlik.
Emeklilere promosyon.
Sağlık hizmetinin yaygınlaştırılması
ve ucuzlatılması.
Lojman, sosyal tesis, makam aracı
gibi ayrımcılıkların kaldırılması.
İhlas Finans Vurgunu.
Maaşlar arasındaki uçurum.
Oligarşik yönetime yol açan bir
kişiye birden fazla görevin verilmesi.
Emekliler arasındaki ayırım.
Vekillerin çift maaş almaları (emekli
ve milletvekili maaşı)
Bu ve benzeri konuları takip
etmişimdir ve etmeye devam edeceğim inşallah.
Gelelim Yardımcı Doçentlik konusuna.
Bu konu unvan meselesidir.
Ta rahmetli Turgut Özal döneminden
beri yanlışlığına dair yazılarım vardır. İsteyen dostlara gönderirim.
Bu konuyu peş peşe işlememin sebebi
maalesef okumadan yorum yapılmasıdır.
Bilindiği üzere bu konuyu
Cumhurbaşkanı tekraren gündeme getirmiştir.
Bunun üzerine evet bu unvan
kaldırılmalıdır diye bir yazı yazdım. Zira ülkemizde unvanlar kanunla
düzenlenmektedir. Dolayısıyla bu konunun birinci derecedeki muhatabı kanun
yapıcılardır.
Mademki, kanun yapıcılar bundan şikâyetçi
beklemeden düzeltmelidirler. Ellerinde yetki vardır. Kanun Hükmünde Kararname
ile bu konuyu bir saatte hadi bilemedik iki saatte çözebilirler.
Bu işin bir boyutu.
İkinci boyutuna gelince isteyen
istediği gibi anlasın.
Türkiye’de hiç kimse unvanların
kişinin bilgi ve becerisini arttırdığını iddia edemez. Durum ortada.
Bilakis akademik dünyada unvan
kişiyi pasifize etmektedir. Bu konuda tıpçılardan yüzlerce bilgi ulaştı.
Profesör olanların daha az çalışma
yaptıkları, yenilikleri takip etmedikleri, işlerini alt unvanlara sahip
olanlara devrettiklerini ifade etmektedirler.
Bu durum diğer bütün alanlarda
mevcuttur.
Özellikle idari görevlerde bulunup da
akademik çalışmalarını yürütenin sayısı bir elin beş parmağını geçmez.
Unvanlarla ilgili bir yanlışlık da
MEB’te yapıldı. Hala devam ediyor mu? Bilmiyorum.
Öğretmenler için Uzman ve
Başöğretmen unvanları ihdas edilmiş idi.
Talim ve terbiye işinden anlayan
herkese soruyorum. Özellikle uygulamanın içindekilerinse soruyorum.
Kim iddia edebilir ki, uzman
öğretmen veya başöğretmen öğretmenden daha iyi öğretiyor.
Değerli dostlar geliniz kendimizi
kandırmayalım.
Ülkemizi ve ülkemizin insanını
seviyorsak dürüst olalım.
Meselelerimizi “adalet” ve “özgürlük” çerçevesinde tartışalım ve çözüme katkı
sağlayalım.
Başta YÖK olmak üzere sorunun
çözümüne katkı sağlayabilecek adı meslek kuruluşu olan herkese sesleniyorum.
Özellikle toplu sözleşme görüşmede
bulunan sendika yetkililerine diyorum ki, yöneteni değil yönetileni ve iş
yapanı savununuz ve işe yaramayan unvanların kaldırılmasına katkı sağlayınız.
Bu işi çözecek mekanizmayı harekete
geçiriniz.
Ve biliniz ki, bu konu ancak kanunla
veya Kanun Hükmümde Kararname ile çözülür.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?