Aile nasıl ifsad edildi, ediliyor?
Veysi Erken
İçtimai hayatımızın hangi boyutunun
ifsad edilmediği iddia edilebilir mi?
Elbette
elbette iddia edilemez. Çünkü her boyutu tahrip edildi
Unutulmaması
gereken şudur.
Tahrip, ilke ve kuralların zorla dayatılması veya cazip
hale getirilmesi ile olur. Bu ilke ve kurallar etkili ve yetkili olanlar
tarafından dayatılıyor ve iletişim vasıtaları ile cazip hale getiriliyor.
Bir
nevi "din"leştiriliyor.
Ayette
"lekum dinikum veliye din"
denilir.
Burada
benimsenen ilke ve kurallar din diye ifade ediliyor.
Allah, bize vahyettiğim ilke ve kurallarla yaşayın, yaşamayanlara da kendi
dinlerini yaşasınlar diyor.
Bizim
inancımıza göre "İnsanın yaradılış
gayesi ve hikmeti"ni esas almayan her düzenleme maluldür.
Sakattır.
İfsadtır.
Günümüzde
İlke ve kural diye yapılan düzenlemeler İnsanı fıtratından uzaklaştırıyor.
Maalesef
ülkemizde hemen hemen her konuda özellikle aile ve bütünüyle sosyal hayatla
ilgili yapılan düzenlemeler yaratılış ve var oluş gayesinden uzaktır.
Özellikle
günümüzde çokça gündeme gelen "aile" ve buna bağlı konular hayatı
drama dönüştüren hâl almıştır.
Aile
mefhumu değerlerimize göre tanzim edilmeye çalışılmadığı gibi tahribatı
arttıracak düzenlemeler de yapılmaktadır.
Bu
tahribat maalesef bilerek ve isteyerek yapılmıştır. Yapılmaya devam ediliyor.
Hatırlarsanız
Bülent Arınç başbakan yardımcısı iken bu tür düzenlemelerle ilgili yaptığı
açıklamada bizim kriterlerimiz Kopenhag ve mastrich'tir. Muhafazakâr kesim
bundan zarar görebilir, mazbut aileler zarar görebilir türünde açıklama
yapmıştı. O konuşmayı dinleyebilirsiniz. https://youtu.be/-x2aaDjfKm8
İşin
özeti tahribat benimsenen ilke ve kurallarla yapılır ve çoğaltılır.
Dolayısıyla
aile ve içtimai hayatımızın düzelmesi için çaba sarf eden bütün samimi
insanlara çağrım şudur.
Öncelikle
tahribatı arttıran bütün mevzuat tespit edilmeli ve yerine hukukumuza uygun
metin konulmalıdır.
Tahribat
bütün içtimai hayatla ilgili olduğundan çözüm teklifi bütün olmalıdır.
Kısaca,
başarılı olunmak isteniyorsa, bizi bozan ölçütlerin yerine tutarlı ölçütleri
ortaya koymak ve bunları kanun yapıcılarına benimsetmek şarttır.
Teklifler, bizim
inancımızın, açık bir ifadeyle İslami ilkelerle uyumu sağlamak için
yapılmalıdır.
Bizi
biz olmaktan çıkaran bütün mevzuat kanun, tüzük, genelge vs. ortaya
alternatifleriyle birlikte konulmalıdır.
Toplum
bu şekilde inandırıl malıdır.
Fulubert
sözleşmesi, İstanbul sözleşmesi, lanzarote sözleşmesi vs. sadece ad olarak
sıralanması yeterli değildir.
Teklifler
mutlak anlamda hukukumuza uygun olmalıdır.
Mesela
erken evlilik için af gündeme getiriliyor. Erken evlenenler suç
işlemediler ki, affedilsinler.
Kanunun, hukukumuza ve
biyolojik gelişimimize uygun olmadığı vurgulanmalıdır.
Özetle,
tahrip edilmiş aile ve topyekûn içtimai hayatımızın tamiratı isteniyorsa
hukukumuzla bağdaşan yöntemleri takip etmek durumundayız.
Aksi
takdirde kaş yapalım derken durumu daha da kötüleştirebiliriz.
Bunun misalleri çoktur.
Öğretim üyeleri ile ilgili
düzenlemeler tahribatı arttırmıştır. Gıda ile ilgili teklif de tahribatı
arttıracak niteliktedir.
İnşallah ailenin ifsadını
arttıracak düzenlemeler yapılmaz.
Beterin
beterinden Rabbulalemin bizi muhafaza etsin inşallah.
Selam
ve sabırla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?