2 Ekim 2020 Cuma

Yasalarla ve Dayatmalarla Sodom ve Gomore*laştırılmaya Çalışılan Toplum

 

Yasalarla ve Dayatmalarla Sodom ve Gomore*laştırılmaya ÇalışılanToplum

 Veysi Erken

 "Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"

            Merhum Mehmet Akif geçmişten ibret alınmadığı için   yaşananların tekrar tekrar yaşandığını anlatır mısralarında.

            Ve.

            Kur'an'ı Kerim'de bir kavim kendini değiştirmedikçe nimetin kesilmeyeceği anlatılır. 

            Nimeti kesilen ve yok olan toplumlar yok mu?

            Elbette isimleri unutulanlar ve tarihin karanlık sayfalarına gömülenler var.

            Tekraren,  kendindeki güzel vasıfları terkedip nimeti kesilen toplumlar yok mu?

            Elbette vardır.

             Bilinmelidir ki, tarih aynı zamanda milletler, topluluklar ve devletler mezarlığıdır.

            Hicr süresinin 67-77 ayetlerini bu anlayışla okuyunuz. Kendindeki güzel vasıfları terkedip yok olan ahlaksız toplumları okuyalım.

            Lut ve medyen topluluklarının nasıl helak edildiğini, şehirlerinin nasıl başlarına tarumar edildiğini öğreniriz ayetleri okursak.

            Peki, bozulma ve yok olma sadece geçmişte mi?

            Tabii ki, hayır. Günümüzde de devam ediyor, ettiriliyor.

            Fenimistim fahişeyim pankartları ile dolaşan, beden benim dilediğimce kullandırırım ahlaksızlığına, cinsiyetin reddedilmesine evrilen bir toplum kendini değiştirmiş ve yıkılmaya yüz tutmuş demektir.

             Kısaca bu ahlaksızlık sebebiyle toplum yok olmaya ışık hızıyla koşuyor.

            İşte yok oluşa doğru sürüklenen böyle yapıların romanı.

            * "Sodom ve gomore".

            Eykelileri değil, ama ondan mülhem bir şekilde İstanbul'da işgal döneminde yaşanan ahlaksızlığı anlatıyor. Günümüzde mevzuatla özellikle İstanbul sözleşmesi ile dayatılan ahlaksızlığı izah ediyor. 

            Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından telif edilmiş bir roman.

            *"Sodom ve gomore".

            Mevzuatla özellikle İstanbul sözleşmesi ile bize dayatılan hayatın özeti mesabesindedir "Sodom ve Gomore".

            Roman işgal yıllarının İstanbul'unda işgalcilerle benzeşenlerin ahlaksızlaşanların hayatını, yaşayışını, homoseksüelliğini, lezbiyenliğini konu edinir.

   Romanın iki temel figürü var.

            Necdet ve Leyla.

Ve bunların etrafında  ingilizinden rusuna, Fransızından İtalya'nına kadar ahlaksızlardan oluşan ahlaksız yaşayış tarzı anlatılır romanda.

   Her türlü homoseksüelliğin, lezbiyenliğin, ihanetin olduğu bir hayat.

            Bugün de işgalcilerin zihniyetinde olanların bize mevzuatla dayattığıve dayatmaya çalıştığı işte o hayat tarzıdır.

 Sodom ve gomore isimli romanın baş aktörü Leyla ile Necdet. Necdet Leyla ile birlikte içine düştüğü bu rezil hayatı Anadolu insanına şu şekilde şikayet ediyor ve bizi lanetleyin diyor.

             "Öbür tarafta(kendisinin de içinde bulunduğu) neler olduğunu bilmiyorsunuz! Garp medeniyetinin bütün lağımı öbür tarafa boşandı. Bir parça temizliğe düşkün, titiz bir adam için orada bir dakika soluk almaya imkân kalmadı. Tıkanıyorum. Bana biraz temiz hava, biraz temiz hava veriniz. Derdim büyüktür. Size söyleyeceklerim var."

            "Siz bilmiyorsunuz, asıl işgal, asıl istilâ öbür tarafta oldu. Düşman çamurlu çizmeleriyle bizim evlerimize kadar girdi; ne diyorum - bizim yataklarımıza kadar!- Halbuki sizin yalnız sokaklarınızda dolaşabiliyorlar. Sizin evleriniz sarılmış kalelerdir. Fakat henüz zapt olunmamıştır. Öbür taraftakilerin ise hepsi birer birer düştü!"

    "Kızlarımızı, karılarımızı ve dudak yüzü görmemiş nazlı sevgilerimizi ellerinizden aldılar ve onlara gözümüzün önünde istediklerini yaptırdılar ve kızı kızla, erkeği erkekle kızıştırdılar ve bütün tabii zevklere tabii olmayan zevklerin zehrini, izdırabını azabını kattılar. Her birimizi bir ayrı çırpınışla oynatmaya başladılar. S.193"

            Hasılı kelam Necdet pespaye hayatı şikayet ediyor ve Anadolu’nun saf insanına  çağrıda bulunuyor.

            Gerçekten romanda anlatıldığı gibi  parça pençik kalan iffetimiz, namusumuz, ahlakımız ve diğer güzel niteliklerimiz dayatılan mevzuatla taş taş ruhumuzdan yok ediliyor.

            Romanda ifade edilen ve sağlam kalan evlerimiz tahrip edilmeye çalışılıyor.

            Kısaca Aile ocağımıza musallat oldular, kuşattılar ve yıkmaya çalışıyorlar.

            Evlilik dışı hayat ve ahlaksızlık dayatılıyor.

            Boşanmalar, evden uzaklaştırmalar, cinayetler teşvik ediliyor.

             Öyle teşvikler var ki, evli sandığımız mahluk çocuğunun kocasından değil, başka mahluktan olduğunu öğrenince sodom gomore taifesi gibi sevinç çığlıkları atabiliyor.

             Bütün bu olanlara maalesef sessiz kalınıyor. Toplum sessizliğe bürünüyor, üzerini ölü toprağını serpiyor.

            Velhasıl, Ayette belirtildiği gibi yakın zamanda tepemize taş yağması mukadderdir diye düşünüyorum.

            Allah'u â'lem bi muradihi.

            Selam ve sabırla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?