Kimlik Oluşturmada “Model Şahsiyet”in Etkisi
Veysi ERKEN
Bireyin kimlik oluşturmasında “çevre”nin büyük önemi vardır. Nitekim ayette “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun Tevbe- 119.”
Ayet, insanın takva sahibi ve doğru olanlarla olmasını öğütlemektedir ki, doğru "kimlik" sahibi olsun.
Sadıklar kavramı ile güzel bir çevre anlatılmakta ve bireyin “takva” sahibi olabilmesinin yolunu göstermektedir. Dolayısıyla İnsanı eğitme ve yetiştirmede amaç bireyi mutlak hakikate, mutlak iyiliğe ve mutlak adalete ulaştırmak ise çevre ona uygun modeller ve ortamlar sunmaya çalışmalıdır. Aksi durumda bireyin önüne kendine göre “değer” ifade eden ortamlar ve modeller çıkar.
Değer, isteneni, arzu edileni ve arzuya şayan olanı ifade eder. İstenilenin sunulması genel anlamda birey tarafından değil de çevre tarafından gerçekleşir. Özellikle küçükler için modellerin neredeyse tamamı çevre (aile, okul, çocuğun önüne konulan medya ve materyaller vs.) tarafından belirlenir. Çevre çocuğun nasıl eğitilmesini ön görüyorsa model ona göre seçilir ve ortam ona göre tanzim edilir.
Salzman’ın “ Yengeçler, yavrularının neden yan yan yürüdüklerine şaşmamalıdırlar, çünkü kendileri de öyle yürüyorlar” tespiti modelin önemini yansıtmaktadır.
Aynı şekilde “eğri kılıcın gölgesi eğri olur” sözü kimlik oluşturmada örnek alınanların etkisini yansıtmaktadır.
Yetişmekte olan bireyin doğru, cesur, yumuşak huylu ve adil olmasını isteyen çevre bu niteliklerle temayüz etmiş “örnek” insanları “model” olarak sunar.
Model sunmayı Krishnamurti toplumun bireyi şartlandırması biçiminde algılar. Ona göre:“Toplum, insanlar arasındaki ilişki, insanlar arasındaki etkileşimdir. Çocukluğumuzdan beri, uymaya, uygunluk sağlamaya zorlandığımız belirli kalıplar oluşturmuştur, bu uygunluk içinde biz hiçbir zaman özgür olamayız. Toplum, belirli bir yetke, belirli bir davranış kalıpları, kurallar oluşturur. Hiçbir zaman insana özgür olması için yardım etmez; tam tersi, toplum insanı uymaya, saygı göstermeye, söz konusu toplumun erdemlerini geliştirmeye, belirli bir kalıba uymaya zorlar.” Krishnamurti, Jiddu, Öğrenme ve Bilgi Üzerine, çev. Anita Tatlıer, Ayna Yayınları, İstanbul 1999, s.138.
Krishnamurti’nın bu ifadesinden hareketle denilebilir ki, toplum veya toplumu etkileme gücünde olanların ekseriyeti bireyi kendi yaşayış tarzları doğrultusunda biçimlendirmeyi arzulamaları söz konusu ise, değersiz olanı “değerli” diye bireyin önüne model olarak sunabilir. Bu yaklaşım “iktisap-kazandırma” mantığından kaynaklanır.
Kimlik oluşturmada “model şahsiyet”e önem verenler oluşturdukları çevre ile bireyin “duygu” ve “düşünce”leri üzerinde durur. Bilhassa dil ve kişilik gelişiminde çevre ağırlık kazanır. Zira bireyin ilk gelişim çağında “yakın çevre” büyük önem kazanır. Yetişmekte olan yetiştiği çevrenin izlerini kolay kolay silemez.
Kimlik oluşturmada çevrenin etkisini Arvasi “ İnsan, diğer canlılarla mukayese edildiği zaman görülür ki, doğumdan itibaren büyük bir biyolojik ve psikolojik potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin çok önemli irsî temel ve sınırları bulunmakla beraber müsait bir çevre bulunduğu zaman veya elverişli bir ortam hazırlandığı zaman insanın esaslı bir gelişme kaydettiğini görmekteyiz. Aksi durumda gelişme ya çok ağır olmakta, ya durmakta veya pek olumsuz şartlarda gerilemelere şahit olunmaktadır. Arvasi, S. A. : Milliyetçi Düzende Türk Milli Eğitimi, Milli Eğitim ve Kültür Dergisi, S.1, Ankara 1978, s.3”
Çevrenin sunduğu “ Vasat ve Model Şahsiyet” bireyin bir hedefini gerçekleştirmede etkisi olabilirse onun için anlamlılık ifade etmeye başlar. Anlamlılık pekiştirmeyi sağlar. Bilindiği gibi fiillere ünsiyet alışkanlıklara, alışkanlıklar huya dönüşür.
“Bir kere denemek”ten bir şey çıkmaz diyerek “model şahsiyet”in fiillerini davranışlarının ilkeleri haline getiren insan sayısı toplumların çoğunluğunu oluşturur.
Hâsılı kelam İnsanımızı eğitme ve yetiştirmede amacımız bireyi mutlak hakikate, mutlak iyiliğe ve mutlak adalete ulaştırmak ve "kimlik"li olması ise çevre (aile, okul vs.) olarak ona uygun rol modeller ve ortamlar sunmak mecburiyetindeyiz.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?