Büyük Birlik Çağrısı 1993
Veysi ERKEN
Birleşin ey! Yolları Kur’an’da birleşenler
Birleşin, itikatta, imanda birleşenler
Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size
Birleşin ey! Secde-i Rahman’da birleşenler.
Abdurrahim Karakoç
1992’de bütün insanlara bir çağrıda bulundular. İşte o çağrıyı maddeleştiriyorum ve birlik peşinde olan tüm iyi insanlara sunuyorum.
“-Bütün dünyada Müslümanlar, kendilerine yabancı bir avuç diktatörün zulmü altında ezildiler.
- İmanlarını kaybetmeleri için bin türlü iğva ve zorlama ile karşılaştılar.
- Her şey mümkün. Her şey bizlerin ferasetine ve basiretine bağlı.
-Müslüman milletler kendileri güç merkezi olabilirler
-Halkı Müslüman olan ama yönetimleri dışa bağımlı birçok Ortadoğu ülkesi zillet içindeyken, öte yandan bu zilleti parçalayabilecek Müslüman Türk topluluklarının yeniden dirilişine sahne olabilecek bir ufuk önümüzdedir.
-Dünya küçülüyor, hızlı nüfus artışı ve tabii çevresinin süratle kirlenmesi, azalan iktisadi kaynaklar milletler arası rekabeti şiddetlendiriyor.
- Adaletimiz, güçlünün zayıfı ezdiği bir dünya da gelecek huzur ve barış getirmeyecek. - Milli kimliklerini yeni keşfeden etnik guruplar gecikmiş ve saldırgan bir kabilecilikle yaşadıkları bölgeyi ateşe boğuyorlar. Güçsüzlere yaşama hakkı tanımıyorlar.
- Türk milliyetçiliği kendini yenileyerek tarihi fonksiyonunu ifa edebilir. Âleme nizam verme ülküsünü kanatlandırabilir.
BİZLER
Bizler sadece kendimiz için değil uçuruma yuvarlanan insanlık içinde yeniçağın tarihini yapmak zorundayız. Dünyaya adaleti huzuru, insanlık şerefini getirmek zorundayız. Tıpkı eskiden olduğu gibi...
-1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyet`nin üzerine bina edildiği esaslar yeniçağın eşiğinde yerle bir olmuştur.
-Türkiye artık güvenliğini güç dengeleri içinde arayamaz. Bu intihar demektir.
-Güç dengelerine şirin görünmek için halkına dayattığı batıcı-laik politikaları sürdüremez.
-Milletimizi güçlü kılan bin yıldır olduğu gibi İslamiyet`tir
- Rejimin tepeden inmeci-seçkinci-laik geleneği artık sona ermiştir. Rejimin pozitivist-laik politikaları ancak şahsiyetsiz, köksüz, milletine değil, kendine bile hayrı olmayan bunalımlı yabancılaşmış bir azınlığa kaynak olmuştur
-Laikliğin din ve devlet işlerini ayırma politikası değil, ekmek-su gibi dini için yaşayan Müslüman halkı yönetiminden uzak tutma çabaları olduğu artık üstü örtülemeyen bir hakikat halini almıştır.
- Müslüman Türk milleti yeniçağdaki onurlu mevkiini, bir avuç oligarşik azınlığın heva ve hevesiyle, milletinden uzak ve zayıf şahsiyetiyle değil, kendi iradesi ve gücüyle elde edecektir.
-Türkiye, iktidara gelen partilerin değiştirdiği ama yöneten azınlığın değişmediği dönemlerin sonuna gelmiştir. Bu asalak azınlığın milletimizin sırtına yüklediği kambur artık iyice sırıtmaktadır.
-Milletimizin kendi gücü ve iradesiyle layık olduğu mevkii alacağı yeniçağda, bu asalak azınlığın hayat alanı kalmayacaktır. Bu mevkie bin yıldır güç aldığımız kutlu kaynağımız İslamiyet`le varacağız.
GÖRÜŞÜMÜZ
Allah`ın birliği ve yüce Peygamberimizin risaleti dışında hiçbir mutlak hakikat tanımıyoru
Bütün samimiyetimizle bu doğruların yanında başka doğruların da yer alabileceğine, zamanın değişebileceğine ve tenkit edilebileceğine inanıyoruz.
1- Hz. Âdem atamıza ve Hz. Havva anamıza nispetle bütün insanlar kardeştir
-Bu inanç ve kabul, insanlık anlayışı bakımından sağlam bir ahlaki temel teşkil etmektedir. Kalu Bela`dan beri Müslüman’ız. Doğduğumuzdan beri Türk milletinin bir ferdi olarak yaşıyoruz. Birincisi mutlak hakikati ikincisi hayatın hakikatini ifade etmektedir. Zaman ve mekân içindeki muhteşem manzarasıyla bir tayf halindeki insanlık kemal nişanı olan kültürlü ayakta durur.
-Bu zengin tayf ten "çokluk içinde birlik" prensibine ulaşıyoruz. Anadolu coğrafyasında yeşeren ve bin yıldır bir coğrafyayı şekillendiren değerlerimizi tarih ve kader birliği olarak kavrıyoruz.
-Türk, Anadolu`da bin yıldır hükümran olan ve İslamiyet`le bir araya, aynı hedefe yönelen büyük bir milletin adıdır. Fatih - Selahaddin Eyyubi - Sokullu - Mimar Sinan - Mevlana - Mehmet Akif bu coğrafyaya İslamiyet`i nakşetmiş Türk ulularıdır
2. "çokluk içinde birlik" prensibini Allah`ın birliği ve risalet`i, dışında her türlü farklılığın her türlü görüş ve kavrayış biçiminin meşru kabul edilmesi olarak anlıyoruz.
Günümüzde evrenselleşmiş çoğulcu ve katılımcı yaklaşımların, cihanşümul değerlerin bütün ülke, toplum ve zihniyetler tarafından karşı konulmaz kabuller olduğunu müşahede ediyoruz. Müslümanların aynı gayeler etrafında bir araya gelmeleri ve kendi tarihlerinin faili olabilmeleri için gerekli ortamın teşekkül ettiğine inanıyoruz
3. Siyasetin Müslümanların kendi aralarında ve dışlarında yer alan dünya içinde Allah`ın emir ve yasaklarını hâkim kılma gayeleri için başvurulması gereken vasıtalardan biri olduğuna inanıyoruz.
Siyaseti hiçbir zaman gaye edinemeyeceğimiz kutsal gayelerin vasıta olarak ama önemli ve gerekli vasıtası olarak gördüğümüzü söylüyoruz. Siyasetin sunduğu imkânların "MEŞVERET" ve "ŞURA" prensipleri etrafında Müslümanlar tarafından alabildiğine kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.
4. İnsanların yanılmazlığı esası üzerine inşa edilmiş lider karizmalarını ve lider sultalarını, İslam’a aykırı bulduğumuz için reddediyoruz
Bunun yerine ilim sahibi olanların gönülleri ve zihinleri aydınlatanların toplum içinde layık oldukları mevkie getirilmeleri gerektiğine inanıyoruz.
5. Türkiye`de mevcut hukuk sisteminin ve demokratik prensiplerin, siyasi mücadele için gerekli çerçeveyi verdiğini, sınırlamaların demokratik mücadele ile kaldırılabileceğini düşünüyoruz.
Bu sebeple siyasi görüş ve teşekküllerin gayeleri için şiddete başvurmalarını yanlış buluyoruz
ÇAĞRIMIZ
Yukarıda serdettiğimiz görüşlerin de içinde yer aldığı ve tartışmaya açıldığı bir zeminde "ÇOKLUK İÇİNDE BİRLİK” ilkesi etrafında, Allah`ın birliği ve peygamberimizin risaletine inanalar arasında bir "milli mutabakat" arıyoruz.
Bu mutabakatı sağlayacak esasların belirlenmesini, çerçevesinin çizilmesini istiyoruz. Bunun için herkes elinden geleni yapmalıdır. Hareketimiz ve yeni oluşum için ortaya çıkışımız bütün milli güçler tarafından bir "vesile" addedilmelidir.
Bir ihtilal, bir işgal, bir dış baskı vs. olmadan da ülkemizdeki milli güçlerin sivil toplum içinde kendi yollarını kendilerinin aydınlatabileceği, açabileceği bir oluşumu hazırlamaları mümkündür.
Yarın artık bu gündür.
İnsanlarımız, umut dolu bir çağın eşiğinde başkaları tarafından yapılan bir tarihin akışı içinde sürüklenirken birbirlerine küsme, birbirlerini mahkûm etme lüksüne sahip değildir.
Küfrün, riyanın, ahlaksızlığın başını alıp gittiği, kendi çocuklarımıza bizimkinden daha kötü bir dünya bırakmanın muhtemel göründüğü gezegenimizde Müslümanlar birlik olup geleceklerini kurmak zorundadır.
İhtilafı rahmet olarak niteleyip "milli mutabakat"ın oluşacağı zemini bütün samimiyetimiz ve dürüstlüğümüzle kurmaya azmettiğimizi beyan ediyoruz.
ÇAĞRIMIZ BÜTÜN İNSANLARADIR.” Ankara 1993
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?