Çek Bir “İrtica” Üryan Olsun. Maziden 10.07.1998
Veysi Erken
İrtica denilen acayip mahlûku gördüm.
Hem de tarih kitaplarında bize öğretildiği gibi.
Hiç değişmemiş.
Sadece biraz daha irileşmiş olduğundan sahiplenenleri çoğalmış.
Evet, evet dostlar yanlış duymadınız ve dahi okumadınız, irticayı sokakta ve güzide memleketimin sahillerinde gördüm.
Utanmadan, sıkılmadan ve arlanmadan sokaklarda kol geziyor. Geçenlerde mecburiyetten hanemden sokağa huruç eylediğimde gördüm mereti.
Amip gibi çoğalmış.
İlkokulda okurken öğretmenimiz o bilgiç haliyle tarih çağlarını ve insanların evrimleşmesini ballandıra ballandıra izah ederken bugünleri tasvir ettiğini doğrusunu soracak olursanız pek anlamış değildim.
Hocamızın anlattığına göre ilk çağda insanlar yokluktan ve medeniyetsizlikten “ut” yerlerini buldukları büyük yapraklarla kapatır, böylece namuslarını muhafaza ve müdafaa ederlermiş. Bu durumdan insanlar evrimleşerek, medenileşerek ve giyecek denilen nesneleri icat ederek kurtulmuştu öğretmenimizin namütenahi bilgisine göre. Aradan bu kadar zaman geçmesine ve insanların evrimleşerek medenileşmesine rağmen irticanın sokaklarda gezmesine bir türlü anlam veremedim doğrusu. Değerli dostlar bu konuda beni tenvir ederlerse müteşekkir olurum onlara.
İrtica, malumunuz Arapça RE CE A fiilinden türetilmiş geriye dönüşü ifade eden bir kelimedir. Geriye dönüş ilk çağa dönüş düşünülmesi bile kötü. İnsanin medeniyeti bırakarak ilkele dönüşü kabul edilebilir bir şey değil doğrusu. Medeniyet, insani değerler, teknoloji ve bilgi dururken ahlaksızlığa, üryanlığa ve cehalete dönüş izahı kabil değil.
İlim, irfan, teknoloji üretme ve ahlaklı yaşama kavgasını veren insanları hangi mürteciler durdurmaya çalışıyor. İşte ben sokaklarda ilk çağa, hatta yontma çağa dönen mürtecileri gördüm. İlim edinmeye çalışanları, ahlaklı yaşamayı şiar edinenleri ve bilgiyi teknolojiye dönüştürmeyi hedef edinenleri durdurmaya çalışan mürtecileri gördüm.
Tıpkı ilkokulda öğretmenimizin anlattığı gibi.
Hepsi yontma taş devrinden kalmış yontulmamış ve kabaydılar.
Medeniyet hiç yanlarına uğramamış tıpkı analarından doğmuş gibi doğaldılar. Hala yontma taş çağının özelliklerini yaşamaktaydılar.
Hayret ettim.
Hani insanlık yirmi birinci asrın eşiğindeydi. Hani çağların hepsi birer hikâye, birer teselli imiş. Biz toplum olarak hala irticadan ve mürtecilerden kurtulamadık. Kurtulacağımız da yok.
Düşünüyorum acaba yaşanılan felaketlerin sebepleri arasında irtica da var mı? Tespitlerime göre var, hem de büyük oranda.
Dostların malumu olduğu üzere bir toplum kendindeki güzel vasıfları terk etmedikçe nimet kesilmez. Bu bir taahhüttür. Hem de sağlam bir taahhüt.
Toplum güzel vasıflarını terk edip “irtica” denilen mahlûka sarılınca nimet yerine felaketin yağması gayet tabiidir değil mi aziz dostlar?
Hülasa, dışarıya çıktığıma pişman oldum aziz dostlar. Bir daha “irtica” ile karşılaşmamak için dışarıya çıkmaya, alış veriş yapmaya hele-hele sahile gitmeye elveda.
Zira sokaktaki mürtecilerin “çek bir irtica üryan olsun” nakaratları hala kulaklarımda.
Vesselam. 10.07.1998
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?