Pahalılık durdurulmalıdır ki, algı operasyonları boşa çıksın
Veysi ERKEN
Türkiye’de “Hayat Pahalılığı” var bir gerçektir.
Artık “geçim sıkıntısı” had safhadadır.
Özellikle hem “üretim” hem de “geçim”in temel girdilerindeki zamlar ve artışlar “hayatı” çekilmez hale getirmiştir.
Acil hem de çok acil bu pahalılık durdurulmalıdır ki, algı operasyonları boşa çıksın.
Hayatın çekilmezliğini gösteren en önemli unsur faturalardır.
Kira artışlarını, inşaat artışlarını saymıyorum.
Artık vatandaş faturalarını ödeyemez bir halde.
Bir misal bir haberde lokantacı bir aylık elektrik faturasını cama asmış.
Bir aylık fatura 45 bin lira.
Bu esnaf nasıl kazansın, nasıl yemek satsın.
Vatandaş pahalılıktan dolayı lokantaya, markete gidemez oldu.
Hiç olmazsa elektrik, doğalgaz, su, ulaşım zamları geri çekilmeli ve bütün vatandaşlar için alt geçim sınırı belirlenmelidir.
Destekler asgari geçimi sağlayacak şekilde sağlanmalıdır.
Yolu var mıdır?
Var.
Kapitalist uygulamalardan vazgeçmek. Bilinen husus kapitalist, sosyalist anlayışlar “fakirden alıp zengine verme”ye dayanır.
İslam ise tersini öngörür.
Bunu şu şekilde ifade edebiliriz.
“İslam İktisadı’nın nihai hedefinin insanın maddi eğilimlerine teslim olmamasını sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. İktisat çerçevesinde kalan hedefler olarak israfın bertaraf edilmesi, âdil gelir bölüşümü (servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması), iktisadi ve teknolojik bağımsızlığın sağlanması zikredilebilir.
İslâm, iktisadi kutuplaşma ve rekabetin rekabeti öldürmesi gibi iki önemli iktisadi eğilimi giderme yolunda köklü tedbirler getirmiştir. İktisadi mekanizmayı kendi haline bırakırsanız “para parayı çeker” ve “zengin daha zengin, fakir daha fakir” olur.
Oysa İslâm servetin belli bir zenginler zümresi elinde dolaşan bir güç olmaması ilkesinin rehberliğinde gelirin hem oluşum hem de bölüşüm safhasında sisteme müdahale etmiştir. İsraf yasağı, ihtikâr yasağı, riba yasağı, zekât, infakın teşviki gibi politikalarla sosyal adaletin ve âdil gelir dağılımının adeta bir finansman faktörü olarak kullanıldığı bir sistem oluşturmuştur.
Kapitalistleşme vetiresinin “teşvik tedbirleri” yani “ fakirden alıp zengine verme” uygulamaları hem nazari hem de tarihi olarak İslâm iktisadında söz konusu olmamıştır.
Yine tekelci eğilimler mümkün olduğu kadar engellenerek ve anti-enflasyonist para sistemi benimsenerek fiyat mekanizmasının toplum refahını sağlama yönünde çalışması amaçlanmıştır.
İslâm iktisadı ferdiyetçi değil, şahsiyetçi, cemaatçi ve devletçi eğilimlere sahiptir. Kendi çıkarını ön planda tutan insan tipi İslâm’a yabancıdır. Devletçilik ekonominin denetim ve gözetim alanını kapsar. Yoksa ferdi ve özel teşebbüsü engelleyici ve ona rakip değildir. Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, DİB Yayınları, s. 158, Ankara-2020”
Evet, aziz dostlar ve tüm yetkililer.
Hayat pahalılığını ve algı operasyonlarını durdurmanın yollarından biri hayatı yaşanabilir bir hale getirmekten ve “fakirden alıp zengine yedirme” zihniyetinin terkinden geçer.
Geçe kalınmadan hemen şimdi tedbir alınmalıdır.
Ahlaki, insani ve dahi vicdani uygulamalara başlayınız.
Kur’anı anlayalım, yaşayalım, yaşatalım ve bütün şerirlerin şerlerini def etmeye cehd edelim.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?