YA
YENİ HÂL, YA İZMİHLÂL- 1993
Veysi ERKEN Dr.
İslâm toplumlarını tarih süreç içerisinde incelediğimizde inişli çıkışlı (güçlü ve zayıf) bir hayat sürdürdükleri görülür. İniş (zayıflık) bazen izmihlal ile sonuçlanır.
Toplumların izmihlali kendilerine ilahi emriler (maruf ve munker) bildirildikten sonra, emirlerin terkiyle başlar. Bu hal “Allah bir kavmi hidayete (İslam’a) ulaştırdıktan sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine açıklamadıkça, onları sapıklıkla sorumlu tutacak değildir. Muhakkak ki, Allah her şeyi kemaliyle bilendir Tevbe / 115” ayetiyle dile getirilmektedir.
Kendilerine maruf ve munker bildirilen toplumların bir kısmı kısa zamanda emirleri tersyüz eder. Maruf’u münker; münkeri maruf olarak tatbik etmeye başlar. Her türlü iyilik ve güzellikten yüz çevirirler. Böyle toplumlara Allah mühlet verir. Mühlet toplumların kendilerini düzeltmeleri için bir fırsat zamanı durumundadır. Mühlet toplumlar için aynı zamanda imtihanla dolu bir süreyi ifade eder. Kendilerine tanınan mühleti iyi kullanıp marufa dönmeyen (kendilerinin düzeltmeyen) toplumlar izmihlale duçar olur.
“Andolsun ki, biz senden önce bir takım ümmetlere peygamber gönderdik, dinlemediler de, onları şiddet ve sıkıntılarla kıvrandırdık olu ki, yalvarırlar tevbe ederler diye.”
“hiç olmazsa böyle şiddetimiz geldiği zaman bari yalvarsaydılar! Fakat kalpleri katılaşmış, şeytan da bütün yaptıklarını kendilerine süslü göstermişti.”
“Böylece, ne zamanki yapılan ihtarları unuttular, üzerlerine nimet ve zevklerden her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, onları ansızın yakaladık. Artık o anda, bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.”
“Böylece, o zulmeden kavmin kökü kesilmişti. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır. En’am / 42-45” ayetleri izmihlale gidişi tasvir etmektedir. Toplumların bir kısmı kendilerine tanınan mühleti şeytanın iğvası sebebiyle değerlendiremezler. İmtihanın birinci safhasında şiddet ve sıkıntı uyarıcı durumundadır. Şiddet ve sıkıntıdan ders almayanlar geçici bir ferahlık ve zevk önemine kavuşturulur. Bu dönem izmihlal ile biter.
İzmihlale gidiş uzun bir zaman dilimini alabilir. Uzun zaman dilimi kavramı insanoğlu içindir. Allah (C.C.) için söz konusu değildir. “Kun” emri ile her şey olur biter.
İzmihlale gidiş sürecinde insanoğlu kendi eliyle sonucunu hazırlar. Kendisine lütfedilen güzel hasletleri terk ederek yerlerini kötü hasletlere bırakır. Kazandıkları yeni tutum ve alışkanlıkların Firavunun hanedanına benzer. Toplumların benimsedikleri veya taklit ettikleri alışkanlıklarla kendilerinden geçerler. Kendilerini her şey zannetmeye başlarlar. Bütün güç ve kudretin kendilerinden kaynaklandığını ve yenilmez olduklarını zannederler. Günümüzün Firavunlaşmış “yenidünya düzeni” savunucuları da kendilerini sonsuz derecede muktedir ve yenilmez addetmektedirler.
Kendi iradesiyle maruftan uzaklaşan toplumlarda zulüm başlar. Zulüm ve sonuç:
“Bunun sebebi ellerimizin önceden yaptığı (şeyler) yüzündendir, bir de Allah’ın kurallarına zulüm yapmadığındandır.
“(Bunların tavır ve adetleri) tıpkı firavun hanedanıyla onlardan evvelkilerin tavrı gibidir. Onlar, Allahın’ın ayetlerini inkâr etmişlerdi de o da (Allah), kendilerinin günahları yüzünden yakalamıştı. Çünkü Allah çok büyük kuvvetin sahibidir, azabı pek şiddetlidir.”
“Kâfirlere bu ayıbın yapılış sebebi şu: Bir kavim, kendilerinde olan iyi hali (kötülüğe) çevirmedikçe, Allah da onlara ihsan ettiği nimeti (azaba) çevirici değildir. Gerçekten Allah (her söyleneni) işitendir. Bütün yapılanları kemaliyle bilendir.” Enfal / 51-53” ayetleriyle ortaya konulmaktadır.
Yukarıda ayetlerin ışığında tahlilini yapmaya çalıştığımız süreç ülkemiz için de geçerlidir. Tam iki yüz yıllık tarih kesitimiz inceleme konusu yapıldığında ayetlerin ifade ettiği gerçeklerle karşılaşırız. “Vahiy Kültürü”nden uzaklaştıkça imtihanın birinci safhasını oluşturan şiddet ve sıkıntının arttığı görülür. İttihatçılarla başlayan mel’un (lanetlenmiş) zihniyet dönemi en güzel misali teşkil eder.
Melun zihniyet güzel hasletlerimizden (Vahiy kültüründen) uzaklaşmanın sebebi konumundadır. Ne zaman ittihatçı zihniyeti iktidar veya iktidar ortağı olursa, insanımızın heva ve hevesini mabudlaştırmaya başladığı ve vahiyden uzaklaştığı görülür. Vahiyden uzaklaşma çözülüşü beraberinde getirir. Çözülmüş felaketleri sağanak sağanak toplumumuzun üstüne yağdırmaktadır. İttihat ve devamı halk fırkası zihniyetinin iktidarı dönemleri felaketlerin sağanağa dönüştüğü devirleri gösterir.
Mel’un zihniyetin öncülerine tabi olma toplumundaki dönüşümün göstergesidir. Dönüşüm ilahi yardımın azalmasına ve sıkıntıya sebep olur. “Her insan için önünden ve arkasından takip eden melekler vardır, onu Allah’ın emriyle korurlar. Muhakkak ki, Allah, bir topluma verdiği nimeti, onlar kendilerindeki iyi hali fenalığa çevirmedikçe bozmaz. Bir topluma da Allah bir kötülük diledi mi, artık onun geri çevrilmesine hiçbir çare yoktur. O toplum için (kendilerine yardım edecek) Allah’tan başka bir yardımcı da yoktur. Ra'd-11”.
Toplumumuzda dönüşüm ve nimetin azalışı tarihi seyir içine gayet açık bir vaziyette görülür. Dönüşüm koca bir devletin parçalanışını beraberinde getirmiştir. İşte ittihatçı zihniyetin sebep olduğu felaket, sıkıntı ve şiddet, bu dönemin imtihanıdır. Azıcık ders alma ve öze dönüş (vahye dönüş) İstiklal Harbinin muzafferiyetini beraberinde getirir fakat heyhat rahatladığımız zannedilir. Mel’un zihniyet halk fırkasıyla devam eder. Sıkıntı ve şiddete kaynaklık teşkil eder.
Adı geçen zihniyet ülkemizde vahiy kültüründen uzaklaşma ve kötülüğün haslet olarak irtikâbını temsil eder. Çünkü temelinde muharref Hıristiyanlığın temsilcisi olan batı kültürü yatar.
Batı/batıl kültürünün yerli temsilcileri Anadolu coğrafyasına sıkışmış asil Müslüman milletimizi vahiy kültüründen uzaklaştırma faaliyetlerini büyük bir hızla ve her türlü vasıta ile devam ettirmekteler.
Bu mühlet döneminde asil Müslüman milletimizin önünde iki yol bulunaktadır.
“Ya yeni hal ya izmihlal.”
İzmihlal batı kültürünün beyinsiz mukallitlerine ittiba etmektedir. Allah, beyinsiz öncülere ittiba yoluyla milletleri helak edişini “Bir memleketi helak etmek istediğimiz zaman, o memleketin zevke düşkün öncülerine Peygamberlerinin diliyle itaat emrediyoruz.
Onlar, orada boyun eğmezler, itaat etmezler. Artık o memleket üzerine hüküm gerçekleşmiştir. İşte o memleketi kökünden helak eder de ederiz… İsra 16” ayetiyle insanlara bildirmektedir. Ayet günümüzü güzelce tasvir etmektedir.
İzmihlal istenmiyorsa yeni hal gerekir. Yeni hal, “Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l- munker’dedir. İyiliği emretme, kötülüklerden sakındırma, hakkı hak batılı batıl olarak bilme ve yaşamadır.
Kısaca, izmihlalin zıttı yeni hal, vahiy kültürünün fert ve toplum hayatına hâkim kılınmasıdır.
Vesselam.
Bizim Dergâh, Aylık Fikir Dergisi, Yıl. 6, Sayı. 60, Nisan-1993, Ankara
Not: 29 sene olmuş. Zaman ne kadar çabuk erimiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?