EROL GÜNGÖR ( 1938- 24.04.1983) HOCANIN “KÜLTÜR” ANLAYIŞI*- 1993*
Veysi ERKEN Dr.
NOT: BU yazı 30 yıl önce yazılmıştır. İlmen, fikren ve yaşayış bakımından eserleriyle bizlerde iz bırakanların unutulmaması temennisiyle tekrar paylaşıyorum. Yazıya sadece Erol hocanın aşağıdaki mesajı ilave edilmiştir.
Bu mesaj üzerinde biraz tefekkür edelim. Merhum Erol Güngör Hocanın bu mesajı önemli. “Unutmayalım ki, Batılı devletlerin Birinci Dünya Harbinden sonra Ortadoğu’ya ekmiş oldukları nifâk tohumları bize de çok tesir etmiştir. Arab deyince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevî kabileleri gelir; Arablar da Türk deyince en çok İttihatçı Cemal Paşa’nın Suriye’de yaptıklarını hatırlarlar. Her iki tasavvur da yanlıştır, iki tarafı birbirine düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulmuştur. Arabların bu yanlış tasavvurdan kurtulmalarını istiyorsak, biz de memleketimizdeki Batı kuklası münevverlerin sistemli bir şekilde yerleştirmeye çalıştığı Arab düşmanlığının bütün izlerini silmeliyiz. Unutmayalım ki, “Arab düşmanlığı propagandasının temelinde İslâm düşmanlığı vardır; İslâm dünyasının yan yana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek Batılılara esir etmek gayreti vardır.” (Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yay. İstanbul 1999, s. 235-236)
Milletlerin istikbalini aydınlatacak veya karartacak gençliğin yetişmesinde en önemli rolü ilim ve fikir adamları oynar.
Gençliğin yetiştirilmesinde bu kadar önemli rol oynayan ilim ve fikir sahibi şahsiyetler emr-i hak vaki olunca iki akıbetten birisi ile karşılaşırlar.
Bir kısmı ölümleriyle birlikte unutulurlar.
Bir kısmı ise –Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre, M. Akif Ersoy gibi- eserleriyle gönüllerde taht kurarak varlıklarını devam ettirirler.
Eserleriyle nesilleri etkilemeye devam eden mümtaz şahsiyetlerden birisi de şüphesiz ki, rahmetli Erol Güngör’dür. Eserleriyle gönlümüzde taht kuran ve etkisini devam ettiren bu mümtaz şahsiyetin rahmet-i Rahman’a kavuşmasının üzerinden 10 (39) yıl geçmiştir. Seneler ne kadar çabuk geçmekte ve ömrümüzü tüketmektedir.
Aslında, ölüm inananlar için yokluk değil, vuslatın başlangıcıdır. Tükenen ömür vuslatı kolaylaştırmaktadır.
Kış baharın müjdecisi olduğu gibi, ölüm de dirilişin müjdecisidir. Bu anlayışta olduğundan emin olduğumuz Erol Güngör hocamızı rahmetle yad ederken, “kültür” mefhumuna yüklediği manayı ve Türkiye’deki kültür politikalarını tahlil edişini belirlemek sosyal hayatımıza katkı sağlayacaktır.
“Kültür” mefhumu ve kültürün dinamikleriyle ilgili binlerle ifade edilebilecek tarifler yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Kültür kavramını tarif edenlerden birisi de rahmetli Erol Güngör’dür. O, kültürün maddi olmadığı kanaatindedir. Kültür maddeye şekil veren, içtimai hayatı tanzim eden bir kavramdır.
Erol Güngör kültürü “inançlar bilgiler his ve heyecanlar bütünü” olarak tarif eder. Tarifteki dinamikler manevi bütünlük ifade eder. Bu bütünlük fertlerin ve milletlerin hayatını kuşatır, derinlik ve anlam kazandırır.
Fertlerin ve milletlerin hayatı sahip olunan inanç, bilgi, his ve heyecanlarla kalıplaşır. Kültür kalıpları fertlerin düşünüşü, kıyafetlerini, tavrını, milletin san’atını, mimarisini vb. özelliklerini belirler. Ancak bu kalıplar bazen “öz” haline dönüşmez, kabuk halinde kalır.
Erol Güngör fert ve milletlerin kültür ile şekillenişini şöyle misallendirir:
“Bu manevi (kültür) bütün uygulama halinde maddi formlara bürünür. Mesela dini inançlar cami, namazdaki hareketler, dini kıyafet vs. şeklinde görünür. Bu dış görünüşlerin arkasındaki inançlarını bilmeyen bir kimse namaz kılan insanın jimnastik yaptığını sanabilir. Aynı şekilde, dinin dış ifadelerini gerçekleştiren bir kimsenin o dine ait inançları bildiği ve samimiyetiyle uyguladığı her zaman söylenemez”
Kültür şuurla değer kazanır. Şuurla benimseme nispetinde tesir ve şekillenme söz ve “öz” konusu olur. Şuursuz benimsemeler “kabuk” mesabesinde kalır.
Erol Güngör’ün kültür kavramını manevi dinamiklerde tarif etmesi ve misallendirmesi sosyal hayatımızı anlama ve hatalı uygulamaları tespit etme açısından önemli bir mihenk taşıdır. Çünkü kültür kavramının yanlış tanımlanması ve algılanması sebebiyle milletimizin hayatında çalkantılar oluşmuştur. O, kültür kavramının cumhuriyet öncesinden beri yanlış tanımlandığı ve algılandığı kanaatindedir. Yanlış tanımlama ve algılama garpçılarda açıkça görülür.
Erol Güngör, kültür kavramının yanlış idrak edilişini “Kültür- medeniyet” farkı üzerinde az duran garpçılar –özellikle içtihat grubu- olmuşlardır. Kemalist inkılapları daha Cumhuriyet kurulmazdan önce açık- seçik teklifler halinde maddeleştiren bu grup/içtihatçılar, (İslamiyet ve Türklük adına konuşur görünmekle birlikte, bu ikisini korumak yerine) Türkiye’de Avrupa kültürünü yerleştirmek gayreti içindeydiler. Hatta Garpçılar öbür iki cereyanın aksine, medeniyetçi olmaktan ziyade kültürcü idiler. Bunlarda Avrupa’nın modern ilim ve teknolojisi ile ilgili konulara pek az rastlanır. “Garpçıların tekliflerine bakılırsa, bunların adet ve gelenekleri, günlük hayatla ilgili birçok tatbikatı bu arada bazı temel inançları değiştirmek istedikleri görülür” ifadesiyle açıklar.
Cumhuriyet öncesi başlayan bu yanlış tanımlama ve algılama fert ve içtimai hayatımızı tahrib etmiştir denebilir. İçinde yaşadığımız zaman dilimi tahlil edildiğinde fert ve içtimai hayatımızdaki tahribat bariz bir şekilde görülür.
Düşünce hayatımızdaki seviyesizlik, kıyafetimiz, fertlerin birbirlerine hitabı, san’at ve mimarideki üslubsüzlük birer nişane durumundadır.
Kültür kavramının yanlış tanımlanması sebebiyle Türkiye de içtimai meseleler artmıştır. Kültür kavramı manevi dinamiklerden yoksun bir şekilde tanımlanınca bütünleştiricilik ve birleştiricilik özelliğini kaybeder. Toplumdaki birliktelik ortadan kalkar.
Kültür kavramının yanlış tanımlamaları yüzünden toplumuzdaki birlikteliğin zedelendiğini rahmetli Erol Güngör:
“Şimdi Türkiye de ortak bir kültür yoktur. Türkiye henüz belli bir medeniyet dairesinin üyesi de olmuş değildir. Cumhuriyet devrinin siyasi iktidar kadroları Türkiye’nin artık İslam medeniyetlerinde kalamayacağını, Batı’ya süratle katılması gerektiğini düşünmüşler ve bu yüzden İslam kültürünün kaynaklarını –hiç değilse resmi müesselerde- kaldırmışlardır. Bu uygulamanın bir dereceye kadar başarılı olduğu söylenebilir; ancak aynı kadronun Batılı olma gayreti de tıpkı İslam’dan çıkma hareketi gibi ancak bir dereceye kadar başarılı olmuş buluyor. Basitçe söyleyecek olursak, Türkiye şimdi Batı kültürüne girememiş, İslam kültüründe kalamamıştır” şeklinde vuzuha kavuşturmaktadır.
Rahmetli Erol Güngör hocanın fikirleri ve yaklaşımları bugün ifade edilmiş gibi taptaze ve geçerlidir. Bugün olduğu gibi gelecekte de bu fikirler ve tespitlerin geçerli olacağı muhakkaktır.
Yazımızı, nadide ilim ve fikir adamlarınızın ön sıralarında yer alan Erol Güngör hocaya rahmet, bize ve genç nesillere de eserleri ve emanetleri üzerinde tefekkür etmeyi ve geliştirmeyi, Cenabı-ı Allah’tan nasip etmesini temenni ederek bitiriyoruz.
Vesselam.
*Bizim Dergah, Aylık Fikir Dergisi, Yıl-6, Sayı-61,Mayıs 1993, Ankara
Kaynak
Güngör, Erol, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul-1981
Güngör, Erol, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Ankara -1980
Bizim Dergâh, Aylık Fikir Dergisi, Yıl. 6, Sayı. 61, Mayıs-1993, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?