Hırsızlar, Haramiler, Casuslar ve Suç İşleyenler Örgütü: Fetöizm
Veysi ERKEN
1999 yılının Ağustos ayında merhum Abdurrahim Karakoç ile sohbet ederken kullandığı bir ifadeyi esas alarak bir yazı yazmıştım. Başlık olarak kullandığım söz şu idi. “Asıl hırsızlık insan malzemesinden (ahlakını) çalmaktır”.
Evet, malzemesi çalınan, mankurtlaştırılan âdemoğlu canavarlaşır. İşte malzemesi çalınan ve mankurtlaştırılan grup. Fetöizm
Fetöist olarak karşımıza çıkarılan vahşet, ihanet, hırsızlık, haramiler ve casuslar grubudur. Hiçbir değerleri yoktur. Haşhaşi ve tapınakçı örgütlenmesinin devamıdır.
Müstafi Amiral Cihat Yaycı bu hırsızlar çetesini çözmüş kıymetli bir şahsiyettir. Bunları şöyle tavsif ediyor.
“FETÖ’nün dünyada eşi benzeri görülmemiş bir terör, casusluk ve suç örgütü olduğunu belirten Yaycı, “Bir suç örgütü. Yani hem terör hem casusluk hem de suç örgütü. Zaten terör örgütü oldukları çok net görünüyor. 15 Temmuz’da silahlı teröristler halka, polise, camilere dahi ateş açıp vatandaşlarımızı şehit ettiler. O gün devletin meclisini bombaladılar. Bu örgüt bizim Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda polislerimizi şehit etti. Yani onlarca polisimizin cesedi attıkları bombalarla tanınamaz hale geldi. DNA tespiti yapılamadı. Yandı… Biz bunların hepsini unutuyoruz. Bu örgüt aynı zamanda tüm bu yaşananları başkasının üstüne atabilecek, biz bu işin içinde değildik diyebilecek kadar yüzsüz ve pişkin bir örgüttür. Yani bu örgütün elemanlarının hepsinde karakter yoktur. Şahsiyet yoktur. Bunlar kılıktan kılığa girebilirler ve kendi şahsiyetlerini dahi bulamazlar. Bunlarda belli bir karakterde davranış şekli, ahlak şekli yoktur. Bunlar çok değişik insanlar. Yani bayrakları yoktur mesela. Türk bayrağının karşısında titremezler. Tüyleri diken diken olmaz. Vatanları yoktur. Örgüt onları nereye götürürse orayı vatan o devletin bayrağını da bayrak bilirler. Yani onun için bunları bir Türk olarak kabul etmek de mümkün değildir.” dedi. https://turkdegs.org/icerik/amiral-yayci-feto-dunyada-esi-benzeri-gorulmemis-bir-teror-casusluk-ve-suc-orgutudur “
Bununla da yetinmiş değildir. Hergün kesintisiz bir şekilde bu ihanet şebekesini anlatmaya ve yetkilileri uyarmaya çalışıyor.
“Maalesef, tüm ısrarlarımıza rağmen, sadece bir silahlı terör örgütü değil, aynı zamanda devleti içten içe ele geçirmeye çalışan, devletin ve çalışanlarının tüm bilgilerini yabancı devletlere aktaran bir casusluk örgütü olan FETÖ’ye yönelik bir kanuni düzenleme yapılmamıştır. Bir başka deyişle, FETÖ ile mücadele yasal zeminde PKK, DHKP-C, İŞİD gibi klasik silahlı terör örgütleriyle mücadele gibi yapılmaya çalışılmakta ve doğal olarak mevcut mevzuat ile yapılamamaktadır.
FETÖ, NE PKK NE İŞİD NE DE BAŞKA BİR ÖRGÜTE BENZER; FETÖ BİR TERÖR, HIRSIZLIK, GASP VE CASUSLUK ÖRGÜTÜDÜR
Bu örgüt ne PKK ne de başka bir örgüte benzer. Devleti ele geçirmeyi hedef edinen FETÖ;
- Sınav merkezlerini ele geçirerek mensuplarını sınav soru ve cevaplarını (ÖSS, ÖYS, KPSS, YDS, ÜDS, TUS, DUS, ALS, KPSS, KPDS vs) vererek devlete sızdıran,
- Örgüt mensubu olmayan devlet memurlarına kumpaslar kurarak, iftiralar atarak sistem dışına atıp, kendi mensuplarının önünü açan,
- Devlette üst düzey yönetici seviyesine ulaştırdığı örgüt mensupları vasıtasıyla kadrolaşmaya giden,
- Üniversitelerde kendi içinde kurguladığı danışman ve jüri üyeleri ile örgüt mensuplarına akademik unvanlar aldıran,
- Akademik unvan aldıracağı ya da aldırdığı FETÖ mensuplarına yine yurtdışında kurduğu üniversite, hakemli dergi vs’de adına makaleler yayımlatarak akademik kadrolar için puanlar kazandıran,
- Yabancı dil sınav sorularını ve cevaplarını vererek örgüt mensuplarını girdirdiği sınavlarda yüksek notlar aldırarak, mensuplarını yurtdışı eğitim ve görevlere gönderen,
- Devletin kurumlarında çalışan örgüt mensuplarının bürokraside yükselmesi için; örgüt üyelerinin birbirini sicil verirken desteklemesini ve örgüt üyesi olmayanların ise karalanmasını sağlayan,
- Örgüt mensuplarının evliliklerini dahi örgüt mensupları katalogundan yaptıran,
- Belirli aralıklarla örgüt mensuplarından çalıştığı kurum ve kurum çalışanları hakkında rapor alıp bunları yurt dışındaki merkezlere aktaran bir terör, hırsızlık, gasp ve casusluk örgütüdür. https://www.tv100.com/feto-turkiyenin-en-onemli-guvenlik-ve-beka-sorunudur-makale-633409?utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral “
Evet, aziz dostlar 1999 yılında malzemesi çalınan âdemoğlunun her pisliği yapabileceğine dikkat çekmiştik.
Bugün bu ihanet şebekesinin ihanetlerini, casusluklarını, mankurtluklarını, hırsızlıklarını kısaca Siyonizm dininin bir aparatı ve suç örgütü olduğunu görüyoruz. Artık uyanma zamanı geldi demiyoruz. Bu örgütü imha zamanıdır. İmha edilmezse zararı telafi edilemeyecek boyutlara ulaşır. Türkiye’nin ve dünyanın buna tahammülü yoktur diyerek yazıyı eski yazımla bitireyim.
“Atalarımız “fazla söze ne hacet” demişlerdir. Gerçekten öyle sözler vardır ki, ciltlerle ifade edilecek kadar geniş bir muhtevanın özetidir ve en güzel izah tarzıdır. Kısa, veciz ve ihatalı bir lafzı sarf etmek her kişiye değil er kişiye nasip olur.
İşte çerçevelenmesi gereken veciz bir kelâm : “Asıl hırsızlık insan malzemesinden çalmaktır”.
Diline sağlık muhterem Abdurrahim Ağabey.
Evet, gerçekten çalınan insan malzemesidir/ahlakıdır. Hem de yetkililer ve etkililer tarafından. Hayâmız ve huyumuz çalındı bööyüklerce. Öyle hissiyatsızlaştırıldık ki, enkaz altında kalanları düşünmeden çalmaya, çırpmaya ve ilmühaber istemeye başladık toplum olarak.
Bir cinnet hali yaşıyoruz cennet vatanımızda. Bööyükler sağ olsun malzemeleri çaldıkları ve bizi robotlaştırdıkları için. Tahttakiler utanmaz, bari baht utansın.
Kalitesiz malzemeden asla kaliteli insan meydana gelmez. “Kem âlât ile kemâlât olmaz” demiş atalarımız. Bizi “kem” haline getirenler utansın, tabi ki, utanma duyguları varsa.
İnsan malzemesinden çalınmadığı dönemlerde gerçekten fazıl ve hamiyetli insanlar yetişir. Bunun en güzel misallerinden birisi İmam Azamdır. Çoğunuz duymuş veya okumuşsunuzdur ama tekrarda fayda vardır diye düşünüyorum.
Rivayete göre İmam Azamın babası, evinin önünden geçen Fırat nehrine düşen bir elmayı alır ve yemek üzere ısırır. Ancak, elmanın kendisine ait olmadığını düşünür ve yemekten vazgeçtiği gibi elmanın sahibini bulup helalleşmek ister. Suyun akış istikametinin tersine giderek elmanın sahibini bulur ve helalleşmek istediğini söyler. Elma sahibi kör, sağır, dilsiz ve topal bir kızının olduğunu, ancak bununla evlenmesi mukabilinde hakkını helal edeceğini belirtir.
Elmayı ısıran genç çaresiz teklifi kabul eder. Nikâh kıyıldıktan sonra genç kızın gerçekte kör, sağır, dilsiz ve topal olmadığını görür ve durumu kızın babasına sorar.
Kızın babası evladı için kör, sağır, dilsiz ve topal demesinin sebebini şöyle açıklar. Kızım kördür çünkü harama gözü kapalıdır, sağırdır kulağı kötü söze ve dedikoduya kapalıdır, dilsizdir kötü söz söylemez ve nihayette topaldır, zira kötü yere gitmez. İşte böyle bir kıza ancak senin gibi mayası ve ahlakı temiz olan layıktır. Seni imtihan ettim ve sen imtihanı kazandın der.
İşte malzemesi sağlam insanlardan doğan sağlam insan: İmam Azam.
Bugüne geldiğimizde böyle bir malzeme ile karşılaşıyor muyuz dersiniz, aziz gönüldaşlar? Ben bu malzemeyi pek göremiyorum. Malzemeden o kadar çalındı ki, “ahlak bozukluğu, süt bozukluğunu geçti” tabiri gerçek oldu.
Peki, malzemeyi çalan kim? El-cevap: Bööyükler ve onların kurdukları eğitim kurumları.
Terbiye müesseselerimizde terbiyesizlikten başka bir şey talim edilmiyor. İstisnalar fabrikaların yanlış imalatlarıdır.
“Birbirine karıştı âblarla dolaplar, âblar galip gelince döndü dolaplar” darb-ı meselinin geçerli olduğun bir mekânda ve zamanda beş onluk kalaslardan başka ne yetişir söyler misiniz?
İyisi mi, siz siz olun ve odun kalın, kalas olmaktan kurtulun.
Ve abide şahsiyet Muhterem ağabey Abdurrahim Karakoç beyefendinin tabiriyle malzemenizi çaldırmayın.
Vesselam. 28.08.1999”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?