Politikayı Siyasetleştirebilir miyiz?
Veysi ERKEN
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte fiilen partinin içinde yer aldığım zaman “politikayı siyasetleştirelim” diye bir yazı yayınlamıştım.
Bilindiği üzere “politika” poli ve tika kelimelerinden oluştuğu ifade edilir. Poli çok, tika ise İngilizce 0larak pek çok anlamda kullanılır. https://www.seslisozluk.net/tika-nedir-ne-demek/ Buradan hareketle “politika” genel anlamda yalan dolan üzerine inşa edilir. Bizim değerler sisteminde “ siyaset” yönetme sanatını, yol ve yordamı anlamındadır ve bu sebeple siyaset “ahlakî” ilkelere dayanır ve ahlâkî olur.
Bizim inancımıza göre Yönetici olarak vazife ifa edenler idari faaliyetlerinde ahlaklı olmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde politikleşirler. Yönettikleri alanın bozulmasına ve çürümesine vesile olurlar.
Siyaset- politika konusunu bu bağlamda ele aldığımızda aynı yönetim faaliyeti içinde bulunanlar (parti, dernek, sendika, vakıf vs.) faaliyetlerinden ortak bir şekilde sorumludurlar diyebiliriz.
Diyebiliriz ifadesi bile hafif kalır.
Mutlak anlamda sorumludurlar denilmesi daha doğrudur.
Bir dönem merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte aynı yönetimi paylaştım. Hatasıyla sevabıyla o dönemin sorumluluğunu taşıyorum. Görevim esnasında doğruluğuna inanmadığım hususlarda o zaman kanaatimi dile getirdim. Yanlış olduğunu düşündüğüm kararları engellemeye çalıştım ve açık bir şekilde her yerde paylaştım. Bizim için “açıklık en doğru yol” idi ve yoldur. Aynı dönemde görev yaptığımız arkadaşlar şahittir.
Yanlışta ısrarı görmedim görsem ve onu kaldırmaya gücüm yetmemiş ise yapmam gereken bir tek şey vardı. O da orayı terk etmem ve yanlışa iştirak etmememdi.
Bunu tekrar dile getirmemim sebebi Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Abdullatif Şener ve benzerlerinin tutumları, tavırları, davranışları son açıklamalarıdır. Yıllarca beraber oldukları, aynı yönetimi paylaştıkları ve icraat ortaklığı yaptıklarını suçluyorlar.
Yazık diyorum.
Hem de çok yazık.
Yıllarca beraber olduklarının yanlışlıklarını ortak görev yaptıkları zamanlarda değil de yönetimden ayrıldıkları, parti değiştirdikleri, aday gösterilmedikleri zamanlarda dile getirmeleri siyasetçi değil de politikacı olduklarının tipik bir göstergesidir.
Ahlaki ve değerler sistemi açısından çürümüşlüktür.
Bunlardan mülhem tutumu başkaları da dile getirmeye çalışıyor. Dava şuurlarının olmadığını, menfaat, makam veya başka bir sebeple her değeri yok sayabileceklerini açık ediyorlar. Hâlbuki hepsi aynı kararların altına imza atmışlardı.
İcraat ortakları bugün farklı konuşuyor, başkanlarını suçluyor, oy vermediğini dile getiriyor.
Esasında bu tip ademlere şu soruyu sormamız zorunludur diye düşünüyorum.
Yıllarca beraber olduğunuz kişi veya kişilerin yanlış icraatlarına neden ortak oldunuz? İcraatın içinde iken neden ses çıkarmadınız?
Sizin için makamlar yanlışlara göz yumma yeri midir?
İcraatlar sizi rahatsız ediyor idiyse neden görevde olduğunuz dönemde bunları ifade edip gereğini yapmadınız. Merhum Mehmet Akif’in ifadesiyle “Hiç olmazsa yanımdan kovarım” tavrını neden sergilemediniz veya istifa etmediniz.
Yanlış icraatta vebaliniz yok mudur?
Şayet icraatlar doğru idiyse bugün neden konuşuyorsunuz?
Sizi konuşturan bir yer mi var?
Siyasi tecrübelerim şunu göstermiştir ki, yönetimde bulunduğu dönemde sessiz kalanların sonraki konuşmaları ahlakî ve samimi değildir.
İslamî anlamda makamlar, mevkiler ve görevler yanlışlıkların sessizce geçiştirileceği yerler değildir ve olmamalıdır. Makamlar “haksızlık ve yanlışlık karşısında susma” yeri değil ve olmamalıdır.
Yanlışını kılıçlarımızla düzeltiriz inancına sahip olanlar yanlışların ortağı olmamalıdır ve olamaz.
“Bayrağı zamanında ve yerine dikmek gerekir” anlayışı doğru zamanda yanlışa karşı çıkmayı ve doğruyu savunmayı gerektirir. Siyasetçi Akif’in tabiriyle;
“Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu” diyebilmesi gerekir.
Dolayısıyla;
Politik tavır sergileyen Abdullatif Şener, Ali Babacan ve benzerleri icraatlarının muhasebelerini yapıp en hafif tabiriyle milletten özür dilemeleri ve siyaset sahnesinden çekilmeleri gerekir.
Bir yerde tövbe etmeleri beklenir.
Esasında hepimizin her gün tövbe etmemiz gerekir.
Bir müminin yapması gereken budur.
Selam ve Sabırla… 18.06.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?