Apartlar'la, denetimsiz yerlerle Gençlik ve Gelecek Yok Ediliyor
Veysi ERKEN Dr.
Kendi ellerimizle kendimizi, gençliğimizi ve geleceğimizi imha ediyoruz.
Evet, her ile üniversite açıldı. Doğrudur.
Ama tedbir yok.
Denetim yok.
Ahlak sıfırlanıyor Üniversitelerin etrafını saranlar tarafından.
Hani sorulur ya?
Devlet nerede?
Kültürümüzde devletin ve yönetimin en önemli görevi “emri bil maruf ve nehyi anil munker” ilkesi gereği “denetim” idi.
Sahi Devlet nerede?
Milleti bir bütün olarak kötülüklerden ve kötülerden uzak tutmak devletin görevi idi.
Şimdi hak getire.
Kötülüğe zemin hazırlamak adeta devletin görevi kabul ediliyor.
Feryat ve figan her yerden arşı alaya yükseliyor.
Üniversitelerin çevreleri iyiliğin ve ahlakın ortadan kaldırılma mekânlarına dönüştürülmüş ve adeta her yerde “şer” yayılıyor. Amip gibi.
Kastamonu’dan tutun Türkiye’nin her yerinde figanlar yükseliyor.
Gidiş nereye.
Kendimizi, gençliğimizi ve geleceğimizi imha etmekten ne zaman vazgeçilecek. Dur denilecek.
İşte can hıraş feryat ve çözüm arayan bir ses.
“Durun” diye haykırıyor.
Kastamonu’dan Orhan Salcı Bey bu yıkımı durdurun diye sesleniyor. Çaba harcıyor.
Evet.
Binlerce insan, bu milletin sevdalısı İslam’ın mümini haykırıyor, çaba sarf ediyor Orhan Bey gibi durun diyor. Emekli bir öğretim üyesi olarak bu sesi duydum ve durun diyorum.
“Durun!
Devlet çocukları, gençleri ve aileleri Fetö vari yapıların ellerinden kurtarmak için ülkenin her yerinde son derece lüks sayılabilecek yurtlar inşa etti, yatak kapasitelerini üç beş kart arttırdı...
Yine devletin tanıdığı, denetlediği, desteklediği STK'lar da yurt sayılarını ve yatak kapasitelerini artırdılar.
Son derece kaliteli hizmetler sunuyorlar. Denetime, disipline önem veriyorlar, eğitim kalitesinin artırılması için son derece özverili, özel ve güzel çalışmalar yapıyorlar, hizmetler sunuyorlar...
Gelin görün ki Kastamonu'da Devlet Yurtları neredeyse yarı yarıya boş...
Güvenilir STK'ların, işini doğru dürüst yapmaya çalışan yurtlar boş...
Hiç bir denetimin, güvenliğin, eğitime elverişli ortamın olmadığı, tamamen ticari kaygılarla yapılan ve çok farklı amaçlar için de kiralanan 1+0, 1+1, 2+1 daireler, apartlar otel sanki üniversite yurdu gibi olmuşlar ve hepsi tıka basa öğrenci dolu...
Kiralarsa akıl alır gibi değil, uçuk rakamlara kiralanıyorlar.
Çok ucuz, makul fiyat talep eden, masraflarının çoğu devlet tarafından karşılanan, düzenli, denetimli, güvenli öğrenci yurtlarında kalmayı kabul etmeyen bu gençler gerçekte ne istiyorlar?
Etrafları eğlence mekânlarıyla kuşatılmış, adına öğrenci bölgesi dedikleri cafeler, barlar çevresinde yaşamak isteyen gençlerin dertleri, hedefleri ne olabilir?
Bu gençler gerçekte üniversitelere mi kaydoluyorlar, cafeler mi kaydoluyorlar?
Üniversitelerde okumaya mı geliyorlar, cafe ve barlarda meze-oyuncak, garson, sermaye olmaya mı geliyorlar?
Çoğu alt ve orta gelir seviyesindeki ailelerin çocukları 6-7-8-10 bin liralık apart evlerin kiralarını nasıl verecekler?
Yeme, içme, ulaşım ve diğer faturalar, harçlıklar gibi masraflarıyla birlikte aylık en az 15 bin lirayı verebilecek kaç aile var?
Aileler bu paraları nereden, nasıl bulacaklar?
Yazık değil mi?
İsraf değil mi?
Okumaktan başka her şeye heves eden bu gençlerin kendilerine, ailelerine, çevrelerine, devlete, millete hayırları, katkıları olabilir mi yahut ne hayırları olabilir?
Kendilerini Hindu'ların kutsal inekleri gibi tapınılacak kutsal varlıklar gibi gören, kendilerine tapınan ve herkesin kendilerine tapınmasını, kendilerine ibadet eder gibi itaat ve hizmet etmelerini bekleyen bir kısım gençler kendilerini de, ailelerini de helake götürüyorlar...
Fatiha Süresi'nde her gün okuyor ve öğreniyoruz "Biz ancak Sana ibadet eder, ancak Sen'den yardım dileriz..."
Hiç bir insan hiç bir insana Mabud olamaz,
Ve hiç bir insan hiç bir insana kul olamaz.
Ne evlatlar ana babaya, ne de ana babalar çocuklarına tapınamaz, tapınır derecede bağlı, bağımlı olamaz...
Mantıklı- mantıksız, doğru -yanlış demeden kayıtsız şartsız ana babasının yahut çocuklarının her istediğini yerine getirmek bir nevi tapınmaktır...
Allah kuluna acır ama Allah'tan başka ilahlık taslayanlar asla acımazlar...
Acımıyorlar...
Allah da buna razı olmaz, razı gelmez zaten. Tokatları ağır olur...
Fetö gibi olurlar diye dini gruplardan, cemaatlerden çocukları köşe bucak kaçırıyoruz. Bu tamam, bu güzel...
Lakin dinden, dindardan kaçırdığımız çocukları, gençleri cafelere, barlara, başka başka denetimsiz, insafsız, vicdansız, dinsiz, imansız kirli insanların, kirli yapıların, kirli ortamların ellerine ve insaflarına terk ettiğimizin farkında mıyız?”
Evet.
Farkında mıyız?
Gençliğimizi, ahlakımızı, geleceğimizi ve her şeyimizi imha ettiğimizin farkında mıyız?
Teşekkürler Orhan hocam bu konuyu hatırlattığın için.
Selam ve sabırla… 31.08.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?