Cami Merkezli Medeniyet
Veysi ERKEN Dr.
İçimizdeki eblehler, hainler ve gayrı Müslimler marifetiyle medeniyetimizin temel umdeleri tahrip edildi, Kur’an ve Sünnet merkezli hayatımız sonlandırıldı. Medeniyetimiz “efradını CAMİ ağyarını mani” idi bir zamanlar.
Bizden ve Müslüman olduklarını sandıklarımız bizi” kull”den efradını “cami” olandan kopardı.
Cami zihniyet olarak bizi topluyordu, külliyen oluyorduk.
Evet.
“Arapça cem‘ kökünden türeyen, “toplayan, bir araya getiren” anlamındaki câmi‘ * “mescid”leri esas alan ““külliye* olarak adlandırılan önemli yapı toplulukları” haline getiriliyordu. Zira “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. Tevbe-18” imar edip genişletiyor ve hayatın merkezi haline getiriyordu.
Cami hayatın merkezi istişare ve karar mekânı olduğundan zihniyet ona göre şekilleniyor ve inhiraf azalıyordu.
Çünkü CAMİ fonksiyonu olan mekânlardı. Fonksiyonları şu şekilde sıralanabilirdi.
Caminin Fonksiyonları.
1. Mâbed Olarak Cami ve Caminin Kutsiyeti. Mescid başlangıçta idare, eğitim ve öğretim merkezi gibi değişik amaçlar için kullanılmışsa da onun asıl fonksiyonu bir mâbed oluşudur.
2. Eğitim-Öğretim ve Kültür Merkezi Olarak Mescid. Hz. Peygamber’in, bir gün mescide girdiğinde cemaatin bir kısmını dua ve zikirle, diğer bir kısmını ilimle meşgul halde görüp, “Ben muallim olarak gönderildim” diyerek ilimle meşgul olanların yanına oturması (İbn Mâce, “Muḳaddime”, 17), Asr-ı saâdet’te mescidin eğitim ve öğretim alanındaki fonksiyonunu göstermeye yeterlidir.
3. Caminin Devlet Müessesesi Olarak Hizmetleri. a) Siyasetin Merkezi Olarak Cami. İslâm dininin tebliğcisi olduğu gibi İslâm devletinin de başkanı olan Hz. Peygamber’in evi mescide bitişik bulunuyordu ve cami ile evini dinî ve idarî münasebetler yönünden âdeta bütünleştirmişti. İslâm açısından din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmazlığının bir ifadesi olan Hz. Peygamber’in bu uygulaması, daha sonraki dönemlerde de uzun bir süre devam etti. “Dârülimâre” denilen hükümet konakları cami yanında inşa ediliyordu.
b) Kamu Yönetimi Açısından Cami. Camiler ilk dönemden itibaren idarecilerin halkla bir araya geldiği yerlerdi. Asr-ı saâdet’te her türlü istek ve meseleler burada dile getiriliyordu. Müslümanlar Hz. Peygamber’e, ilk halifelere ve diğer idarecilere namaz öncesinde ve sonrasında talep ve şikâyetlerini kolayca intikal ettirebiliyorlardı. Bir vali hakkında merkeze şikâyet ulaştığında müfettişler camileri gezerek tahkikat yaparlardı
c) Caminin Adalet Hizmetlerindeki Yeri. İslâmiyet’in kendine has hukuk sistemi mescidlerdeki ders halkalarında tâlim edilmiştir. Ashâb-ı kirâm hukukî konuları mescidlerde müzakere ederdi (Dârimî, “Muḳaddime”, 51). Hatîb el-Bağdâdî’nin el-Faḳīh ve’l-mütefaḳḳih’inde konu başlıklarından biri de “Mescidlerde Fıkıh Tedrisinin Fazileti” adını taşır (II, 129-130).
Hz. Peygamber’in minberi ahkâmın öğretildiği, yanlış hukukî uygulamaların düzeltildiği bir yerdi. Meselâ kendisi “velâ hakkı”yla ilgili yanlış bir uygulamayı minberde dile getirip düzeltmiştir (Buhârî, “Ṣalât”, 70). Asr-ı saâdet’te mescid kazâî faaliyetlerin yürütüldüğü bir mekân olarak da hukuka hizmet etmiştir.
d) Mescidin Askerî Amaçlar İçin Kullanılması. Kur’an’da cihadla ilgili âyetlerin sayısı oldukça fazladır. Bunların devamlı olarak namazlarda okunması, müslümanları düşmanla mücadeleye hazır tutardı. Kendisinden önceki birçok peygamber gibi Hz. Peygamber’in bir vasfı da ordu kumandanı olmasıdır. Bu bakımdan Asr-ı saâdet’te mescid askerî bir karargâh, bir nevi askerî şûra meclisi ve askerî hastahane olarak da görev yapmıştır.”* https://islamansiklopedisi.org.tr/cami
Evet, biz böyle bir zihniyetten koparıldık ve külliyen niteliklerinizi kaybettik
Evet.
“Külliyye olarak adlandırılan önemli yapı topluluklarına zaman içinde manzume, hey’et, imâret, site, imâret sitesi, kompleks gibi isimler de verilmiştir. Genellikle bir cami etrafında gelişen külliyelerin bazan medrese, ticarî bir yapı veya türbe çevresinde şekillendiği de görülmektedir.
Devlet yönetiminin en üst kademesinde olan kişilerle bunların eşleri ve çocukları, yönetimin çeşitli kademelerinde bulunan vezir, bey, paşa, sadrazam gibi devlet ricâliyle halktan hayır sahibi zenginler tarafından bu sosyal tesisler halka hizmet amacıyla yapılmıştır. İslâmiyet’in ilk devrinden başlayarak camiyle bütünleşen birçok fonksiyon bulunmaktaydı. Medine’deki Mescid-i Nebevî bu anlamda bir külliye gibi çok fonksiyona sahip ilk yapı olarak görülebilir.”* https://islamansiklopedisi.org.tr/kulliye
Hani bir söz vardır. “Yiğit ancak düştüğü yerde ayağa kalkar”. Bizler de ancak düştüğümüz yerde ayağa kalkabiliriz. Bu da medeniyetimizi “CAMİ” merkezli yeniden inşa ve ihya ile mümkündür.
Umulur ki, bu zihniyet kısa zamanda hayat bulur ve İlayı Kelimetullah için âleme nizam verilir.
Selam ve Sabırla… 07.10.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?