"İslam’ın Oğluyum" diyebilmek İçin şuurlu olmak şarttır
Veysi ERKEN Dr.
Çağımızın en büyük vahşeti, katliamı, soykırımı ve işgali GAZZE’ DE işlenirken kalbi titremeyen, kulağı duymayan, gözü görmeyen tipler var. Maalesef şeytanlaşmışların izinden gidenlerin söyledikleri daha da yaralayıcı oluyor.
Bizim Filistin gibi bir derdimiz yok, Araplar bizi ilgilendirmez vs.
Bunlar insanlıklarını ve Müslümanlıklarını kaybetmiş, münafıklaşmış, iki ayaklı mahlûklara dönüşmüş mahlûklardır.
İslam dairesinden çıkmış olanlara diyeceğimiz yoktur. Zihinleri ve fiziki nitelikleri işgal edilmişler bizi ilgilendirmez.
Bizleri ilgilendiren kendini hala Müslüman ve Türk olarak göstermek isteyenlerdir. Gerçekten kendinizi Müslüman olarak görüyorsanız şu hadiseden ibret alınız ve tevbe ederek başta Gazze’deki mazlumlara olmak üzere mazlumlara, mağdurlara yardım ediniz, yanlarında saf tutunuz.
Hadise şu. Bir gün Selman-ı Farisi ile sorun yaşayan biri mescitte Selman-ı Farisi'yi mahcup etmek ve küçük düşürmek için onun da bulunduğu cemaate sırayla sorar: "Ey filan! Sen kimsin, necisin? Soyun ne sopun ne?"
Kendisine soyu sorulan kişi de sülalesini saymaya başlar: "Ben filan oğlu filanım. Filan kabiledenim."
O bitirince diğeri başlar.
Selman-ı Farisi’ye sıra gelmiştir. Selman’a sorar. "Senin soyun kim, sopun ney?"
İşte Selman-ı Farisi’nin muhteşem cevabı.
Isfahan’dan gelen, Medine’de tanıdığı olmayan Selman-ı Farisi (r.a.), "Ben İslam’ın oğlu Selman’ım."
"Ben dalaletteydim Allah bana Muhammed (a.s.) ile hidayet verdi."
"Ben fakirdim Allah beni Muhammed (a.s.) ile zenginleştirdi."
"Ben köleydim Allah beni Muhammed (a.s.) ile özgürleştirdi."
Selman-ı Farisi'nin cevabı karşısında onu mahcup etmek isteyen ve yanındakiler mahcubiyete gark olmuştur verilen cevapla.
Hadiseyi öğrenen Hz. Ömer (r.a.) Araplar arasında çok bilinen nesebine rağmen "Ben Ömer’im. Ben de İslam’ın oğluyum ve Selman’ın kardeşiyim" der. İlave olarak Hz. Muhammed (s.a.v.): “Selman bizdendir, Ehl-i beytimizdendir” diyerek sahiplenir, şereflendirir.
Kendini Müslüman olarak görüp mazlumları, mağdurları, soykırıma, vahşete maruz kalanları, işgal edilenleri kardeş olarak görünüz, görmek mecburiyetindesiniz.
Tevbe ediniz ve “İslam’ın oğluyum” anlayışını yüreğinize, kalbinize, gönlünüze nakşediniz, “Allah’ın ipine sarılınız ve kardeş olunuz. Allah bize “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmrân- 103” buyuruyor.
Şimdi “İslam’ın oğluyum” deme ve “Kardeş” olma vaktidir.
,Hâsılı kelâm. Hz. Muhammed Mustafa’nın sav “Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87” https://www.islamveihsan.com/muslumanin-derdiyle-dertlenmeyen-hadisi.html uygun yaşayarak Müslümanların dertleriyle dertlenip yapabileceğimiz her türlü yardımımızı yapmaya çalışalı ve “İslam’ın oğluyum” diyerek yaşayalım.
Selam ve Sabırla… 08.12.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?