31 Mayıs 2024 Cuma

Müslüman Kadın Gayrı Müslimlerle/ Siyonistlerle Evlenemez

 Müslüman Kadın Gayrı Müslimlerle/ Siyonistlerle Evlenemez

Veysi ERKEN Dr.

Zihin dünyamız o kadar işgal edilmiştir ki, tefekkür ve yaşayış zeminimiz kaymış, İslam dışı bir hal almıştır.

Kâğıt üzerinde  olsa bile artık kimsenin hangi dine mensup olduğu belirsizleştirilmiştir. Bu sebeple kimin Müslüman olduğunu bilemez durumdayız.

Soruna bu bağlamda baktığımızda Gayrı Müslimlerle evlenen bayanlar sıkıştıklarında ben de Müslüman’ım veya Gayrı Müslimler, onlar da Müslüman’dır demekten vazgeçmezler.

Hatta falanın akrabasıdır ifadelerini delil olarak yutturmaya çalışırlar.

İslami anlayışa göre kimin kiminle evleneceği aşikârdır.

Kişi Müslüman ise bilmiyorsa araştırır öğrenir ve uygular, bununla mükelleftir.  Bir ayette; “İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Şundan emin olun ki imanlı bir câriye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin. Şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik bir hür kişiden daha iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara âyetlerini açıklar. Bakara-221”

Ayet şu şekilde tefsir edilmektedir

“Ehl-i kitap’tan olan gayri Müslim erkekle Müslüman kadının evlenmesi. Bu evlenmenin câiz olmadığı hükmünde bütün İslâm âlimlerinin (müctehid ve müfessirler) ittifakı yani icmâ-ı ümmet vardır. Bu icmâın naklî (vahye dayanan) delili âyetler ve uygulamadır: a) Ehl-i kitap’tan olan gayri Müslimlerin de büyük bir kısmında şirk vardır, âyet bu bakımdan onları da içine almış, Mâide âyeti, kadınlarıyla Müslüman erkeklerin evlenmelerini câiz kılmış (bu âyetin hükmünden onları istisna etmiş), fakat Müslüman kadınların kitâbî erkeklerle evlenebileceklerini söylememiştir; şu halde yasağın bu parçası devam etmektedir. b) Mümtehine sûresinin 10. âyetinde Medine’ye göçüp gelen ve sığınan kadınlardan mümin olanların kâfirlere geri verilmesi yasaklanmış ve “Ne bunlar onlara ne de onlar bunlara helâldir” buyurulmuştur. Gerçi burada kâfirlerden büyük ihtimalle Mekke müşrikleri kastedilmektedir; ancak kullanılan ifade, mânası daha kapsamlı olan “kâfir”dir ve bu ifadeye göre kâfir erkek ile Müslüman kadın evlenemez. c) Teğabün sûresinin 2. âyetinde iman bakımından insanlar “mümin” ve “kâfir” olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Buna göre Ehl-i kitap olan Hıristiyanlar ve Yahudiler de kâfirdirler. “Mümin kadınları kâfirlere geri vermeyin, bunlar onlara helâl değildir…” (Mümtehine 60/10) âyetine göre hiçbir kâfire Müslüman kadın verilemez. d) İlgili naslar (meselâ Nisâ 4/141) kâfirlerin Müslümanlar üzerinde hâkim (üst, reis, hükmedici) olmalarına engeldir; İslâm aile hukukuna göre ailenin velisi ve reisi erkektir, erkeğin kâfir olması halinde mümin kadın onun emri ve yönetimi altına girecektir. e) Örnek devirlerden günümüze kadar uygulama da böyle olmuştur; gayri Müslim kadınlarla Müslüman erkekler evlenmişler, ancak kitâbî de olsalar gayri Müslim erkeklerle Müslüman kadınlar evlenmemişlerdir. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/228/221-ayet-tefsiri Ahkâm ve uygulamalar bu kadar açıkken bazıları utanmadan sıkılmadan ama o falanın akrabası, o aslında Yahudi, Hıristiyan değil gibi gayrı Müslimleri ve Siyonistleri savunuyorlar.

Esasında onlar bizim evladımız olsa bile bizim ehlimiz değildir. Ayette; “Nûh rabbine şöyle seslendi: “Ey rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin en âdilisin” dedi. Allah buyurdu ki: “Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme! Ben cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.” Nûh dedi ki: “Ey rabbim! Ben, senden hakkında bilgi sahibi olmadığım bir şeyi istemekten yine sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, kaybedenlerden olurum!” Hûd 45-47

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/H%C3%BBd-suresi/1518/45-47-ayet-tefsiri

Evet.

Bir zamanlar fetöit teröristler de Müslüman birini gayrı Müslimle evlendirmeye çalışmışlardı. Ne de olsa onlar da siyonist kafalılardı.

İçimizdeki Siyonistler evlilik konusunda bile bize fetva vermekten geri durmuyorlar, cehaletimizden istifade ediyorlar ve aile hayatımızla bizleri yozlaştırıyorlar, hepimizi İslam’dan uzaklaştırıyorlar, kandırabildiklerini Siyonistlerin kölesi haline dönüştürüyorlar.

Felah/kurtuluş İslam’ı öğrenme, anlama ve yaşamadadır.

Selam ve Sabırla… 31.05.2024

 

30 Mayıs 2024 Perşembe

Gazze’de Şeytanları Taşlamanın Zamanı

 Gazze’de Şeytanları Taşlamanın Zamanı

Veysi ERKEN Dr.

Gazze’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da ABD’nin, İngiltere’nin, Batılların yöneticilerini ve İsrail denilen kışlalarının mazlumların tepelerine bomba yağdıran şeytan katillerinin taşlanma vaktidir. Aslında vakit geçmiştir bile.

Mustafa Destici, "Bu sene de bu kan, bu işgal, soykırım, devam ederse hacılar, Arafat'a değil, Kudüs'e, Gazze'ye yürüsünler. Taşlamak için bir şeytan mı arıyorlar? En büyük şeytan İsrail'de, Netanyahu'dur, gidip onu taşlasınlar" diyor.

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3428386-destici-bu-sene-hacilar-arafata-degil-gazzeye-yurusun-netanyahuyu-taslasinlar

Evet.

Gazze’deki iki ayaklı, insan kılıklı şeytanlar büyük şeytanlardır, taşlanmalıdır ama bu taşlamayı sadece Hacca gidenler değil “yeryüzünün bütün Müslümanları, vicdanlıları ve insan olanları” elbirlik yapmalıdır.

Her insan olanlın vazifesidir, Müslüman için farzdır. Hiçbir Müslüman’ın bu taşlamadan uzak durma hakkı yoktur.

Bilinmelidir ki, sadece konuşmanın anlamı kalmadı, kelimeler ve ağızdan çıkan sözlerin değeri bitmiştir.

Erdoğan; "21'inci yüzyılda, canlı yayınla tüm insanlığın izlediği bir soykırımı durduramayacaksan, sen ne işe yararsın? Eğer dünyanın geleceği beş ülkenin keyfine kaldıysa, ne gerek var o devasa binalara, o kadar harcamaya, o kadar insanı çalıştırmaya? Bırakınız soykırımı durdurmayı, Birleşmiş Milletler kendi personelini, kendi yardım çalışanlarını dahi koruyamadı. Gazze’de sadece insanlık değil, Birleşmiş Milletler de ruhuyla birlikte ölmüştür.

 Buradan İslam dünyasına da bir çift sözüm var: Ortak bir karar almak için daha neyi bekliyorsunuz? Tepki göstermek için daha ne olmalı? Gazze sokaklarında şehit naaşlarını köpekler yiyor. İsrailli teröristler, Müslümanların evlerine girip yatak odalarından fotoğraf paylaşıyor. Müslüman çocuklar hastanelerde katlediliyor. Bebeklerin boynu koparılıyor. Çadırlarda insanlar yakılıyor. Ne zaman göreceksiniz bunları? Ne zaman tepki göstereceksiniz? Ne zaman bir araya gelip, kararlı bir duruş sergileyeceksiniz? Bu zulümler karşısında İslam İşbirliği Teşkilatı ne zaman etkili, caydırıcı bir politika izleyecek? İslam âlemi, ne zaman Filistinli kardeşlerinin hakkını, hukukunu, canını koruyacak? Vallahi Allah bunun hesabını size, hepimize sorar."

Bir avuç teröristin, İslam coğrafyasının tam merkezinde, tam kalbinde Müslüman soykırımı yaparken görmezden gelene, duymazdan gelene, sessiz, tepkisiz kalana Allah'ın hesabını soracağını vurgulayan Erdoğan, "Bu coğrafyada yaşayan herkes şunu çok iyi bilmeli ve anlamalıdır: İsrail, uluslararası hukukun kontrolüne girmeden, kendini uluslararası hukukla bağlı görmeden, hiç kimse, hiçbir ülke, hiçbir devlet güvende değildir. Bunu, açık söylüyorum, Türkiye de dâhildir. Bu barbarlık Gazze ile sınırlı mı zannediyorsunuz? Asla ve asla kan içmeye doymayacaklar. Sırtlarını sıvazlayanlar olduğu müddetçe, asla ve asla durmayacaklar" diyor. https://www.haber7.com/siyaset/haber/3428318-erdogandan-israil-ve-avrupaya-tepki-dunya-kanla-beslenen-vampirin-vahsetini-izliyor

Şimdi söylem değil eylem zamanı, şeytanları taşlama ve yok etme zamanı, saniye gecikilmemelidir. Gazze’ye ordular gönderilmeli ve şeytanlar durdurulmalıdır. Gustavo Petro’nun çağrısı hemen uygulanmalıdır. “Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Gazze'ye barış gücü göndermesi için Birleşmiş Milletlere (BM) harekete geçmesi çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Petro, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, "Gazze Şeridi'nde BM barış gücünden başka bir alternatif yoktur. Kolombiya böyle bir gücün parçası olacaktır." ifadelerini kullandı.

https://www.yenisafak.com/dunya/kolombiyadan-bmye-gazze-icin-baris-gucu-cagrisi-asker-gondermeye-haziriz-4624368

Bu çağrıyı yıllar öncesinde merhum Muhsin Yazıcıoğlu basın önünde ilk defa, 'Mehmetçik Filistinlilerin yanında İsrail'e karşı savaşa gitmeli' diye dillendirmişti.

Zira Gazze’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da ABD’nin, İngiltere’nin, Batılların yöneticileri ve İsrail denilen kışlalarının mazlumların tepelerine bomba yağdıran şeytan katilleri “sağırlardır, dilsizlerdir ve körlerdir; bu yüzden geri de dönemezler. Bakara-18”  ayetinde belirtilen iki ayaklı mahlûklardır. Soykırımlarından ve işgallerinden dönmezler, imha edilmeleri gerekir.

Hâsılı kelam.

Şimdi topyekûn insan olan, Müslüman olanların iki ayaklı şeytanları taşlama zamanıdır. Konuşma ve demeç verme zamanı değildir.

Selam ve Sabırla… 30.05.2024

 

 

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Gazze: Söz Bitmiştir, "hiçbir kavramın anlamı yoktur"

 Gazze: Söz Bitmiştir, "hiçbir kavramın anlamı yoktur"

Veysi ERKEN Dr.

“Çocukları diri diri yakıyorlar. İsrail soykırımı, Yahudi vahşeti... Artık hiç bir kavramın, tanımın anlamı yok. Dünya; "İnsan genetiği bozulmuş varlıklar"a daha ne kadar tahammül edebilecek?”

https://x.com/ibrahimkaragul/status/1794820196634394938?t=

Evet.

Gazze için gerçekten söz bitmiştir. Sayın Bahçeli şunu dile getirmişti. “Kudüs güvende değilse, Gazze güvende değilse, Halep güvende değilse, Kerkük güvende değilse; soydaşlarımız ve kardeşlerimiz güvende değilse Ankara'nın güvenliğinden hiçbir akıl ve vicdan sahibi bahsedemeyecektir. Kadim devlet aklımız ve irademizle devrede olamazsak, siyasi ve diplomatik temasları, askeri caydırıcılıkla desteklemezsek Anadolu'da da benzer şeylerle karşılaşmamız mümkündür.

Sosyal medyadan yaptığım paylaşımda 'MHP olarak çağrımız şudur: Eğer bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse milletimle açık açık paylaşıyorum ki Türkiye süratle devreye girmeli, sorumluluğu gereği her neyse yapılmalıdır. Gazze'ye koruma misyonu bize ecdadımızın mirasıdır' demiştim. Bazıları önden siz buyurun diye alaycı karalama kampanyasına başvurdular.

Devletim istesin, milletim destek versin, Gazze'deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapanla insanlık mevzisine girmek için yola revan olmazsam namerdim.

İSRAİL'E TANINAN 24 SAAT SÜRE DOLDU

Gazze'yi ecdat mirası olarak göremezmişiz. İsrail-Filistin çatışması bizim meselemiz değilmiş. Bu ifade sahiplerinin hepsi vicdanen ve kalben yanmış ve küle dönmüş bir avuç çapulcudur. Zulmün karşısında tarafsızlık, namussuzluktur. Biz haklının, mazlumun, insan onurunun, kardeşlerimizin tarafıyız. 24 saat dolmuştur. Türkiye Cumhuriyeti barış ve çözüm iklimini yeşertmek adına her türlü müdahale ve mücadeleye hazır ve kararlı olmalıdır. Bizde geri adım yoktur. https://www.haber7.com/siyaset/haber/3361965-bahceliden-gazze-icin-muthis-cikis-safak-sokmeden-orada-olmasini-biliriz

Refah’taki katliam için şu söylüyor. “İsrail'in kanlı saldırıları aralıksız devam etmektedir. Katliamlara her gün yenileri eklenmektedir. Gazze'deki tablo kahredici boyuttadır. Refah'a düzenlenen saldırıların durdurulması istenmiş fakat İsrail buna aldırış etmemiştir. İsrail savaş uçaklarıyla ölüm saçmıştır. Netanyahu yani Caniyahu başta olmak üzere İsrail yönetimini tüm öfkemle lanetliyorum. Caniyahu ve savunma bakanı hakkında talep edilen tutuklama kararının uygun zamanda icra edileceği kaçınılmaz bir akıbettir. https://m.haber7.com/amphtml/siyaset/haber/3427954-mhp-lideri-bahceli-netanyahuyu-tum-ofkemle-lanetliyorum

Gerçekten söz bitmiştir.

Ve.

Türkiye hiçbir devleti, ülkeyi kale almadan, onlardan destek beklemeden ABD ve İngiltere’nin kışlası olan İsrail’i işgal piyonlarıyla birlikte aziz vatanımız olan Filistin topraklarından çıkarmalıdır.

Başka çare kalmamıştır. Genetiği bozuk insan görünümlü şeytanlar durdurulmalıdır.

Söz bitmiştir.

Selam ve Sabırla… 29.05.2024

Söz Bitmiştir: Nereye Sürükleniyoruz

 Söz Bitmiştir: Nereye Sürükleniyoruz

Veysi ERKEN Dr.

Dünya çok hukuk az kanuna doğru yol alırken bizler kuralın çok, hukukun yok sayıldığı bir meçhule sürükleniyoruz.

Bugün yazı yazmak hevesimi kaybettim.

Yazı hükümsüzdür. Söz anlamını kaybetmiştir.

Yetmişli yılların “Devlet” dergisinin sayfalarını karıştırıyorum. 

İlk sayı Mayıs 1978’e ait kapağında “İşkence-Zulüm-Karne ifadeleri” içinde “ vergi değil işkence” ve “kıyım-sürgün, kıyım makinası iktidar” yazıları. Bir dönemin hafızalara kazınan ve müsebbiplerini unutturmayan ifadeler ve yazılar.

Devam ediyorum derginin yazılarını okumaya ve o meş’um dönemi hatırlamaya. İktidar su-i icraatlarını ve eziyetlerini sürdürmekte, kulaklar feryatları duymamakta vatanseverler, inananlar ezilmeye devam etmekte ve bugünü yansıtan bir feryat.

Söz Bitmiştir.

Evet, gerçekten dini belirsiz, gayrı Müslim bir oligarşik zümrenin tasallutu yüzünden dün olduğu gibi bugün de söz bitmiştir.

İmdadıma Ayvaz Gökdemir beyin Ocak 1978’de Devlet dergisinde kaleme aldığı dünün ve bugünün feryadını yansıtan yazısı yetişti. Söz onun:

 “Şu sahada sözün bir haysiyeti kaldığına inanmıyorum. Söz bitmiştir. Duyacak kulak, anlayacak idrak, ürperecek kalb olmadıktan sonra konuşmanın veya yazmanın ne değeri olur? Söz, gidenleri geri getirir mi, yetimin bükük boynunu doğrultur, yaslı dulu güldürür mü, ‘anaların gözyaşını’ dindirir mi? Bundan geri sözü ne yapayım?

En mukaddes mefhumlar aşınmış, kelimeler birer boş kovan. Kelimelerimiz paramızdan daha değersiz. Sözün muhatabı yok, tesiri yok, kıymeti yok. Âdetâ deliler gibi kendi kendimize konuşuyor veya hastalar gibi sayıklıyoruz.  Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimse bir şeyi dinleme ve anlama ihtiyacında değil. Ne olursa olsun, herkes kendi türküsünü söylüyor. Tam mânâsıyla bir sağırlar diyalogu içinde, sözün ayağa düştüğü görülüyor. Hak, hakikat,ahlak,vicdan bitpazarı metaı sanki !...

En haksız olan en çok konuşuyor. En yüksek sesle konuşuyor. Sıkıştıkça bağırıyor. Onun ağzında lisan, sadece küfür, sövgü, tahrik âleti. Âcizin sığınağı uydurma dil, her yerde deva; açı doyurur, çıplağı giydirir, üşüyeni ısıtır, hastaya ilaç tesirlidir! Denilebilir ki adam konuşmuyor da gözbağcılık yapıyor. Standart ve şartlanmış beyin, laf salatasına tiryaki, ne söylense inanmağa âmâde. Aydın geçinen adam yalan morfinmanı olmuş; lafzı Türkçe’ye mânâsı Türk milletine hakaret olan yalan gıdasını aldı mı, başka bir şey istemiyor. Sadece ‘Ayy ne güzel’ çığlıkları ve şak şak şak! Bu manzara içinde Ord. Prof.’dan bilmem neye kadar bütün sıfatlar, an’lar, san’lar, unvanlar hep kof, hep boş ve son derece iğrenç. Altmışı, yetmişi devirmiş ömürler izdıraptan, çileden, mes’uliyet hissinden ve bezirgânlığı yağılan ilimden nasib almadan geçip, gitmiş. Riyakârlık, dalkavukluk, menfaatperestlik arasan tonla var! İnsan düşen kalkan, yanılan nedamet getiren, kazanan ve kaybeden bir varlıktır. Bunlarsa hep dört ayaklarının üstünde ve zeytinyağı gibi hep üstte kalmışlardır. Ar ve hayâdan nasipsiz oldukları için sustukları bir devir yoktur, her zaman konuşurlar. Sözün düşüşü mücerret, tek başına bir hâdise değildir Türkiye’de.

Münevver haysiyetinin bu derece düşük olduğu bir vasatta, her şarlatan bir mürşit, her gözü kara haris, bir kurtarıcı muamelesi görür. Adam, kitabı, istediği yerinden okuyor. Hem yüzünü, hem tersini söylüyor. Söylediği ile yaptığı ve yaşadığı, vaad ettiği ile gerçekleştirdiği birbirine zıt. Adam, topluluğun suratına kelimeler fırlatıyor sadece. Topluluk tasvibe, tasdike müvekkel, alkışa memur, minnet arzına

Müsaadeli. Adamda gam yok, tasa yok; çünkü ne yaparsa yapsın umut olmuş bir kere, kurtarıcı olmuş. Her ciddi işin acizi, her hakikatin yalancısı, her hakkın zalimi ama ‘kul taifesinin’ sihirbazı, ilahı! Adam elbette gam yemez.

Gam benim ekmeğim. Kederi ben yutkunurum. Çile benim kaderimdir. Âciz olan benim dilim. Söyleyemem, işittiremem, anlatamam... Eski, yani asîl ve köklü fakat günün aydın sosyetesinde itibarsız kelimelerle kem küm eden ben, evet, bugün âcizim. Çünkü hâlâ “kelâm”ın kıdemine, kudsiyetine inanıyorum. Ağızdan çıkan her sözün, Allah ve kulları önünde bir şeref taahhüdü olduğunu düşünüyorum. Benim dilimde kemik var; bugün ak dediğine yarın kara diyemez, işine gelmeyeni inkâr edemez. Hak, hakikat, ahlak, fazilet, vicdan gibi “çağ dışı” bir mefhumlar dünyasının müebbet mahkûmuyum. Vatan, millet sevgisi gibi “aşırı” duygularım, Allah ve Resûlu’nün yolunda olmak gibi “karanlık” inançlarım var! Yüzümün karasını saklamaya gücüm yetmez, onun için Allah’tan korkar, Peygamber’inden utanırım. Bu inançlarımın, bu tutkularımın simsarı ve tellalı değilim. Samimiyet, ihlâs, doğruluk gibi ölçülere şartlandırmışlar beni...”

Vesselam. 11.12.1999

28 Mayıs 2024 Salı

Türkiye Filistin/Gazze İçin Acilen Müdahalede Bulunmalıdır

 Türkiye Filistin/Gazze İçin Acilen Müdahalede Bulunmalıdır

Veysi ERKEN Dr.

“Bu ülkede basın önünde ilk defa, ‘Mehmetçik Filistinlilerin yanında İsrail’e karşı savaşa gitmeli’ diyen Muhsin Yazıcıoğlu’dur. O gün kendisine dedim ki; Başkan şehitlik imzanı attın. O da dedi ki: Bülent, şehit olmak için uğraşmıyor muyuz?”

https://x.com/ihhinsaniyardim/status/1712420406236160158

Evet.

Gerçekten yiğit, mert ve ahlak timsali olan dava ve yol arkadaşım Muhsin Yazıcıoğlu böyle haykırmış ve sesi dünyada yankılanmıştı.

Başta Siyonist ABD ve İngiliz haydutlarının kışlası olan İsrail’e karşı Filistinlilerin, Gazze'lilerin yanında ordularımız ve kendini İslam ülkesi kabul eden bütün ülkelerin orduları savaşa girmelidir ve İsrail terör örgütünü tecrit etmelidir. Hem de Filistinlilerle birlikte Yahudileri, Hıristiyanları kurtaracak bir şekilde.

Basın önünde bunu ilk dile getiren dava ve yol arkadaşım merhum Muhsin Yazıcıoğlunun talebine icabet edilmelidir.

Bilinmelidir ki, her Müslüman ve alperen böyle bir sefere katılmaya hazırdır.

Merhum başkanın ifadesiyle daim olarak “Kahrolsun İsrail, kahrolsun zulüm Yaşasın Filistin’in bağımsızlığı” https://www.youtube.com/watch?v=WlzE_8UI_zA diyenleriz ve gücümüz yettiğince gereğini yapanlarız.

Bizler sadece kavli duada değil fiili dualardayız inşallah. “2007'de İsrail Cumhurbaşkanı  Şimon Peres mecliste konuşturulduğunda genel kurulu protesto etmiş ve Siyonist İsrail’in bir terör devleti olduğunu ilan etmişti.

https://x.com/MuhsnYazicioglu/status/1714512465805836451

Siyonist İsrail’in bir terör devleti olduğunu ilan eden merhum Muhsin başkan katil sürünün başının mecliste konuşturulmasını doğru bulmamış ve şu sözlerle tel’in ederek dinlememişti. Ve meclise katılmayan tek vekil olmuş, milletin vekili olduğunu göstermişti.

İşte o konuşma: “Mazlum milletlere özgürlük önderliği yapmış olan TBMM'nin terörle özdeşleşmiş bir kişinin konuşmasına sahne olması, TBMM'nin misyonuyla bağdaşmıyor. Filistin'de yapmış olduğu katliamların kanı daha kurumamış, Kana'da mavi emzikli bebeğin fotoğrafları daha gözlerimizin önündeyken, terörist İsrail Cumhurbaşkanı’nın TBMM'de konuşma yapacak olması, millet vicdanını yaralamaktadır. İnsanlık duygularımızı rencide etmektedir.

Ben, İsrail Cumhurbaşkanı'nın Kana'da katlettiği bebeğin mavi emziğini takıp, konuşmasına tüm insanlıktan özür dileyerek başlamasını tavsiye ediyorum. O katilin konuşması sırasında Meclis'te olmayacağım. 9 aylık minik Abbas’ın hafızalara kazınan bebek resmini unutmasın. “Mavi emzikli çocuk’ kardeşleriyle birlikte terör ordusu İsrail tarafından hunharca katledilmiştir. Terör Ordusunun başı olan Şimon Peres konuşurken ben Meclis'te olmayacağım.”

https://islamianaliz.com/haber/9785391/muhsin-yazicioglu-israili-bir-devlet-olarak-gormuyorum-eskiya-ile-iliski-kurulmaz

Bütün Müslümanlara sesleniyorum.

Artık başta ABD ve İngiltere olmak üzere Siyonist haçlı zihniyetinin terör örgütü olan İsrail’i tecrit etmenin zamanı kalmamıştır.

Sessiz kalan herkesin katliamda, soykırımda payı vardır. Filistin cehennem olmuş kurtarılması gerekir. Her vicdanlı insan için farzdır.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlunun çağrısına elbirlik sahip çıkalım ve gereğini yapalım.

Merhum Necmettin Erbakan’ın ifadesiyle “Gafletin Dönüşü olur ama ihanetin asla”  gafletten uyanma ve ihanet çukuruna yuvarlanmama zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 28.05.2024

 

 

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Gazze için Sessizliğe İsyan Soykırıma İsyandır

 Gazze için Sessizliğe İsyan Soykırıma İsyandır

Veysi ERKEN Dr.

ABD ve İngiltere’nin kışlası İsrail GAZZE’DE soykırımını sürdürüyor.

Dünyadaki yönetimler sağır, dilsiz ve sessiz.

Selçuk Bayraktar ve insanlığını kaybetmemiş olanlar sessizliğe, sağırlığa ve dilsizliğe isyan ediyor. Şimdi soykırımcılara isyan ve katliamı durdurma zamanıdır

Evet.

Selçuk Bayraktar mevcut durumu şöyle dillendiriyor.

İsrail yönetimi ve O'na koşulsuz soykırım desteği veren ABD, dünyayı korkunç bir karanlığa doğru sürüklüyor. Terörist ve faşist İsrail yönetimi, bebekleri, çoluk çocuk demeden masum sivilleri canavarca katlediyor. Açıkça soykırımın tüm eylemlerini sergilerken, tarihte pek eşi benzeri görülmemiş bir şekilde bu niyetini gizleme ihtiyacı dahi duymadan tüm medeniyete ve insanlığa gözdağı veriyor. Tüm dünyaya, inşa ettiği bu faşist canavarca düzen için “boyun eğeceksiniz yoksa sizlerin de sonu benzer olacak” mesajı veriyor. İnsanlık ve biriktirdiği tüm medeniyet değerleri, varoluşsal bir tehditle karşı karşıya. En temel insani haklar; yaşam hakkı, hürriyet ve fikir özgürlüğü gibi değerler, bu canavar teröristler ile koşulsuz destekçileri tarafından hiçe sayılıyor. Dünyada barışı, huzuru, özgürlüğü, adaleti ve düzeni tesis eden tüm müktesebat ve müesseslerin hepsi iflas etmiş durumda. Dünya ve tüm insanlık, freni boşalmış bir ölüm treni gibi hızla korkunç bir kaosa doğru sürükleniyor. Tüm insanlık olarak; Ya uyanıp kendimize geleceğiz ve bu insanlık düşmanı kötücül akılla topyekûn mücadele edeceğiz; Ya da en kıymetli varlıklarımıza, nesillerimize kalan dünya, -kalabilirse-korkunç bir cehennem olacak!”

https://x.com/Selcuk/status/1794849042075132241?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1794849042075132241%7Ctwgr%5E180288472b3ce77397ae45bba2f2f1fb136b81f4%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fwww.haber7.com%2Fguncel%2Fhaber%2F3427541-selcuk-bayraktar-israil-ve-abdyi-bombardimana-tuttu-tum-insanliga-cagri-yapti

Doğru sözler ve tespitler.

Sessizlik, sağırlık ve dilsizlik son bulmalıdır. Soykırımı planlayan ABD, İngiltere ve bütün Siyonistler durdurulmalı, İsrail denilen kışlaları ve içindeki katiller tecrit edilmelidir.

Bunlar gerçekleştirilmezse dünya tamamen cehennem’e döner.

İslam ve mazlum coğrafyalar hala neyi bekliyor. Birleşmiş milletler denilen illetler topluluğu harekete geçecek değildir.

Unutmayın toplumlar hep “uluslararası hukuk” ve “uluslararası toplum” laflarıyla aldatılıyor, uyutuluyor ve yok ediliyor. Tabii ki, bu aldatmalar soykırıma uğratmalar yeni değildir. Çok eskilere gitmeye gerek yok.

Bir(LEŞ)miş (M)illetler teşkilatının kuruluşundan beri var Evet.

Birmiş illetler.

Güya devletlerarasında çıkabilecek ihtilafların çözümü ve adaletin sağlanması amacıyla “uluslar arası hukuk” oluşturulmuş ve adil olunmadığı takdirde devletler ortak tepki koymanın belirtisi “uluslararası toplu tabiri ihdas edilmiş.

Maalesef Birleşmiş Milletler yerine Bir(LEŞ)miş  (M)illetler oluşturulmuştur.

Bu leş Siyonist haçlı zihniyeti tarafından oluşturulmuştur. Milletleri sömürme, katliamlara, soykırımlara, vahşete, şiddete, işgale zemin hazırlama aracıdır.

Ve her zaman tepkisizlik aracı olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Dünyanın muhtelif bölgelerinde, Gazze’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Afrika’da devam eden katliam ve soykırım karşısındaki tutumun asıl müsebbibi bu leş yapıdır.

Maalesef bu haydut yapının sahipleri, Siyonist haçlı zihniyetinin ana merkezleri olan Amerika, İngiltere, İsrail ve bütün batı/batıl ülkeleridir.

Bütün mazlum ve mağdur coğrafyaların özgür olabilmesi için dünyanın bu yapılanmadan kurtulması gerekir.

Bu yapıya isyan etmeyen sessiz kalan suç ortağıdır.

Hâsılı kelam.

Bilinmelidir ki, “uluslararası hukuk” ve “uluslararası toplum” kavramları milletleri sömürmek ve soykırımları çoğaltmak için uydurulmuş kavramlardır. Milletler arası adaleti ve merhameti sağlamaya yönelik kavramlar değildir. Aksine toplumları yok etmek için kullanılan araç kavramlardır.

Kurtuluş RED ile başlar. Sesi yükseltme ve gereğini yapmakla devam eder.

Bir(LEŞ)miş (M)illetler’i, ABD’yi, İngiltere’yi ve topyekûn batılın reddi ile başlar. Çünkü BİRMİŞ İLLETLER vardır ortada.

Şimdi illetlerden kurtulmak için sesi yükseltmek ve harekete geçme zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 27.05.2024

 

Uluslararası Hukuk mu Dediniz? DTÖ, DSÖ, UCM, UAD ne işe yarar?

 Uluslararası Hukuk mu Dediniz? DTÖ, DSÖ, UCM, UAD ne işe yarar?

Veysi ERKEN Dr.

Toplumlar hep “uluslararası hukuk” ve “uluslararası toplum” laflarıyla aldatılıyor, uyutuluyor ve yok ediliyor.

Uluslar arası hukuksuzluk Bir(LEŞ)miş (M)illetler teşkilatının kuruluşundan hatta dava öncesinden beri var diyebiliriz.

Uluslar arası hukuk denilen kanunlar, ilkeler, kurallar zorbaların, bilhassa ABD, İngiltere denilen haydutların dayattığı kurallardan başka bir şey değildir.

İhtilaflarda, ticarette, sanayide, sağlıkta, eğitimde, adalette, cezada kısaca her alanda cari olan ve cari kılınmak istenen kurallar zorbaların hazırladıkları kanunlar ve hukuk diye dayattıkları melanetlerdir.

Falan ülke ile ticaret yapamazsınız, madenlerini işletemezsiniz, devletleri tanıyamazsınız, yargılayamazsınız, tek başıma red ederim, katliamlar, soykırımlar, vahşetler, işgaller sürsün anlayışı ve kuralları dayatmanın, zorbalığın en belirgin kurallarıdır.

Hüseyin Çağrı Çorlu Bey’i dinlerken bir daha hukuksuzluğu anlamış oldum. Bir Kitap Bir Yazar” programında “Dünya Ticaret Örgütü Hukuku” isimli kitabını, nasıl ve hangi gerekçelerle ve yolculuğunu tanıttı.

Kitap çalışması güzel, faydalıdır.

Ama işin özü şu ve bizleri bilgilendirdi.

Dünya Ticaret Örgütünün ilke ve kurallarını esasında ABD, İngiltere ve şürekâsı belirledi ve ülkelere dayattı, dayatmaya devam ediyor, işine gelmediğinde reddediyor ve dünya seyrediyor.

Tabii ki dayatma sadece DTÖ ile sınırlı değildir.

Dünya Sağlık Örgütünün dayatmaları, salgın dönemi diye yutturdukları devirdeki mel’anetleri ve sonuçları ortadadır.

“Bir LEŞ miş M illetler”e bağlı hangi kuruluşu incelersek aynı sonuçla karşılaşırız.

UCM ve Uluslararası Adalet Divanı”nın icraatları/ icraatsızlıklar ortadadır.

Soykırımlar, yağmalar, katliamlar, vahşetler, işgaller, sürgünler vs. bu kuruluşlar marifetiyle unutturuluyor, sürdürülmelerine imkân sağlanıyor ve insanlar yok ediliyor.

Vicdanlılar, mazlumlar, ahlaklılar, Müslümanlar buna isyan ediyor ve gerçekten hak ve hukukun hâkim olmasını istiyor, bekliyor.

Ama mevcut yapının düzelmesi mümkün görülmemektedir.

Düzelme ne zaman mümkün olabilir?

Kanaatime göre ülkeler “One Minüte”yi ve “Dünya Beşten Büyüktür” gerçeğini kabul ettikleri ve gereğini elbirlik ile yerine getirdiklerinde mümkündür.

“Dünya beşten büyüktür” ve “One Minüte” ifadeleri bu zorba yönetim anlayışına, dayatmalara isyanın dışa vurumu,  açığa çıkarılmasıdır.

Evet.

Birmiş illetler. LEŞ var ortada.

Uluslar arası hukuku oluşturduğu varsayılan kurallar, kaideler ve düzenlemeler, dünyada nizamı sağlayacak ilkeler hâkim değildir. Zorbaları koruyan, zorbalıklarının devamını sağlayan ve onları koruyan kurallardır.

Batı/ batıl güya devletlerarasında çıkabilecek ihtilafların çözümü ve adaletin sağlanması amacıyla “uluslar arası hukuk” oluşturulmuş ve adil olunmadığı takdirde devletler ortak tepki koymanın belirtisi “uluslararası toplum tabiri ihdas edilmiş.

Özetle Tevhide dayanmayan kurallar uluslar arası hukuk diye yutturulmuş ve yutturulmaya devam ediliyor.

Maalesef Birleşmiş Milletler yerine Bir(LEŞ)miş  (M)illetler oluşturulmuştur.

Ve bu yolla dünyada zulümler, soykırımlar ve işgaller devam ettiriliyor

Bu leş Küresel siyonist haçlı zihniyeti tarafından oluşturulmuştur. Milletleri sömürme, katliamlara, soykırımlara, vahşete, şiddete, işgale zemin hazırlama aracıdır.

Ve her zaman tepkisizlik ve soykırım aracı olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Kuruluşundan beri dünyada olan ve biten bütün katliamları inceleyiniz altından LEŞ İLLETLER ve bağlı teşkilatları ortaya çıkar.

Soykırımı durdurmakla mükellef olduğunu zannettiğimiz Birleşmiş milletler teşkilatı her katliam veya sömürü için toplantıya çağırılır ve hemen hemen bütün kararlar Güvenlik Konseyi’nin daimi denilen vahşi üyeleri tarafından veto edilir.

Öyle bir yapı oluşturuldu ki, vahşet, işgal, katliam, sömürü bu mekanizma ile devam ettirilir.

Adalet Divanı geç işletilir, UCM, DTÖ, DSÖ doğru karar alsa kararları uygulanmaz.

Dünya Ticaret Örgütü marifetiyle ülkelerin ticaretleri engellenir, halklar perişan edilir.

Birleşmiş milletlerin üyeleri sadece figürandır.

Maalesef bu haydut yapının sahipleri, Siyonist haçlı zihniyetinin ana merkezleri olan Amerika, İngiltere, İsrail ve bütün batı/batıl ülkeleridir.

Bütün mazlum ve mağdur coğrafyaların özgür olabilmesi için dünyanın bu yapılanmadan kurtulması gerekir.

Hâsılı kelam.

Bilinmelidir ki, “uluslararası hukuk” ve “uluslararası toplum” kavramları milletleri sömürmek ve soykırımları çoğaltmak için uydurulmuş kavramlardır. Milletler arası adaleti, ticareti, sağlığı ve merhameti sağlamaya yönelik kavramlar değildir. Aksine toplumları yok etmek için kullanılan araç kavramlardır.

Kurtuluş RED ile başlar.

Bir(LEŞ)miş (M)illetler’in topyekûn reddi ile başlar. Çünkü BİRMİŞ İLLETLER vardır ortada.

Bilgilendirme için teşekkürler Hüseyin Çağrı Çorlu hocam

Şimdi illetlerden kurtulma zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 27.05.2024

 

26 Mayıs 2024 Pazar

Sokaklar Köpeklerden Arındırılsın

 Sokaklar Köpeklerden Arındırılsın

Veysi ERKEN Dr.

Neredeyse her saat bir insan köpeklerin saldırısına uğruyor Türkiye’de.

Toplumsal yaşayışımız/yapımız köpeklere ve köpekleri sahiplenen haçlı lobilerine endekslenmiş.

Modernizm adı adlında insanlar köpeklere hizmet eder hale dönüştürmüş.

Köpekleri sahiplenen, insanları hizmetçi olarak gören yapılar “maske” ve özellikle “Atatürkçülük maskesi” kullanmaktan asla vazgeçmiyor.  Bu görevlilere diyor ve hatırlatıyoruz bari Mustafa Kemal döneminde köpekler için yapılan düzenlemeleri savunun, yaşayın ve sahiplenin.

İşte o dönemde köpeklerle ilgili yapılan düzenleme;

Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti’nin (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) yayımladığı “köpeklere karşı ittihaz edilecek tedbirler” hakkındaki genelgede (tamim) şu maddeler yer alıyor:

Sahipsiz olan bütün köpekler itlaf edilecektir.

Şehir ve kasabalar dahilinde beslenen sahipsiz köpekler, hiçbir surette başı boş olarak mahalle arlarında, çarşı ve pazarda dolaştırılmayacaktır. Dolaştırmak isteyenler hayvanın ısırmasına mahal bırakmamak üzere ağız ve burnuna maske takmaya mecbur tutulacaklardır. Bu hususun şehir ve kasabalar dahilinde belediyeler tarafından neşir ve ilanı ile şiddetli murakabe edilmesi ve muhalif hareket edenler hakkında belediyece ceza tatbik edilmesi icap eder.

Maskesiz görülecek köpeklerin itlaf edileceği de halka tefhim edilecek (duyurulacak) ve bunu müteakip maskesiz dolaştığı görülen köpekler itlaf edilecektir.

Köylerde bulunan sahipli köpekler gündüzleri bir mahalde bağlı olarak bulundurulacak ve ancak geceleri bekçilik işini görebilmeleri için serbest bırakılacaklardır. Bu mecburiyet köy ihtiyar heyeti vasıtası ile bütün köylülere tamim edilecek ve mecburiyete riayet etmeyenlerin köpekleri itlaf edilecektir.

Köpeklerin itlafında kullanılacak zehir masrafı şehir ve kasabalar belediyelerine aittir, Bununla beraber zaruret hissedilecek olursa ve makamı vilayetçe lüzum gösterilirse Vekaletimizce sari (bulaşıcı) hastalıklar tahsisatında muavenette bulunulacaktır. Mahallince münasip görülen yerlerde başı boş kopeklerin kurşunla itlafı daha ameli olur. Tamim muhteviyatının dikkatle takip ve tatbiki eshabının temini ve vilayet dahilinde bu hususta yapılan icraat hakkında Vekalete peyderpey malumat verilmesi ehemmiyetle rica olunur.” https://www.haber7.com/guncel/haber/3426949-ataturkun-1932-yilinda-yayinladigi-sokak-kopegi-genelgesi-sorun-boyle-cozulmus

Özellikle haçlı lobilerinin paralı elemanlarına kanılmaması ve hemen tedbir alınması gerekir ve samimi olanlar geçmişte alınan tedbirleri uygular.

Bilindiği üzere “Modernizm öyle bir şey ki; Sizi köyde koyun çobanlığı yapmaktan utandırıp, Şehirlerde köpek çobanlığı yapmayı medeniyet diye gösterir”

Türkiye’de maalesef köpeklere çobanlık yapması gerekenler de köpeklerine sahip çıkmıyor ve sokağa salınan köpekler insanlara saldırıp yaralanmalarına, ölmelerine, kudurmalarına vesile oluyor.

Onun için acilen. Hem de çok acil bir şekilde sokaklar, caddeler ve mahalleler köpeklerden ve şehirler başıboş bırakılan köpeklerden arındırılmalıdır.1932 tarihli genelgenin gereği hemen yerine getirilmelidir.

Sokakları köpeklerden arındırmayan tüm yetkililer ve sorumlular misliyle cezalandırılmalıdır.

İnsanımız her gün köpeklerin saldırısına maruz kalmasın, korkar hale gelmesin. Korkmadan yaşama hakkını kullanabilsin.

Çocuklarımız sokakları şenlendirebilsin, okullarına rahat gidebilsin, insanımız yaralanmasın bir tarafı sakat kalmasın, kuduz olup ölmesin.

Selam ve Sabırla… 26.05.2024

Midyat’ın Kalkınmasına Katkı İçin Üniversite Şart

 Midyat’ın Kalkınmasına Katkı İçin Üniversite Şart

Veysi ERKEN

Şehirlerin maddi anlamda kalkınması, gelişmesi ve refahı için bazı hususların bir araya gelmesi gerekir.

Öncelikle şehri cazip hale getirecek unsurları ve yatırımları gerçekleştirmek gerekir.

Bunların başında Üniversite, Sanayi ve Sağlık yatırımları gelir.

Midyat’ın bu yatırımlara ihtiyacı vardır.

“Yapay zekâ ve Bilgi Teknolojileri”nin her alanda öne çıktığı bir dönemdeyiz.

Midyat bu alandaki yatırımlarla hızlı bir şekilde kalkınabilir potansiyele sahiptir.

Acilen üniversiteye ihtiyacı vardır.

Ve bunların başında "Teknokent”iyle birlikte “Üniversite” gelmektedir.

"Teknokentl"erin şehirleri nasıl sanayi bölgelerine çevirdiğini ilgi duyanlar bilir.

Midyat’ta ÜNİVERSİTE acilen kurulmalıdır.

Maalesef şehrin zenginleri ve akademisyenleri şehirlerini, Midyat’ı unutmuş durumdalar.

Bireysel olarak çok zengin olabilir, unvanınız en üst derecede olabilir.

Ama şehre katkınız yok mesabesinde.

Yine de Midyat’ta  “Sağlık ve Mühendislik Üniversitesi” bir bütün olarak kurulmalıdır diyorum ve her mahfilde bunu dile getiriyorum.

Yetkililer, etkililer, zenginler ve akademisyenler ilgisiz kalsalar bile.

Hani eğitim şart denilir ya.

İşte Midyat’ın gelişmesi ve kalkınmasını hızlandırabilmesi için üniversite denilen eğitim kurumuna ihtiyacı vardır.

Fakülteler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulabildiği için hemen Eczacılık, Diş Hekimliği, Hemşirelik ve diğer sağlık hizmetlerinin ifasını sağlayacak evsaftaki insan ihtiyacını karşılayacak birimlerin oluşturulabilir.

Gelecek öğretim yılına yetiştirilebilir ve yatırım safhasına geçilebilir.

Yeter ki, zenginlerimiz, yetkililerimiz, etkililerimiz ve akademisyenlerimiz gayret sarf etsin.

Bilindiği üzere “olan” şey geliştirilir veya dönüştürülür. Olmayan şey geliştirilemez. Bunun için variyetli Midyatlıların katkılarını sağlayabilmenin yolu üniversitenin fakültelerinin resmi olarak tescil edilmesinden geçer.

Midyat için hayal kuranlara sesleniyorum.

Teşebbüs etmenin zamanı geçmiş bile.

İnanıyorum ki, talep ve uygun hazırlıklarla teşebbüs edildiğinde cumhurbaşkanı olumlu yaklaşacak ve konu çözülecektir.

Evet,

İnanıyorum ki, Midyat ve Midyatlılar güzel, hayırlı ve refahlarını arttıracak üniversiteye layıktır.

Geç kalınmakla birlikte harekete geçilmelidir.

Haydi Midyatlılar.

Gayret ediniz ve yetkilileri harekete geçiriniz. Üniversiteye kavuşunuz.

Selam ve Sabırla… 26.05.2024

 

 

25 Mayıs 2024 Cumartesi

“Türkiye Kart” ve “Troy” işletim sistemini Kimler Geciktiriyor?

 “Türkiye Kart” ve “Troy” işletim sistemini Kimler Geciktiriyor?

Veysi ERKEN Dr.

Bazı konular yıllarca sürüncemede bırakılır, sonunda millet bıktırılır ve desteklemekten vazgeçer. Bu konulardan biri de “Türkiye Kart” ve “Troy” ödeme/ işletim sistemi”dir.

Gerçekten merak ediyorum. 2016 yılından beri üzerinde çalışılan “Türkiye Kart” ne zaman başta kredi kartı olmak üzere, ödeme sistemi olarak devreye sokulacak, “troy” işletim sistemi ne zaman başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere yaygınlık kazanacak.

Bizler bireysel olarak bunu yapmaya çalışıyoruz, ama hala ortada kredi kartı olarak kullanabileceğimiz “Türkiye Kart” yok. “Troy” yok.

Bu konuda defalarca yazı yazdım.

Bu işte bir bit eniği var gibi görünüyor.

Her şey hazır deniliyor da neden helva yapılmıyor.

Kim ve kimler engelliyor.

Yabancılar mı?

Yabancıların yerli görünümlü uşakları mı?

Vatandaş olarak bunu bilme hakkımız var.

Her şey tamam ve hazırsa neden bekleniyor.

Yıllar önce ”Türkiye Kart” ve “Troy İşletim sistemi” ilgili teklifte bulunmuş ve şöyle demiştim. “Yerli olarak PTT tarafından geliştirilen ve özellikle bütün ülkede başta toplu ulaşımda kullanılacak *Türkiye kartı* ve yerli kredi kartı olarak ve *troy* işletim sistemiyle hemen devreye alınmalı ve yaygınlaştırılarak “visa, MasterCard ve diğer yabancı kartlar”ın hâkimiyeti sonlandırılmalı ve “tek kart” bütün şehirlerde toplu taşımada ve kredi kartı olarak kullanılmalıdır”

Aradan neredeyse yıllar geçti.

Kanaatime göre her şey hazır olduğuna göre hemen başlatılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.  Hatta Belediyeler ve Resmi kurumlar için zorunlu olmalıdır.

Artık yerli kartlarımız sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde kullanılmalıdır. 

Evet.

2023’te yaygınlık sağlanacaktı. 2023 yılı bitti ve hala yaygınlaştırma gerçekleşmedi. Zaman geçti. Yabancılara ödemeler hala devam ediyor.

Yıl 2024.

Mayıs ayı da bitmek üzeredir.

Geciktiren eller kırılmalıdır.

Türkiye kendi kartını ve işletim sistemini hemen devreye sokmalıdır.

Hâsılı kelam daha fazla gecikilmemeli ve “Troy işletim sistemi” ile “Türkiye Kart”ı bütün kartların yerini tutacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır.

Selam ve Sabırla… 25.05.2024