İnançta Tevhid Ümmette Vahdet
Veysi ERKEN Dr.
İnançta tevhid bir hayat tarzıdır Müslüman için. “LA” ile başlar “tevhid” inancı. “La ilahe illallah, Muhammedun Rasulullah” ifadesinin gönüllere, kalplere, yüreklere ve amellere, fiillere nakşedilmesidir Tevhid inancı.
“Tevhid inancı” birleştiricidir. Tevhid inancı “Ümmette Vahdet”i sağlar gönüllerde yer etmişse.
Dünümüzü ve günümüzü incelediğimizde “tevhid” anlayışının birleştirici, tevhidi esas almayan “aidiyet”çiliğin tefrikacı ve ayrıştırıcı olduğunu görürüz “Aidiyet, kişiler arası ilişkilerin kurulmasında, sürdürülmesinde ve geliştirilmesinde etkin olan evrensel bir istektir. Araştırmacılar ait olma hissini, insanlar arası ilişkinin temel bir bileşeni olarak kendini algılama, çevre ya da bir sistem içine katılma duygusu olarak kavramsallaştırmaktadır. Öte yandan ilk dönemlerden itibaren aidiyet bir ihtiyaç olarak ele alınıp değerlendirilmiştir. Zira ilkel topluluklarda aidiyet mefhumunun ortaya çıkış serencamında sosyal deneyimlerin aidiyet üzerindeki belirleyiciliği noktasında önemli veriler ortaya konulmuştur. Bu topluluklardaki kişiler arasında güvenlik, barınma, savunma gibi temel yaşam aktivitelerini yerine getirmek açısından bir gruba ait olmak hayati bir önem taşımaktadır. Bütün bunlar da bireyin aidiyete olan ihtiyacını ortaya koymaktadır. https://dergipark.org.tr/tr/pub/igdirsosbilder/issue/65608/978407
İslam “aidiyet”i ve “mensubiyet”i reddetmez, “tevhid”i ortadan kaldırıcı olmasını reddeder.
“Tevhid” inancı yerine “kimlik”e ve “asabiyet”e dönüşen veya dönüştürülen “aidiyet”ler ve “mensubiyet”ler “ölümcül” olabilir.
Esasında “aidiyet” inkâr edilecek şey değildir. Bizim medeniyetimizde “aidiyet”in inkârı söz konusu değildir.
Birey veya gruplar birden fazla birkaç aidiyete sahip olabilirler. Önemli olan bu aidiyetleri kimliğe dönüştürüp “tevhid inancı”nı ortadan kaldırıp başka aidiyetleri imha etme vasıtası haline getirmemedir.
Bilinen gerçek şudur ki, asabiyet şeklinde kimliğe dönüştürülen aidiyetler ölümcül olabilir ve Müslümanlar arasında “aidiyeti kimliye dönüştürerek kullanan Siyonist haçlı anlayışı olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Tarih boyunca menfur emellerini gerçekleştirmek isteyen Siyonist haçlı zihniyeti İslam coğrafyasında aidiyetleri kimliklere dönüştürme çabasında olmuş, “ümmette vahdet” anlayışını ortadan kaldırmıştır.
Tapınak şövalyelerinin, haşhaşilerin ve uzantılarının bu politikası tespit edilip hayatımızdan çıkarabildiğimiz an kurtuluşun adımı atılmış olur.
Bu lanetli zihniyet dün Hint kıtasında, insanları aidiyetlere bölmüş Babür, Selçuklu, Osmanlı devletlerinin sonunu hazırlamıştır.
Ümmetin vahdetini ortadan kaldırmıştır.
Esasında o kadar uzağa gitmeye, tarihin derinliklerine inmeye gerek olmasa gerektir. Bugün Afganistan, Türkistan, Sudan, Libya, Cezayir, Suriye, Türkiye vs. ülkelerde sahnelenen oyun aynıdır.
“İnançta Tevhid Ümmette Vahdet” anlayışını ortadan kaldırma.
Kısaca İslam coğrafyasında aynı zihniyet tefrika ağlarını örmektedir. İngiliz-Fransız gizli anlaşması “Sykes- Picot” ile tefrikayı nasıl ördüğünün bir göstergesidir. (Bu anlaşmayı okumak isteyenlere aşağıda verdiğim iki link’teki makaleleri okusun http://www.dunyabulteni.net/haberler/301594/sykes-picot-anlasmasi-neler-getirmisti ve http://www.jasstudies.com/Makaleler/1500154802_18-Yrd.-Do%C3%A7.-Dr.-%C4%B0smail-%C5%9EAH%C4%B0N.pdf )
Esasında bu anlaşmayı basiret ve feraset sahibi olan herkesin okuması, anlaması ve ibret alması gerekir.
Yüz yıllar öncesi karanlık dehlizlerde oluşturulan tefrika bugün de aynı zihniyet tarafından devam ettirilmektedir. Dün Fransa ve İngiltere diyorduk. Bugün Fransa ve İngiltere’ye Amerika, Almanya, Rusya İtalya, kısaca bütün Siyonist haçlı ülkeleri ve kışlaları İsrail terör örgütü eklemlenmiştir.
Bu melun zihniyet tefrika ağlarını İslam coğrafyasında taşeron örgütler, satılmış gazeteciler, kiralık bürokratlar, zihni iğfal edilmiş aydınlar (!), sanatçı kılıklı müptezeller, şeyh, cemaat önderi görünümlü aptallar vasıtasıyla gerçekleştirmektedir.
Maalesef İslam coğrafyasında “İnançta tevhid, ümmette vahdet” anlayışı yerine “aidiyet” ve “mensubiyet”i esas alan tefrika zemini mümbitleşmiştir. GAZZE’deki, Türkistan’daki, Afrika’daki perişanlığımız “”inançta tevhid ümmette vahdet” anlayışının ortadan kalkışının bir delilidir.
Türkiye bu tefrikayı ortadan kaldırma ve “inançta tevhid ümmette vahdet” ilkesini ikame etme çabasında olduğu için hedef tahtasındadır.
Ülkemizi hedef tahtasına oturtanlar bir taraftan dostluk (!) ve barış (!)tan dem vururken maşalarını ve taşeronlarını piyasada bulundurmaktan geri durmamaktadır.
Felahımız mümkün mü?
Elbette mümkündür.
Felahımız “Allah’a dayanmak, Sa’ye sarılmak ve Hikmet’e ram olmak”la, “inançta tevhid ümmette vahdet imanını ihya etmekle mümkündür.
Felahımız Siyonist haçlı zihniyetinin maşaları ve taşeronları marifetiyle oluşturdukları “tefrikacılık” zemini kurutmak ve “tevhid” ve “vahdet” anlayışını hâkim kılmakla mümkündür.
Kısaca yürekler “şahadet”te “tevhid”leştiğinde ve birleştiğinde “felah” başlamış olacak inşallah.
Şahadet demek “Eşhedu En’la İlahe İllallah ve Eşhedu En’ne Muhammedun Abduhu ve Resuluhu” demektir.
Merhum Akif;
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” diyerek bize tevhidin yolunu göstermektedir.
“İnançta Tevhid, ümmette vahdet”e çağrımızı Merhum Abdurrahim Karakoç’un mısralarıyla tekrarlayalım ve Siyonist haçlı zihniyetinin ayrıştırıcı politikalarını tarihin çöplüğüne atalım.
“BİRLEŞİN EY!.. YOLLARI KUR'AN DA BİRLEŞENLER.
BİRLEŞİN, İTİKATTA, İMANDA BİRLEŞENLER.
AYRILIK YAKIŞMIYOR, BÖLÜNMEK GÜNAH SİZE.
BİRLEŞİN EY!.. SECDE-İ RAHMAN'DA BİRLEŞENLER...
Selam ve Sabırla…19.05.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?