12 Mayıs 2024 Pazar

“Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”

 “Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”

Veysi ERKEN Dr.

“Anadolu İlahiyat Akademisi”nde “Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”* başlıklı bir açık oturum düzenlendi.

“Milli Görüş’ün İslam Algısı”

“Milliyetçi Çevrelerin İslam Algısı Türk-İslam Sentezi”

“Seküler ve Sosyal Demokrat Çevrelerin İslam Algısı” başlıklarıyla konu izah edilmeye çalışıldı. https://www.youtube.com/watch?v=bxnGxCcUmSo

Konuşmalardan ve soru cevap faslından çıkardığım sonuç şudur.

Bilhassa otuzlu ve kırklı yıllarda “İslam” insanımızın hayatından tamamen kazınmaya çalışılmış ve nesiller neredeyse imha edilmiştir. “İslam” algısı o zemin üzerinden veya o zeminden koparak gelişmeye çalışılmış.

Ellili yıllarda İslam ile ilgili yaklaşımda az da olsa bir yumuşama gerçekleşmiş ve siyasi alanda Müslümanlar kendilerine yer aramaya başlamışlar, kendilerini konumlandırmaya başlamışlar.

Altmışlı yıllarda arayışlar ve belirginleşmeler artmıştır.

Ellili yıllarda beraber hareket edenlerin okumaları farklılaşınca gruplaşmalar çoğalmış, milli görüş, milliyetçi görüşler ve sol görüşler biçiminde anlayışlar ve zihniyetler belirginleşmiştir.

Özellikle merhum Erbakan’ın siyasi sahnede 26 Ocak 1970 yılında “Milli Nizam Partisi”ni kurması, önce ahlak ve maneviyat ilkesiyle hareket etmesi İslami öze dönüşü hızlandırmış denilebilir. Kuruluş beyannamesi şu şekilde başlar: Allah'ın, Hakkı tutma, iyiyi sağlama ve kötüyü men etme yolunda bulunmak üzere seçtiği mümtaz ve aziz milletimiz!

Asırlardan beri özleyip beklediğin, kendi ruhunun derinliklerinden gelen ve senin bizatihi kendi öz varlığının mânâ ve madde sahasında yeniden doğuşundan başka birşey olmayan Millî Nizâm Partisi, kuruluşu münasebetiyle sana ilk hitabını yaparken, önce Cenab-ı Hak'kın sayısız nimetlerine şükreder.

Millî Nizâm Partisi, Milletimizin fıtratında mevcut ahlâk ve fazileti kuvveden fiile çıkarmak v e bu sayede cemiyetimize nizâm, huzur, içtimai adalet ve vatandaşlarımıza da saadet ve selâmet getirmek gayesiyle kurulduğunu belirtir; bugün içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, Hak'kın yardımıyla çok yakın bir gelecekte, milletimizin yeniden bütün dünyaya örnek büyük bir medeniyet kuracağını

müjdeler; bütün vatandaşlarımızı bu ulvi gayenin tahakkuku için el birliği ile çalışmağa çağırır.”

https://acikerisim.tbmm.gov.tr/server/api/core/bitstreams/eb9ac9c0-16d7-4e30-aa89-458bfc86a213/content

Milliyetçi çevrelerde İslam algısı 8-9 Şubat 1969 yılında CKMP’nin Adana’da yapılan kongrede net bir şekilde uğramıştır.  Merhum Alpaslan Türkeş’in “Ben Türk Milletini, Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, Rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, Ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, ALLAH YOLU’na çağırıyorum.” İfadesiyle İslam Algısı berraklaşmış ve doğru zeminde siyaset yürütülmeye çalışılmıştır. “Kongre sonrası “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın”, “Çağrımız İslam’da Dirilişedir” ilkeler haline getirilmeye başlanmıştır.

https://www.youtube.com/watch?v=kauNDWWT_gU

 

Milliyetçi Çevreler ile Milli Görüş hareketi zamanlama açısından da bir yakınlık görülmektedir.

Seküler ve Sosyal Demokrat diye tabir edilen çevrelerde İslam Algısı yok hükmündedir. Genel olarak bu çevrelerde Jön Türk ve İttihatçı anlayış hâkimiyetini devam etmekte ve İslam’a mesafeli durmaktadırlar.

Anladığıma göre bu çevreler Moiz Cohen’in “Türkün Yeni Amentüsü”ne inanmaya devam ediyorlardır.

Özetle açık oturumda dinlediklerimden çıkardığım sonuç bu şekildedir.

Ve Türkiye’de İslam Algısı iki akım şeklinde daha da belirginleşmektedir. Bir mecrada “İlayı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem “ ülküsü, diğer mecrada İslam düşmanlığı.  Daha önce bu iki zihniyeti şu şekilde ifade etmiştim.

Zihniyet sorununa bu bağlamda baktığımızda ülkemizde cari iki farklı zihniyetin varlığı ile karşılaşırız.

Biri “öze dönüş” diğeri “özden kopuş” zihniyeti.

Öze dönüş zihniyeti eksiyi fazlası, hatası sevabıyla bize ait değerleri ihya ve yaşatmaya çalışır, diğeri özden kopuş zihniyeti, varsa/ kalmışsa bize ait değerlerin kırıntılarını bile ortadan kaldırmaya çalışır.

Özden kopuşun ataları olan “İttihatçı” zihniyet oluşumundan beri bize ait değerleri, İslamî ilke ve kuralları ortadan kaldırmakla memur edilmiştir.

Bilindiği üzere bir zihniyetin oluşumunda etkili olanları onun başlatıcıları ve vazettikleri ilke ve kurallardır.

Yahya Kemal "İttihat ve Terakki kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman geçtikçe daha ziyade top­lanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'­nın ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır.

İttihatçı ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bu­lunduğu gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciye­sizlikleri herkesçe malûm adamlar, maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri yan yana ve biribirini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve Terakki dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir." Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı, 1986, s. 171-176. biçiminde tavsif etmiştir.

Ülkemizin neredeyse her şeyini kaybettiren bu zihniyet maalesef bugün de varlığını en çok CHP ve iltisaklılarında devam ettiriyor ve her olumlu icraata karşı çıkıyor.

Tarihin derinliklerine uzanmaya gerek yok. Yetmişli yıllardan itibaren bu zihniyetin karşı çıkmadığı bir proje göremezsiniz.

Maalesef bu yapı ve zihniyet en çok CHP ve türevlerinde devam ediyor. Bu zihniyet tarih boyunca “tahripkâr” olmuştur.  Olmaya devam ediyor.

Bunun içindir ki, bu zihniyette olanlarda komplo, kumpas, şantaj, yalan, hile ve hurda eksik olmaz.

Zira bu yöntemler “efendileri dışarıda olan zihniyet”in temel usulleridir.

Buna mukabil “öze dönüş” zihniyeti söz konusudur. Bu zihniyetin eksiyi, hatası yok mu?

Elbette vardır.

Özellikle içlerine sızdırılmış “ittihatçı zihniyetin elemanları” vasıtasıyla epey hata, yanlış ve kusurları oluyor.

 “Öze dönüş” kendini şu şekilde tanımlıyor ve belirlediği istikamet ve hedefler doğrultusunda ilerlemeye çalışıyor.

“Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra,

İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.”

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/cumhur-ittifaki-protokolu-nun-tam-metni-2662293

Evet, Türkiye’deki cumhur ve millet ittifakı denilen iki zihniyeti bu gözle okumaya çalışınız.

Cumhur zihniyeti ne kadar öze dönmeye, ülke hayrına iş yapmaya çalışıyorsa siyasilerin ifadesiyle zillet zihniyeti o kadar yıkmaya ve dağıtmaya çalışıyor. http://veysierken.blogspot.com/2021/04/turkiyede-cari-olan-iki-zihniyet.html

Hâsılı kelam, siyasal akımların İslam Algısı”nı doğru anlamak ve ona göre tedbir almak gerekir.

Selam ve Sabırla… 12.05.2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?