Yetim Yeter*
Veysi ERKEN Dr.
“Yetimlik fakirlik, yoksulluk değil,
yetimlik yürek yoksulluğudur..
Yürekte sevgi, hanede baba yoksulluğudur..
Baba yoksa, ana yoksa yarısı boştur
yüreğin.. Ciğerin yarısı yoktur.
Paranın, pulun, servetin, oyunun, oyuncağın,
tertemiz, pırıl pırıl elbiselerin, gıcır gıcır ayakkabıların, cepler dolusu
harçlıkların doldurmaya yetmediği bir boşluktur yetimlik..
Hayat bu..
İmtihan.
Varlığıyla, darlığıyla, yokluğuyla imtihan.
Yokluklarla da yaşanır hayat..
Günler, geceler öyle de geçer..
Gelin görün ki saatler gün, günler ay, aylar yıl gibi..
O yüzden yetimler çok yaşar..
Yetimler çabuk büyür.
Çabuk olgunlaşır..
Çabuk yaşlanır..
Ömürlerinin uzunluğundan değil, yaşadıklarının zorluğundan, ağırlığından..
Şairin;
“Ne gam bakî, ne dem bakî..” dediği
gibi yetimin günü de geçer, ömrü de geçer..
Lakin
Silindir gibi,
Kurşun gibi,
Ezer de geçer,
Deler de geçer..
Sözler bir yana bakıştaki soğukluğu, burun kıvırmanın,
tepeden bakmanın, ilgisizliğin, sırt dönüşün, kaderine terk edişin,
küçümsemenin her türlüsünü yetim hisseder..
Hem de zerresine kadar hisseder..
Ağızlardan, dillerden, sözlerden bal
damlasa bile özlerdeki kibrin, art niyetin, hesabiliğin, fitne ve fesadın
zehrini zerresine kadar yetim hisseder..
Yetim o zehri emer..
Öldürmeyen dert güçlendirir.
Ölmemişse yetim güçlüdür.
Bünyesi de, ruhu da, kalbi de her zorluğa idmanlıdır.
Yetimler her türlü kötüye ve kötülüğe karşı bağışıklık kazanmış, psikolojik
bünyesi en sağlam insanlardır belki de..
Yetim güzellikleri de hisseder. Hem de herkesten çok
hisseder.
Sıcak bir gülüşün, tatlı dille söylenmiş iki sözün, sevgi dolu, samimiyet dolu,
şefkat dolu bir dokunuşun anlamını en iyi yetim bilir, en iyi yetim hisseder..
Yetim kalbi Allah’a en yakın kalptir.
Zengine sorsan kimin var, neyin var?
Kredi kartlarını, banka hesaplarını, arabalarını, üzerinde taşıdığı servet
değerindeki takılarını, bir telefon kadar yakın samimi dostlarını, kankalarını,
bürokraside, iş dünyasında ağırlığı olan hatırlı dostlarını vs..
Bir sürü şey sayar, bir sürü insan sayar da aklına ve diline bir türlü Allah
gelmez.
Güvendiklerini sayarken Allaha sıra gelmez..
Oysa yetime sorsan kimin var;
Doğrudan doğruya, tereddütsüz ve ilk önce ve sadece Allah der..
Yetimle Allah arasında perde olacak kimse yoktur..
Ana yoktur, baba yoktur, dayı yoktur, para yoktur, pul yoktur, anlı sanlı
ağalar, beyler yoktur..
Rabbine bu kadar yakın olan kulunu Rabbi yalnız, yardımsız, sahipsiz
bırakır mı?
Bırakmaz elbette.
Yetime Allah yeter..
Yetime Allah yeterse bize birşey
düşmez mi?
Düşer elbette..
Allah adına,
Allah’ın hatrı için,
Allah rızası için,
Allah’ın emri olarak,
Allah’tan emanet olarak yetimi görmek, gözetmek, yetime yetmek düşer..
Yan odada uyuttuğumuz bebeğimiz uyanmadığı, ağlamadığı halde, uykumuzun en tatlı yerinde defalarca uyanıp kontrol ettiğimiz gibi yetimi her daim kontrol etmek, seslenmese, ağlamasa, isteyemese bile her ihtiyacına yetişmek düşer..
“Kişi n’eder, başına eder..”
Yetime kol kanat geren çok karlı bir yatırım yapmış, sahip olduğu dünya
nimetlerini, evini barkını, çoluk çocuğunu, dükkanını tezgâhını, dünyasını
ahiretini sigortalamış olur desek abartmış olur muyuz?
Sanmıyorum..
Peygamber Efendimizin iki parmağını
göstererek;
“Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber olacağız”(1)
buyurması, en helal, en temiz, en değerli, en geçerli, en kapsamlı sigorta
poliçesi değil midir?.
Sadece ahiret sigortası değildir
yetim..
Peygamber Efendimizin s.a.v.;
“Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı
sadaka ile tedavi edin, belaya da dua hazırlayın.” (2) uyarısı, içinde
yaşadığımız ahir zaman fitneleri içersinde evlatlarımızı kötülerden,
kötülüklerden, kendimizi ve sevdiklerinizi hastalıklardan, malımızı mülkümüzü
zayi olmaktan kurtarmak adına teminat hükmünde değil midir?
Yetim aynı zamanda risktir..
“Komşusu açken tok yatan bizden
değildir..” (3) hadisi şerifini yetimler üzerinden değerlendirmek
gerekirse, bir yerde sahip çıkılmayan yetim varsa oradaki Müslümanlar
Peygamberimizin s.a.v. yanında, yöresinde olamayacakları tehdidiyle muhatap
oluyorlar demektir..
Apartmanında, köyünde, kasabasında,
şehrinde, ülkesinde, İslam coğrafyasında sahipsiz, çaresiz, aç, perişan
yetimler varsa kimse evinde, işinde rahat uyku çekemez.
Allah buna izin vermez..
Yetimi sahipsiz, ilgisiz, yardımsız bırakan evinde, işinde, yüreğinde huzur
bulamaz, bereket bulamaz, kendini güvende hissedemez..
Biz bir yetime yetemezsek, yetimin
bir derdine derman olamazsak Allah bizi bin türlü bela ile imtihan eder,
terbiye eder.
Derdin, belanın nereden, kimden, niçin geldiğini anlayıp gereğini yaparsak ne âlâ..
Çok önemli başka bir husus daha
var..
Peygamberimiz Hayber günü Hz. Ali’ye;
“… Allah’a yemin ederim ki, senin
irşadınla Allah’ın bir tek kişiye hidâyet vermesi, üzerine güneşin doğduğu her
şeyden daha kıymetli ve daha hayırlıdır!” (4) buyurarak birilerinin imanına
vesile olmanın faziletini ders veriyorlar.
Bu gün özellikle İslam coğrafyasında batılı devletler Afrika’da,
Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Arakan vb yerlerde savaşlar çıkartıyor, terör
örgütleri kuruyor, onlar eliyle katliamlar, soykırımlar yaparak milyonlarca
çocuğu yetim bırakıyor.
Ardından kiliseleriyle, yardım kuruluşu etiketli misyoner örgütleriyle
kurtarıcı edasıyla, iyilik meleği maskeleriyle oralara gidiyor, milyonlarca Müslüman
yetim çocuğu alıyor.
Onları Hıristiyanlaştırıyor.
Kirli-temiz her türlü işleri için
kullanıyor.
Bazılarını okutuyor, daha kritik projelerde kullanıyor.
Hüseyin Barak Obama devşirilmiş Müslüman çocuklardan sadece biri idi.
Daha niceleri var..
Bu gün Gazze’de katliamlar yapan, soykırım suçu işleyen İsrail ve Amerikan ordusu emrinde Müslüman ülkelerden devşirilmiş binlerce paralı askerler bile var..
Bir kişinin Müslüman olmasına vesile olmak kadar bir kişinin, bir yetimin Müslüman kalmasına vesile olmak da Peygamberimizin müjdelediği o büyük mükâfattan nasiplenmeye vesiledir diye inanıyorum.
“Kalbinin yumuşamasını ve ihtiyaçlarının
giderilmesini istersen yetimi kendine yakın tut, başını okşa ve onu sofrana
oturt.
Böyle yaparsan, kalbin yumuşar ve hacetin görülür..” (5)
Yetimi sofraya oturtmak ve başını
okşamak ifadelerini gerçek manasıyla anlayabileceğimiz gibi mecaz olarak da
anlayabiliriz sanıyorum.
Yani;
Gelirimizden, maaşımızdan, hasadımızdan yetime pay ayırarak karnını doyurarak
da yetimi sofraya oturtma sevabından hissedar olabiliriz..
Yetimin hayat yükünü hafifleterek, okul-mutfak masrafını karşılayarak, çaresizliğine çare olarak yüzünü, gönlünü, ruhunu sevindirebilir, yüzünde güller açtırabilirsek de yetimin başını okşama sevabından bir hisse alabiliriz diye inanıyor, ümit ediyorum.
Uzmanlar yetimleri ‘gerçek yetim’ ve ‘sosyal yetim’ olarak sınıflandırıyorlar..
Gerçek yetimler malûm.
Anne baba sağ olduğu halde mahkûmiyet, sağlık sorunları, ailevi sorunlar gibi
nedenlerden ötürü ihtiyaç duyduğu bakımı, ilgiyi, sevgiyi, desteği bulamayan
çocuklar da sosyal yetim başlığı altında değerlendiriliyor, sorunlarına
çözümler üretilmeye çalışılıyor..
Bu tanımların dışında bir yetim
tarifi daha yapmak gerek diye düşünüyorum..
İnsanlık yetimi.
Merhamet yetimi.
Kardeşlik yetimi.
Cömertlik yetimi.
Mertlik yetimi..
Hamiyet yetimi.
Hasılı;
Manevî yetim.. Yahut ahiret yetimi.
Dünyadayken, elinde imkân da varken dünyadakilere merhamet etmeyenlerin ahirette merhamet bulamayıp, sahipsiz, hamisiz, tardımsız, çaresiz kalmaları en acı yetimliktir belki de..
Malını seven, canını seven, çoluk çocuğunu seven, sahip olduğu imkânları, fırsatları, dünyalık nimetleri seven yetimi, yoksulu gözeterek garanti altına almalı..
Cenneti seven, cennet için yatırım yapmalı, bir yetimin elinden, eteğinden yapışmalı..
İki cihan saadeti isteyen yetime yetmeli..
Yetime yetene yetim yeter, Allah yeter..”
Selam ve Sabırla… 16.08.2024
1. Buhari-Müslim
2. Taberani
3. Hakim Müstedrek
4. Hudarî, Nûru’l-Yakîn
5. Ramuz el Ehadîs
* Orhan Salcı Beyin yazısı izniyle yayınlanmaktadır https://www.kastamonur.com/yetim-yeter/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?