İçimizdeki Hainler
Veysi ERKEN Dr.
Merhum Mehmet Akif;
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyor.
İbret mi alınmıyor, bilerek mi göz yumuluyor, yoksal aldatılıyor muyuz?
Evet.
Türkiye’de gerçek anlamda dinsizlik yoktur, İslam ve Müslümanlara düşmanlık ve ihanet vardır. Bahanelerinden biri de muhacirler ve mültecilerdir.
Tabii ki Milletimizin ekseriyeti Müslüman olduğundan doğrudan doğruya düşmanlıklarını izhar edip kendilerini oldukları gibi yansıtmıyorlar. Bu hainler Müslüman görünümlü nifakçılar ve müfsitlerdir.
Sahiplerinin sesi ve havlayıcısıdır.
İslam ve Müslümanları yok etmede görev verilmiştir kendilerine.
Celalettin Rumi’ye atfedilen bir söz var “ya olduğun gibi ol, ya olduğun gibi görün” nasihatinden nasiplenmemişlerdir.
Bunlar münafık karakterli olduklarından oldukları gibi değil, olmadıkları gibi (Müslüman) görünüp İslam ve Müslüman düşmanlığı yapıyorlar.
Müslüman onları konuşmalarından bilir. “Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik; sen de onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen, onları konuşmalarından da tanırsın; Allah işlediklerinizi bilir. Muhammed-30”
Onları Suriyelilere, Çeçenlere, Balkanlılara, Türkistanlılara, İmam Hatiplere, İlahiyatlara , Camilere, İslam’a, İslami yaşayışa, Müslümanlara saldırmalarından tanıyoruz.
Esasında Suriyelilerin veya başka ülkelerin Müslümanları ne geçmişte ne de günümüzde milletimize ihanet etmediklerini biliyorlar.
Kendileri, İslam olmayan değerleri için Suriyelileri, Türkistanlıları, İmam Hatiplileri, Camileri, Diyaneti vs düşman olarak görüyor ve iftira etmekten geri durmuyorlar.
Bütün toplumlarda ihanet eden, parayla, makamla, şanla, şöhretle satılan bireyler veya yöneticiler olabilir. Bu tür ihanetleri bir gruba mal etmeye çalışmak ihanetin kendisidir. İçimizde böyle haniler vardır.
Haçlı zihniyetinin görevlilerine zaten diyeceğim bir şey yok.
Ama bu sefillerin algı operasyonlarının etkisinde kalıp yollarını şaşıranlara, sapıtanlara diyeceklerimiz var.
Belki gaflet uykusundan uyanırlar.
Bu kardeşlik hukuku gereğidir.
Misal olsun Filistin cephesinden bir kesit.
Filistin cephesinde dönen dolapları ve ihanetlerini anlayınız. İçimizdeki Lavrens'leri ve elemanlarını keşfediniz.
“Üçüncü Gazze meydan muharebesi esnasında geçen iki hadise hislerimi ve kafamı uzun uzun oyaladı. Bunlardan birincisi, “Nankörlük ve hıyanet”, ikincisi de “İnsanlık ve Kadirşinaslık” numunesidir. ………… Arap köyü olan Sedut’tan ve sonra da mamur Yahudi köylerinden geçtik.
Sedut’ta halk yolun iki tarafına dizilmiş ellerindeki bakır bakraçlardan bize süt, yoğurt ikram ediyorlar, yan çantalarımıza taze portakallar dolduruyorlar. Kadınlar arkamızdan şöyle bağırıyorlardı:
----“Zafer Allah’ındır… Nusret sizindir. Mertliğinizin şahidi Allah’tır… Bizi düşmana çiğnetmeyiniz!...”
----Bu heyecanlı sözleri uzun çığlıklar ve lü lü lü…lü lü lü… sesleri takip ediyordu.
Ruhlarımızı doyuran, erlerin şecaatini kamçılayan bu samimi hitaplar, hepimize şevk ve gayret verdi. Adeta çeliklenmiştik. …..
Bizler kan ter içinde cepheden cepheye koşarken, mağlubiyet ve perişanlığımızı bekler hissiyle, en ufak bir yardım ve alakadan kaçan bu sefil güruh karşısında ve böyle bir günde insanın elinden iğrenmekten başka ne gelebilir?...
İçim bu hislerle dolup boşalırken, iki Yahudi getirdiler. İleri karakol ve keşif vazifesini gören takımımın erleri tarafından yakalanan bu iki hain, sahilde gizlenerek ellerindeki fenerlerle düşman kuvvetlerine bir takım işaretler vermekte imişler. S.109-111”
Evet, aziz dostlar ihanet edenler Müslüman Araplar değil İngilizlerin satın aldıkları ve içimizde beslediğimiz gayrı Müslimlerdir, Münafıklardır, Siyonist haçlı ajanlarıdır. Kendileri de itiraf ediyor. Bu gerçeği esir düşmüş bir İngiliz subayı “Evet bu mütalaanız doğrudur. Fakat bu kabahat da sizindir. Siz, koynunuzda zehirli yılanlar besliyorsunuz!.. Onların, bile bile zehirli kalmasına siz müsaade ediyorsunuz. Şu halde bunların ilk fırsatta sizi zehirleyebilecekleri gayet tabiidir. Daha uyanık olunuz!..s.116”
Gerçekte dün olduğu gibi ülkemizde bulunsun veya bulunmasın Müslüman Araplar, Filistinliler, Türkistanlılar, Arakan’lılar Afrikalılar, Japonlar vs. fakir oldukları, çadırlarda, derme çatma evlerde yaşadıkları halde bizim dostlarımız ve kardeşimizdir. İnsan ve kadir şinastırlar. Tevhid inancıyla bizimle birlikteler.
Diğerleri ise münafık, müfsit, nankör ve hıyanet içindeler. Dolayısıyla kadirşinas olanları düşman olarak göstermeye çalışanlar içimizdeki Lavrens'lerdir, hainlerdir.
Bugünün Lavrenslerini öğrenmek ve tanımak için dünün Lavrenslerini, elemanlarını, casuslarını, ihanet şebekelerini, girdikleri kılıkları öğrenmek gerekir.
Musa Dağı ve benzer kitapları okumakta fayda vardır. Okursanız bunları isim isim ve konumlarını öğrenirsiniz, böylece bugünün hainlerini keşfedersiniz.
Selam ve Sabırla…20.09.2024
*Musa Dağı, Cevat Rıfat Atilhan, Aykurt Neşriyat, II. Basım, İstanbul-1968.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?