MEDENİYETİMİZİN KANAYAN UFKU VE MESULİYETİMİZ-2
Veysi ERKEN Dr.
“MEDENİYETİMİZİN KANAYAN UFKU VE MESULİYETİMİZ” konuşması ve çözüm için teklifleri Mir Kamil KAŞGARLI’ya aittir. Muvafakati ile Doğu Türkistan’a ve DoğuTürkistanlılara katkısı olur ümidiyle yayınlanmaktadır. (v.e.)
“Bizler, Malazgirt’ten evvel Talas’ta kader birliği yapmış, Karahanlı ile devlet aklını, Selçuklu ile cihan hâkimiyetini, Osmanlı ile nizam-ı âlemi tesis etmiş bir geleneğin çocuklarıyız. Bugün üzerine konuştuğumuz coğrafya, İslam medeniyetinin sadece bir "serhat boyu" değil; bizzat "ana Rahmi”dir.
Peki, bu neden önemli? O gün Satuk Buğra Han’ın yaktığı o iman ateşi olmasaydı, o ateş batıya doğru yürüyen Tuğrul Bey’i, Çağrı Bey’i ve Alparslan’ı ısıtmasaydı; bugün bizler Anadolu’da olmazdık. Selçuklu Devleti’ni kuran, İstanbul’u fetheden, Viyana kapılarına dayanan Osmanlı’yı var eden o Türk-İslam sentezi, o “İ’la-yı Kelimetullah” davası, işte o gün, Kaşgar’da, Balasagun’da, bizim ata yurdumuzda doğmuştur. Anadolu’nun fethinin manevi ve stratejik temelleri, binlerce kilometre doğuda, Doğu Türkistan’da atılmıştır.
İşte o altın çağda, o topraklardan sadece gaziler, alperenler çıkmadı. Medeniyetimizin kutup yıldızları olan en büyük mimarları da çıktı:
Kaşgarlı Mahmud, o günün süper gücü olan Türkler ile Araplar arasındaki kardeşlik bağlarının güçlenmesi için, iki büyük medeniyetin birbirinin dilini derinlemesine tanıması için, dünyanın ilk ansiklopedik sözlüğünü, yani Türk dilinin onur vesikası olan Divanu Lügati’t-Türk’ü o topraklarda yazdı. O, kelimeleri değil, bir milletin ruhunu ve özgüvenini derlemiştir.
Yusuf Has Hacip, Türk’ün kadim devlet aklı olan Töre ile İslam’ın adalet anlayışını tek bir potada eriterek, Türk töresi ile İslam'ın siyaset ve devlet anlayışını sentezleyerek bir devletin nasıl adil olacağını anlatan Kutadgu Bilig’i yine o topraklarda kaleme aldı.
Kısacası Doğu Türkistan, Türk-İslam medeniyetinin sadece geçtiği bir koridor değil; filizlendiği bir pınar, doğduğu bir ana rahmidir.
Dolayısıyla bugün Doğu Türkistan’da yaşananlar, Çin’in "iç meselesi" veya yerel bir etnik çatışma değildir. Çin’in, o coğrafyada buldozerlerle girdiği yer, Kaşgarlı Mahmud’un mirasıdır; yasakladığı dil, Türkçe’nin en saf halidir; susturduğu ses, Ezan-ı Muhammedi’dir. Bu saldırı, doğrudan doğruya Türk-İslam medeniyetinin köklerine, hafızasına ve geleceğine yapılmış, stratejik ve ideolojik bir taarruzdur.
Bu yüzden orada yıkılan her cami, sadece bir bina değildir; ecdadımızın secdesidir. Orada susturulan her kelime, bin yıllık Türk tarihine sıkılan bir kurşundur. Ve stratejik olarak asla unutmayalım: Doğu Türkistan, yüzyıllar boyunca Çin’in totaliter ve yayılmacı emellerinin önündeki son "Polat Duvar" olmuştur. O duvar, sadece topla tüfekle değil; imanla, kültürle, dil ile örülmüş bir duvardı. Eğer bu duvar yıkılırsa, o zalim rejim, tıpkı bir sel gibi, Orta Asya’daki kardeş cumhuriyetlerimizi ve nihayetinde tüm dünyayı tehdit etmeye başlayacaktır.
Değerli Dostlar,
Bizim nazarımızda Kaşgar’ın hürmeti, Kudüs’ün kutsiyetinden bir an bile ayrı düşünülemez! Doğu Türkistan’dan yükselen feryat, Gazze’nin arşa değen çığlığının ta kendisidir. Biri Asya’nın kalbinde, diğeri Ortadoğu’nun bağrında kanayan iki yara, ama tek bir ümmetin bedeninden kopmuş iki candır. İşte bu yüzden haykırıyoruz: Doğu Türkistan, Filistin’dir; Filistin de Doğu Türkistan’dır! Gazze'de çocukları öldüren ile Doğu Türkistan'da doğmamış çocukları anne karnında öldüren zihniyet, aynı karanlığın askerleridir. Küfür tek millettir. DEVAMI- 3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?