29 Eylül 2010 Çarşamba

Başörtüsü İnsanî Bir Haktı

Başörtüsü İnsanî Bir Haktır*

Veysi ERKEN

İnancının gereğini yerine getirmekten ötürü mağdurlar ve mazlumlar oldukça, zulüm konularının gündemden kalkmaması gerekir. Zira bütün ülkelerde hakimiyeti ellerine geçirmiş bir avuç tapınakçı gündemin kendi yaşayışlarına göre şekillenmesini istemekte ve asıl sorunları küllendirmeye çalışmaktalar.

Tapınakçı zorbalar ve onların medyadaki tetikçileri bu oyunu yıllardır oynamaktadır bütün ülkelerde. Halkın ezilmesi, yoksullaşması, haklarının gasp edilmesi tapınakçıların görmezlikten geldiği konulardır.

Kartelci medyanın kanalizasyonlarına veya paçavralarına bakın bunu hemen göreceksiniz.

Esasında bu durumdan rahatsız olan kitlenin yapacağı ilk iş onları terk etmektir. Onların terki iflaslarını sağlayacaktır. Temennimiz bu olmakla birlikte maalesef halkta bu “şuur” yeterince oluşmamıştır.

Konu yine inancından dolayı mağdur edilen, mazlum duruma düşürülen insanlardır. Zira insanî hakların kullanılamadığı alanlarda huzur, kalkınma ve gelişme olmaz. Misal vermeye gerek var mı?

Her şey âyân beyan.

Bu konuyu geçen hafta şu şekilde ortaya koymuştuk. “Kadınımızı kasap vitrinlerindeki etler” gibi sergileyen, bedenini ve duygularını sömüren mülevves zihniyet ortadan kalkıncaya kadar bu konu yazılacak. Kadınlar gerçek anlamda özgür oluncaya kadar yazılacak.

Sahi.....

Kadınların kıyafetleriyle kim uğraşıyor. Niçin uğraşıyor. İşte size çarpıcı bir cevap. “Kadınların kıyafetleriyle maaşlı yobazlar uğraşıyor”

İnanın bu tespit bana ait değil. Ama bu tespite olduğu gibi katılıyorum.

Evet.....

Bacımın, anamın ve dahi kızımın kıyafetiyle, örtüsüyle uğraşanlar, onları eşlerinden, işlerinden ve okullarından koparanlar “maaşlı yobazlar”dır. Hem de çoğu “dolar”a endeksli maaşlı yobazlar.

Tapınakçıların uzantısı “ayarlı basın”ın köşelerini tutan köşebentlerin kalemlerinden akan kirlere bakınız yeter. Hepsi kadını pazarlamaya ve sömürmeye yönelik lağımlar. Hepsinin kalemlerinden kir ve kin akmakta. Hepsi maaşlı yobaz maşalar.

“Kadınların kıyafetiyle uğraşanlar maaşlı yobazlar”dır tespitine katılmamak mümkün mü? Elbette hayır, binlerce kere hayır.

Tespit doğru.

Buna şunu ilave etmek gerek.

Ey kartelin “neo-yobazı”, “neo-mürtecisi” ve uşağı!.

Kadının kıyafetine ve örtüsüne karşı kustuğun kusmuğun ücreti ne kadar. Hangi ülkeye ve hangi tapınağa hizmet etmektesiniz?

Bir saniyelik de olsa bunu düşünecek zamanınız oldu mu?

Efendileriniz kimler? Milyon dolarlık villalarınızı asgari ücretlerinizle mi aldınız?

Kusun bakalım.

Bütün hıncınızla kusmaya devam edin. Belki efendileriniz asgari ücretinizi birkaç milyon dolar daha yükseltir. Belki kendinize birkaç bin taraftar daha bulursunuz? Belki birkaç bin kişiyi daha kandırırsınız.

Ve.....

Belki kırbacını Fransız askerleri gibi şaklatacak yandaş bulursunuz?

“Kadınların kıyafetiyle uğraşan maaşlı yobazlar”dır.

İnkar edilemez, edilmemelidir. Dün Maraş’ta kadının kıyafetiyle uğraşan, örtüye el atan Fransız askeriydi. Ya siz hangi milletin uşağısınız. İzah ediniz kartelin köşebentleri, konumunuzu çekinmeden dillendiriniz. Köleliğinizle övünebilirsiniz.

Kölelerin kölelikleriyle övünmeleri yadırganmaz. Korkmayın. Kıyafetiyle, örtüsüyle uğraştığınız kadınlar size bir şey yapmaz. Biliniz ki, onlar merhametlidirler. Onlar kölelere acırlar.

Yine aynı konuyu işlememizin temel sebebi kartelin tutumu değildir. Kartelin sahipleri ve köşebentleri efendilerinin emirleri doğrultusunda üç maymunları oynamaya devam etmektedirler ve edeceklerdir de.

Konuyu tekrar işlememizin nedeni TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyonun tespitleri ve MHP’li Ali Keskin’in tutumudur.

Alt komisyon raporunda örtü konusunu “buradan da açıkça görüleceği gibi din ve vicdan özgürlüğü hakkını kullananların eşit olmayan bir muameleye maruz bırakılmaları din ayırımcılığı olarak kabul edilmektedir ve devletlere din ayırımcılığı ile mücadele etme yükümlülüğü getirilmektedir. Bu olayda ise bir dinî gereği yerine getiren öğrenciler eğitim haklarından yoksun bırakılmaktadır. Bir başka ifade ile bu haklarını kullandıkları için eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde dışlanmaktadırlar. Yapılan çok açık bir biçimde din ayırımcılığıdır”

Evet...

Bu ifadenin altında MHP’li Ali Keskin’in imzası bulunmamaktadır. Halk DSP’lilerin tutumunu anlamakta ve yorumlamakta asla zorlanmamakta ve üzerinde durmamaktadır.

Halkın anlamakta zorlandığı –ben hiç zorlanmamaktayım- MHP’lilerdir. Halkın arasında olduklarında halk onları kendilerinden biri sanır. İş icraata gelince yüz seksen derecelik çark. Ayırımcılık yapıldığının tespiti konusunda olduğu gibi.

Unutulmamalıdır ki, her dinî vecibe vazgeçilmez ve devredilmez bir insan hakkıdır. Dini vecibelerin yerine getirilmesi bir haktır, engellenmesi bir ayırımcılıktır. Bu hak kamusal alanlarda özgürce kullanılabilmelidir. İnsanîliğin ve kamusallığın gereği budur. Çünkü kamusal alanlar herkesin kolayca faydalanması gereken alanlardır. Kamusal alanlar herkese açık alanlardır.

Halka göre MHP’liler bunun gereğini yapmalıydı. Halk onlardan bunu beklemekteydi. Tersi oldu. Üç senedir halka kan kusturanlarla beraberdirler. Raporlara imza koymamalarının gerekçesi bu olsa gerek.

Diyeceğim şu ki,

Ey MHP’liler!... Millet sizi unutmayacak. Sizi susturanların himmeti sizi büyütmeyecek. Bunu asla unutmayın.

Yaranmaya çalıştığınız tapınakçı kesimler başkalarını buruşturup attığı gibi sizi de atacaklardır. İlk seçimden sonra herhalde hepiniz Ömer İzgi’nin dediği gibi tavuk beslersiniz.

Selam ve Sabırla.............

· Not: Bu yazı MHP-DSP-ANAP devri saadetinde yazılmıştır. Yıllar geçse de değişen bir şey yok. Örtü ve inanç konularında zulmü sürdüren her kesime ithaf edilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?