14 Ekim 2014 Salı

Son Olaylar ve Bayiler



Son Olaylar ve Bayiler


Veysi ERKEN

           “Halkın yıldızı yöneticilerinin başarısı   nispetinde parlar veya söner”

Ülkemizde en ufak bir iyileşme belirtisine tahammül edemeyen “şer odaklar” faaliyetlerini değişik şekilde devreye sokarlar.
            Lanetli yapı asırlardır aynı oyunu sahnelemekte ve her dönemde kendine piyonluk yapacak “bayiler” bulmaktadır.
            Gezi ile başlayıp kobani bahanesiyle sergilenen Vandallık dünün tekrarıdır. Sadece bayiler değişmiştir.
            Bayiler değişmiştir dediğime bakmayın.
            Esasında bayilerin isim ve sıfatları merkez tarafından farklılaştırılmaktadır. Balyoz, Ergenekon veya paralel deyin fark etmez.
            Bayiler efendilerinin emriyle her kılığa girmektedir.
            Bugünü anlatan düşüncelerim yeni değildir. Yıllardır bizlere aynı film seyrettirilmektedir.
            Etkili ve yetkili zannettiklerimizin Vandallıklar karşısında sessiz kalmalarını bir türlü anlayamıyorum.
            Son olaylar da bunu göstermektedir. Yağmalar, talanlar ve katliam neden seyredilmiştir.
            Beklenen ne idi.
            Amaçları ülkemizi zayıf düşürmek olan bu piyonların eylemleri hiç mi görülmedi. Duyulmadı.
            Benim kanaatim görüldü ve duyuldu yönündedir. Göz yumulmanın temelinde özgürlükleri kısıtlamak ve BEDELLİ gibi sosyal yarayı çözecek tasarıları rafa kaldırma vardır diye düşünüyorum.
            Temennimiz iktidar olduğunu düşündüklerimizin bu tuzağa düşmemesidir.
            Bayilerle ilgili tespitlerim şöyle idi yıllar önce.
            “Şunu hep düşünmüşümdür.
            Ülkemizde gerçekten sivil örgütlenme mevcut mudur?
            Mevzuatımız bu tür örgütlenmelere müsait midir?
            Son yıllarda cereyan eden hadiseler ülkemizde sivil örgütlenmenin ve sivil medyanın yok denecek kadar az olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Ülkenin sathında olup bitenlerin karşısında sergilenen tutumların ve yazılanların tamamı bu kanaatimizi doğrular durumdadır.
             Evet....
            Ülkemizde sivil örgüt ve medya yok denilecek kadar azdır. Gerçek sivil örgütler seslerini duyurmakta zorluk çekmekteler. Güdümlü medya, şeytanları vasıtasıyla toplumun sesini kısıtlamakla meşgul.
            İlave olarak ülkemizdeki sivil örgüt zannedilen kuruluşların tamamına yakını sivil olmadığından “bayilik” sistemi ile çalıştıkları görülür.
             Hemen hemen hepsinin içinde şövalyelerin oluşturduğu büyük tapınağın  “bayii” bulunmaktadır. Bayiler örgütlerin içinde sadece bir üye değil, “karar süreci”nin başlatıcısıdırlar.
            Bayi sistemi ile çalışan örgüt ve medya sivil olmadıklarından sadece piyonluk rolünü yerine getirebilir. Bir gecede fakirleştirilen ve açlığa mahkûm edilen halkın feryatlarının duyulmaması, yazılmaması ve şartların güllük gülistanlık gösterilmesi bayilik sisteminin göstergesidir.
            Medya denilen müsveddelere ve kanalizasyonlara baktığımızda ülkede olumsuz sayılabilecek hiçbir şey yoktur. Biraz daha kemerin sıkılması ve insanların ölüme terk edilmesi ülkenin kurtuluşunun bir göstergesidir. Tapınaklarına mensup olanlar hariç herkes “âli menfaatler” için sıkılan kemerlere dayanmalıdır. Tıpkı Nasrettin Hocanın eşeği gibi.
            Olan bitenleri bu mantıkla tahlil ettiğimizde medyanın yanında “sivil örgüt(!)ler”in neden bu kadar sessiz kaldığını daha iyi bir şekilde anlarız.
            “Sivil(!) örgütler” tıpkı medya gibi “Tapınak” denilen merkezin uzantıları durumunda olmaları hasebiyle olan biten için ses çıkaramazlar. Ses çıkardıkları takdirde tapınak tarafından cezalandırılacaklarını bilirler.
            Hepimiz biliriz ki, bir şirket başkalarına “bayi”lik tahsis ederken politikalarını sürdürecek olanları tercih eder. Şirket yönetimine “aykırı” tutum ve tavır sergileyenlerin bayilikleri sona erdirilir. Tapınakçılar da böyledir.
            Yönetimi kuşatan tapınakçı zihniyet tıpkı bir ticari kuruluş gibi hareket etmekte ve kuralları kendi çıkarları doğrultusunda belirlemektedir. Kendi politikalarını devam ettirmek için “sivil(!) örgütler” kurdurmakta ve gerçek anlamda sivil örgütleri kapatma cihetine gitmektedir.
             Kendine hizmet etmeyen sivil örgüt konumundaki dernek, vakıf ve sendikalara “hadd” bildirmekte ve elemanları vasıtasıyla sonlarını hazırlamaktadır.
            Yönetimi kuşatan zihniyetin merkezi “dönme” ve “boğazdaki aşiret”in oluşturduğu “Tapınak Şövalyeleri”dir. Sivil örgütler bu gerçeğin farkına varmaları “bayilik”lerin sonu ve toplumun kurtuluşunun başlangıcı anlamına gelir.
            Farkına varamamak sömürünün, fakirliğin, sıkıntının ve yokluğun devamı demektir.
            Olup bitenin farkında olmak yönetimin  “karar süreci”nde yer almak demektir. Farkında olmak ülke yönetiminin ticarî bir şirket yönetimi olmadığı demektir. Farkında olmak “Tapınak Şövalyeleri”nin tapınaklarının çökmesi demektir.
            Ve....
            Ve farkında olmak bayilikten kurtulup “âli menfaat(!)” yutturmacasıyla bizi söğüşleyen şövalyelerin hâkimiyetinin kırılmasıdır.”
            Selam ve Sabırla............

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?