Son Olaylar ve Bayiler
Veysi
ERKEN
“Halkın yıldızı yöneticilerinin başarısı nispetinde parlar veya söner”
Ülkemizde
en ufak bir iyileşme belirtisine tahammül edemeyen “şer odaklar” faaliyetlerini değişik şekilde devreye sokarlar.
Lanetli
yapı asırlardır aynı oyunu sahnelemekte ve her dönemde kendine piyonluk yapacak
“bayiler” bulmaktadır.
Gezi
ile başlayıp kobani bahanesiyle sergilenen Vandallık dünün tekrarıdır. Sadece
bayiler değişmiştir.
Bayiler
değişmiştir dediğime bakmayın.
Esasında
bayilerin isim ve sıfatları merkez tarafından farklılaştırılmaktadır. Balyoz, Ergenekon
veya paralel deyin fark etmez.
Bayiler
efendilerinin emriyle her kılığa girmektedir.
Bugünü
anlatan düşüncelerim yeni değildir. Yıllardır bizlere aynı film
seyrettirilmektedir.
Etkili
ve yetkili zannettiklerimizin Vandallıklar karşısında sessiz kalmalarını bir
türlü anlayamıyorum.
Son
olaylar da bunu göstermektedir. Yağmalar, talanlar ve katliam neden
seyredilmiştir.
Beklenen
ne idi.
Amaçları
ülkemizi zayıf düşürmek olan bu piyonların eylemleri hiç mi görülmedi.
Duyulmadı.
Benim
kanaatim görüldü ve duyuldu yönündedir. Göz yumulmanın temelinde özgürlükleri
kısıtlamak ve BEDELLİ gibi sosyal yarayı çözecek tasarıları rafa kaldırma
vardır diye düşünüyorum.
Temennimiz
iktidar olduğunu düşündüklerimizin bu tuzağa düşmemesidir.
Bayilerle
ilgili tespitlerim şöyle idi yıllar önce.
“Şunu hep düşünmüşümdür.
Ülkemizde gerçekten sivil örgütlenme
mevcut mudur?
Mevzuatımız bu tür örgütlenmelere müsait
midir?
Son yıllarda cereyan eden hadiseler
ülkemizde sivil örgütlenmenin ve sivil medyanın yok denecek kadar az olduğu
gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Ülkenin sathında olup bitenlerin karşısında
sergilenen tutumların ve yazılanların tamamı bu kanaatimizi doğrular
durumdadır.
Evet....
Ülkemizde sivil örgüt ve medya yok
denilecek kadar azdır. Gerçek sivil örgütler seslerini duyurmakta zorluk
çekmekteler. Güdümlü medya, şeytanları vasıtasıyla toplumun sesini kısıtlamakla
meşgul.
İlave
olarak ülkemizdeki sivil örgüt zannedilen kuruluşların tamamına yakını sivil olmadığından
“bayilik” sistemi ile çalıştıkları
görülür.
Hemen hemen hepsinin içinde şövalyelerin
oluşturduğu büyük tapınağın “bayii” bulunmaktadır. Bayiler
örgütlerin içinde sadece bir üye değil, “karar
süreci”nin başlatıcısıdırlar.
Bayi
sistemi ile çalışan örgüt ve medya sivil olmadıklarından sadece piyonluk rolünü
yerine getirebilir. Bir gecede fakirleştirilen ve açlığa mahkûm edilen halkın
feryatlarının duyulmaması, yazılmaması ve şartların güllük gülistanlık
gösterilmesi bayilik sisteminin göstergesidir.
Medya denilen müsveddelere ve
kanalizasyonlara baktığımızda ülkede olumsuz sayılabilecek hiçbir şey yoktur.
Biraz daha kemerin sıkılması ve insanların ölüme terk edilmesi ülkenin
kurtuluşunun bir göstergesidir. Tapınaklarına mensup olanlar hariç herkes “âli menfaatler” için sıkılan kemerlere
dayanmalıdır. Tıpkı Nasrettin Hocanın eşeği gibi.
Olan bitenleri bu mantıkla tahlil
ettiğimizde medyanın yanında “sivil
örgüt(!)ler”in neden bu kadar sessiz kaldığını daha iyi bir şekilde
anlarız.
“Sivil(!)
örgütler”
tıpkı medya gibi “Tapınak” denilen
merkezin uzantıları durumunda olmaları hasebiyle olan biten için ses çıkaramazlar.
Ses çıkardıkları takdirde tapınak tarafından cezalandırılacaklarını bilirler.
Hepimiz
biliriz ki, bir şirket başkalarına “bayi”lik
tahsis ederken politikalarını sürdürecek olanları tercih eder. Şirket
yönetimine “aykırı” tutum ve tavır
sergileyenlerin bayilikleri sona erdirilir. Tapınakçılar da böyledir.
Yönetimi
kuşatan tapınakçı zihniyet tıpkı bir ticari kuruluş gibi hareket etmekte ve
kuralları kendi çıkarları doğrultusunda belirlemektedir. Kendi politikalarını
devam ettirmek için “sivil(!) örgütler”
kurdurmakta ve gerçek anlamda sivil örgütleri kapatma cihetine gitmektedir.
Kendine hizmet etmeyen sivil örgüt konumundaki
dernek, vakıf ve sendikalara “hadd”
bildirmekte ve elemanları vasıtasıyla sonlarını hazırlamaktadır.
Yönetimi kuşatan zihniyetin merkezi “dönme” ve “boğazdaki aşiret”in oluşturduğu “Tapınak Şövalyeleri”dir. Sivil örgütler bu gerçeğin farkına
varmaları “bayilik”lerin sonu ve
toplumun kurtuluşunun başlangıcı anlamına gelir.
Farkına varamamak sömürünün,
fakirliğin, sıkıntının ve yokluğun devamı demektir.
Olup bitenin farkında olmak yönetimin “karar
süreci”nde yer almak demektir. Farkında olmak ülke yönetiminin ticarî bir
şirket yönetimi olmadığı demektir. Farkında olmak “Tapınak Şövalyeleri”nin tapınaklarının çökmesi demektir.
Ve....
Ve farkında olmak bayilikten kurtulup “âli menfaat(!)” yutturmacasıyla bizi
söğüşleyen şövalyelerin hâkimiyetinin kırılmasıdır.”
Selam ve Sabırla............
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?