Mesleki Eğitime Dair
Veysi ERKEN
Bireylerin ve toplulukların
hayatlarını derinden etkileyen kavramlar vardır. Kavramın kelime olarak ifade
ediliş tarzında meydana gelen/getirilen değişiklikler anlamı ve anlaşılmayı
kolaylaştırdığı gibi zorlaştırabilir.
Kendimizi ifade etmeyi zorlaştıran
kavramlardan birisi de “eğitim”dir.
Eğitim kavramı yerine eskiden
kapsayıcı olan (her şeyi okutmak) anlamındaki “tedrisat” kavramı kullanılırdı. Bu kelime kendinde “talim” ve “terbiye”yi barındırırdı.
Tabii ki, bu kavramlarla ilintili “talebe”, “tahsil”, “muallim”, ”müderris” vs. kavramlar bulunurdu.
Tedrisat okutmayı bir başka deyişle
her çeşit okutmayı ihtiva ediyorken “talim”
beceriler, maharetler, hünerlerle ilgili olup insanların mesleki formasyon
kazanmasını gerektiriyordu. Dolayısıyla “talim, her yaş ve seviyede
gerçekleştirilmesi, geçişliliğin sağlanması elzemdir. “Terbiye” ise duygular,
heyecanlar, ahlak ve değerleri ifade eder.
Bu zaviyeden bakıldığında “Talim” “terbiye” ile tamamlanan bir faaliyettir. Talim ve terbiye
tedrisatın iki kanadı mesabesinde olup birinin eksikliği halinde zarar ve ziyan
hanesi kabarır, toplum çöker.
Kısaca “talim” ve terbiye” tedrisatın konusu olup “tahsil”de bulunanın kabiliyeti ve duyguları nispetinde “hâsıla” söz konusu olur.
Buradan hareketle denilebilir ki, “talim” ve “terbiye” birlikte olmak
durumundadır. Beraber olmaz ise sakatlık söz konusu olur.
Türkiye bunun sıkıntısını yaşıyor.
Her bireyini “talim”li hale
getirmeye çalışıyor. Meslek kazandırmaya çalışıyor. Beceri, hüner ve
maharetlerine hitap etmeye, onları geliştirmeye çalışıyor. Bu çaba elbette
takdire şayandır.
Bu çabayı takdir etmemek akla ziyan
olmakla birlikte “terbiye” boyutunun
ihmal edilmesi insanımızı felakete sürüklüyor.
Zira terbiye”nin konusu “ahlak, değer, his ve heyecan”dır.
Dolayısıyla her toplum mensubu
olduğu dinin ahlakını fertlerine öğretmek durumundadır. Bunu
öğretmeyen/öğretemeyen toplumların içine düştükleri vaziyet ortadadır.
Yıllar öncesinde (1993) bir panelde
sunduğum tebliğde “Türkiye’de
“terbiye”siz “talim” yapılıyor, tabii ki “talimin ne kadar yapıldığı da meçhul
demiştim.
O günkü tespitim doğru idi.
Eğer ülkemizde hırsızlık, yolsuzluk,
rüşvet, iltimas vs. fiiller yaygınlaşmışsa “eğitim
sistemimizi” sorgulamak durumundayız.
Biz nerede hata yaptık ve yapıyoruz?
Bu soruyu sorup doğru cevabını
veremezsek sıkıntılarımız artarak devam edecek.
Dolayısıyla ahlakî/dinî değerler
toplumun bütün fertleri için elzemdir. Bunları sadece belirli bir okul türüne hasretmek ülke için felakettir. Hâsılı
kelam mesele İmam Hatip meselesi değildir. Sorun bir zihniyet sorunudur. Ülkeyi
felakete sürükleyen zihniyettir. Bunun
anlaşılması gerekir.
Sorun İslamî değerlerin
engellenmesi, yaşanmaz hale getirilmesi ve hayattan çıkarılmasıdır. Sorunun
İslam’la olduğunu ifade edebilmek için bununla ilgili iki belgeden bahsedeyim. Birincisi “27.04.1942 tarih ve 651 sayılı T.c. Başvekâleti
Matbuat Umum Müdürlüğü İstanbul Bürosunun talimat yazısı. Yazı şu:
Gazetelerimizin son günlerdeki neşriyatı arasında dinden bahis bazı yazı,
mütalaa, ima ve temennilere rastlanmaktadır. Bundan sonra din mevzuu üzerinde gerek
tarihî, gerek temsilî ve gerek mütalaa kabilinden olan her türlü makale, bend,
fıkra ve tefrikaların neşrinden tevakki edilmesi ve başlanmış bu kabil
tefrikaların en çok on gün zarfında nihayetlendirilmesi rica olunur. Matbuat
Umum Vekili İzzettin Tuğrul Nişbay” (1)
Diğer yazı Dâhiliye Vekâleti Matbuat Umum Müdürlüğüne aittir. 17 Mayıs 1943 tarih
ve 653 sayılı yazıdır. Ahmet Hamdi Akseki’ye hitaben yazılan mektup.
Yazı şu
“ Hülasa: Hz. Muhammed’e dair” Ankara, 17 Mayıs 1943
Muhterem
Efendim,
Mektubunuzu
aldım. Biz her ne şekil ve sûrette olursa olsun memleket dâhilinde dinî
neşriyat yapılarak dinî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dinî bir
zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz. Zât-ı âlilerinzin
herkesçe de müsellem olan ilim ve faziletinize hürmetkârız. Ancak, günün bu
kabil neşriyata tahammülü olmadığını siz de takdir edersiniz. Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör” (2)
Sorun herhalde açıklığa kavuşmuştur.
Ülkenin
eğitim sorununu bu bağlamda tefekkür etmek gerekir.
Selam ve Sabırla
1- Hamdi Mert,
Türkiye’nin dönüşüm Sürecinde İmam-Hatip liseleri, Ankara 2014, s.56.
2- Hamdi Mert,
Türkiye’nin dönüşüm Sürecinde İmam-Hatip liseleri, Ankara 2014, s.57.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?