Özgürlük ve Güven Ortamı
Veysi ERKEN
“Özgürlük”
ve “Güven Ortamı” birbirinin
vazgeçilmezidir. Özgürlükler ancak güven ortamında kullanılabilir. Güven
ortamının teminatı da özgürlüklerdir.
Olay ve olgulara bu bağlamda
yaklaşıldığında “güvenlik tedbirleri”
güven ortamının oluşturulması ve özgürlüklerin kullanımı için gerekli olduğu
görülür.
Ülkemizde güvenlik politikaları bu
açıdan değerlendirilmeli ve tedbirler bunun için alınmalıdır.
Bilindiği üzere inancımıza göre din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bütün insanlar hak
ve özgürlükler bakımından eşittir. Hepsi Hz. Âdem’in neslindendir. Kuran-ı
Kerim ve sünnet insanın
temel haklarını korumaya yönelik hükümlerle doludur.
Yeter ki, bu haklar bilinsin ve yaşansın.
Bu bağlamda insanın
1- Din
2- Can
3- Akıl
4- Mal
5- Nesil
(Irz) Emniyeti dokunulmaz
kabul edilir. Bunların dokunulmazlığını
sağlamak da “yönetim”in
görevidir. Bilinmelidir ki, bu
alandaki kısıtlamalar ve daraltmalar bireylerin ve devletlerin varlığını tehdit
eder.
Kısaca, ülkenin yönetimi, bireylerin
kendini güvende hissettikleri ortamları sağlamakla mükelleftirler.
Üzülerek belirtmeliyiz ki, ülkemizin
bazı kesimlerinde bahsi geçen dokunulmazlıklar
tehdit altındadır. Bireyleri tehdit eden, özgürlüklerini ortadan kaldıran veya
kaldırmaya çalışan faktörlerin enterne edilmesi yönetimin birinci görevidir.
Birinci görev diyorum çünkü ülkemiz
büyük bir saldırı altındadır. Tabii ki, bu saldırılar yeni değildir.
Dikkat edilirse bu saldırılar son
yıllarda arttırılmış ve çeşitlendirilmiştir. Yıllardır yetiştirilmiş piyonlar
devreye sokulmaktadır.
Meşhur tabirle “birbirine karıştı ablarla dolaplar, ablar galip gelince döndü dolaplar”.
Evet,
Farklı isimlerle piyasaya sürülen
piyon örgütlere baktığımızda birbirine ab
ve dolap gibi karıştığını görüyoruz.
Bu örgütlerin tamamı piyon ve maşadır.
Efendilerinin aklı ve emriyle
hareket etmekte ve güven ortamında kullanacağımız özgürlüklerimizi ortadan
kaldırmaya çalışmaktadırlar.
Türkiye hedef seçilmiş ve ilk önce
etrafı kan gölüne çevrilmiştir.
Afganistan’la başlayan süreç Irak,
Suriye, Libya, Azerbaycan, Çeçenistan, Yemen, Sudan ve benzer yerlerde devam
ettirilmiş ve ülkemize sıçratılmıştır.
Türkiye bu süreci durdurmak ve
bozmak mecburiyetindedir.
Türkiye bu coğrafyanın kalbi ve
beynidir.
Sıranın kalb ve beyne geldiğini
düşünen Siyonist haçlı tuzağı yerle yeksan edilmelidir ki, Türkiye rahatlasın.
Güvenlik politikaları bu bağlamda
düşünülmeli ve ülkemizin her yerinde en kısa zamanda “güven ortamı” ve “özgürlükler”in kullanımı
sağlanmalıdır.
Bu sağlanmadığı takdirde korkarım ki
“duygu kırılması” had safhaya
ulaşır.
Türkiye’nin büyümesi ve söz sahibi
olması buna bağlıdır.
Duygu kırılmasının önüne
geçilmelidir.
İnsanımızın ve ülkemizin kırılmalara
daha fazla tahammülü yoktur.
Emniyet içinde hürriyet her
bireyimizin hakkı ve vazgeçilmezidir.
Gün emniyet ve hürriyeti sağlama
günüdür.
Selam ve Sabırla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?