Yükseköğretim Ah Yükseköğretim
Veysi ERKEN
Bu ülkenin ve ümmetin sevdalılarına
bir tavsiyem, nasihatim ve vasiyetimdir. 15 Temmuz 2016 tarihindeki Siyonist
haçlı zihniyetinin mensubu olan dış odakların kuklası, piyonu ve uşağı olan
tapınakçı, mason haşhaşilerinin ihanet teşebbüsünü, bombalarını, tanklarını ve
hak için şahitlik eden şehitleri unutmayınız, unutturmayınız. Unutan hak
katında mesuldür.
Tabii ki, bu meşum ve lanetli
teşebbüsten bahsetmek isterim. Bu kolaydır. Ama hepimizi ilgilendiren hayat ve
bu hayatın olay ve olguları vardır.
İşte yükseköğretime geçiş konusu.
Yılların yarası. Hatta rahatlıkla
denilebilir ki, bu yara ve konu asırların yarası.
İktidar sahipleri bu yükseköğretim
konusunu hak ve özgürlükler
bağlamında çözüme kavuşturacaklarına sürekli “yasak” ve “tahdit”lerle (sınırlamalarla) çözme yollarına
başvurmaya çalışmaktalar.
Bunun tek sebebi vardır. Yönetim
gücünü elinde bulunduranların “zihin”, “gönül”
ve “çözüm yöntemleri”nin işgal edilmiş olmasındandır.
İktidar
sahipleri (seçilen-atanan) işgal edilmiş zihinlere sahip oldukları müddetçe “ekonomik
faktörleri”, “ülkenin kıt imkânları” ve mesleki ihtiyaçları” ileri sürmeye
devam edeceklerdir.
Esasında iktidar sahiplerinin bir
tek görevi vardır.
Öğrenim
“hak ve Özgürlüğü”nün önündeki engelleri kaldırmaktır. Zira inancımız
gereği “bilen” “bilmeyen”den üstün
kabul edilmiştir.
Bilgi edinme ve beceri geliştirme
anlayışı ve felsefesi bu umdeye dayalı olursa yönetimin asli vazifesi ortaya
çıkar ve her türlü engeli ve sınırlamayı ortadan kaldırmaya çalışır.
Öğrenme ve öğretme sürecine hep bu
anlayışla yaklaştım.
Bilgi
edinme ve beceri kazanma hak ve özgürlüğünün sınırsızlığına inandım ve savundum.
Zira cenabı Allah “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
düsturunu biz insanlara vazetmiştir.
Bilmeyenlerin zikir ehlinden (bilenler)den sormasını emretmiştir.
Bu
sebeptendir ki, yönetim bilgi edinme ve beceri geliştirme hak ve özgürlüğünün
önündeki bütün engelleri ve sınırlamaları kaldırmakla mükelleftir.
Bilmek
isteye her bölüme, branşa ve mesleki yeterliliğe yönelebilmeli, tercih
edebilmeli ve hakkından vazgeçebilmelidir.
Dileyen
her birey istediği alan/alanları seçebilmelidir.
Bu
bağlamda YGS ve YLS gibi sıralama sınavlarından behemehâl vazgeçilmeli, yüksek
öğretim imkân ve fırsatlarından birey dilediği zamanda ve dilediği kadar
faydalanabilmelidir.
Bir benzetme yapacak olursak.
Yükseköğretim süpermarket hatta
hiper market gibi olmalı ve birey raflardaki bilgi ve becerilerden istediğini
elde edebilmelidir.
Bilgi edinme ve beceri geliştirme
asla bir alanla sınırlandırılmamalıdır.
Birey kabiliyet, zekâ ve imkân
durumuna göre sınırsızca bilgi edinme ve becerisini geliştirme imkânlarından
istifade edebilmelidir.
Birey edindiği bilgi ve becerileri belgelendirebilmeli
(bugün diploma denilmekte) ve bunları dilediği zamanda kullanabilmelidir. Yani
bilgi ve beceriler mesleklere bu şekilde dönüşmelidir.
Buna ilave olarak, süre sınırlaması
olmamalıdır. Birey dilediği zamanda yükseköğretim imkân ve fırsatlarından faydalanabilmeli,
ara verebilmeli ve kaldığı yerden devam edebilmelidir.
Ah Yükseköğretim dememeliğiz.
Bireylerimizi yarış atları durumuna
sokmamalıyız.
Bilinmelidir ki, mevcut durum ve
yöntemler zulümdür.
Yönetimin (seçilmiş ve atanmış)
görevi bu zulmü pekiştirmek değil, ortadan kaldırmaktır.
Buna gayret etmeyen her yönetici hem
bu dünyada hem de ukbada cenabı Allah katında sorumlu olacak ve hesabını ödeyecektir.
Hâsılı kelam yönetimdekilere
sesleniyorum.
Zalim olmayınız ve zulmü ortadan
kaldırınız. Şayet bugünkü zulüm geçmişte olsaydı Piri Reisler, İbni Haldunlar, Biruniler, İbni Sinalar, Farabiler, Cezeriler, Aynştanylar
yetişemezdi.
Dünyaya nizam vermek isteyenler
bilgi edinmenin ve beceri geliştirmenin önünü mutlak olarak engellerden ve
sınırlamalardan arındırmakla mükelleftirler.
Hemen şimdi.
Yükseköğretimin önünde bekleyenlere
bu fırsatı verelim. Tercihleri sınırsız hale getirelim.
İktidar sahipleri neyi
bekliyorsunuz?
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?