YÜKSEKÖĞRETİM, BİLGİ
VE DÜŞÜNCE
Veysi ERKEN
Yükseköğretime geçiş ile ilgili yazı ses
getirdi. Olumlu bakanlar olduğu gibi, olumsuz bakanlar da oldu. Sayıları az
olmakla olumsuz bakanların tamamı özgürlüklerin sınırlandırılmasından yana
olanlardır. Maalesef mektep bitirmiş, eskilerin tabiriyle mürekkep yalamışların
tahditlerden yana olmaları üzüntü vericidir. Bu tip insanlar kendilerini
ayrıcalıklı sanır ve efendilerine kölelik ederler. Özellikle bürokrasidekiler
tamamen köleleştirilmiş zihniyete sahiptirler. Hâlbuki öğretim ve öğrenim bizi
bilgiye ve düşünceye götürmeli. Yazımda: “İktidar sahipleri bu yükseköğretim
konusunu hak ve özgürlükler
bağlamında çözüme kavuşturacaklarına sürekli “yasak” ve “tahdit”lerle (sınırlamalarla) çözme yollarına
başvurmaya çalışmaktalar.
Bunun tek sebebi vardır. Yönetim
gücünü elinde bulunduranların “zihin”,
“gönül” ve “çözüm yöntemleri”nin işgal edilmiş olmasındandır.
İktidar
sahipleri (seçilen-atanan) işgal edilmiş zihinlere sahip oldukları müddetçe
“ekonomik faktörleri”, “ülkenin kıt imkânları” ve mesleki ihtiyaçları” ileri
sürmeye devam edeceklerdir.
Esasında iktidar sahiplerinin bir
tek görevi vardır.
Öğrenim
“hak ve Özgürlüğü”nün önündeki engelleri kaldırmaktır. Zira inancımız
gereği “bilen” “bilmeyen”den üstün
kabul edilmiştir.
Bilgi edinme ve beceri geliştirme
anlayışı ve felsefesi bu umdeye dayalı olursa yönetimin asli vazifesi ortaya
çıkar ve her türlü engeli ve sınırlamayı ortadan kaldırmaya çalışır.
Öğrenme ve öğretme sürecine hep bu
anlayışla yaklaştım.
Bilgi
edinme ve beceri kazanma hak ve özgürlüğünün sınırsızlığına inandım ve savundum.
Zira cenabı Allah “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
düsturunu biz insanlara vazetmiştir.
Bilmeyenlerin zikir ehlinden (bilenler)den sormasını emretmiştir.
Bu
sebeptendir ki, yönetim bilgi edinme ve beceri geliştirme hak ve özgürlüğünün
önündeki bütün engelleri ve sınırlamaları kaldırmakla mükelleftir.
Bilmek
isteye her bölüme, branşa ve mesleki yeterliliğe yönelebilmeli, tercih
edebilmeli ve hakkından vazgeçebilmelidir.
Dileyen
her birey istediği alan/alanları seçebilmelidir.
Bu
bağlamda YGS ve YLS gibi sıralama sınavlarından behemehâl vazgeçilmeli, yüksek
öğretim imkân ve fırsatlarından birey dilediği zamanda ve dilediği kadar
faydalanabilmelidir.
Bir benzetme yapacak olursak.
Yükseköğretim süpermarket hatta
hiper market gibi olmalı ve birey raflardaki bilgi ve becerilerden istediğini
elde edebilmelidir.
Bilgi edinme ve beceri geliştirme
asla bir alanla sınırlandırılmamalıdır.
Birey kabiliyet, zekâ ve imkân
durumuna göre sınırsızca bilgi edinme ve becerisini geliştirme imkânlarından
istifade edebilmelidir.
Birey edindiği bilgi ve becerileri belgelendirebilmeli
(bugün diploma denilmekte) ve bunları dilediği zamanda kullanabilmelidir. Yani
bilgi ve beceriler mesleklere bu şekilde dönüşmelidir.
Buna ilave olarak, süre sınırlaması
olmamalıdır. Birey dilediği zamanda yükseköğretim imkân ve fırsatlarından faydalanabilmeli,
ara verebilmeli ve kaldığı yerden devam edebilmelidir.” demiştim.
Öğrenimin bize neyi kazandırması gerektiğini
bari Montaigne’den öğrenelim. Belki bilgi edinme ve beceri geliştirme hakkından
bireyleri mahrum bırakanlar akıllanır. Montaigne:”Öğrenimden
kazancımız daha iyi ve daha akıllı olmaktır. Epiharmus der ki, insan düşünce ile görür ve duyar; her
şeyden yararlanan her şeyi düzene sokan, başa geçip yöneten düşüncedir; geri
kalan her şey kör, sağır ve cansızdır.
Şu
kesin ki çocuğa kendiliğinden bir şey
yapmak özgürlüğünü vermemekle onu korkak bir köle durumuna sokuyoruz.
Retorika ve gramer üstüne, Cicero'nun şu veya
bu cümlesi üstüne öğrencisinin ne düşündüğünü kim sormuştur? Bunları Tanrı sözü
gibi belleğimize basmakalıp yapıştırırlar; harfler ve sözcükler, anlatılan
şeyin kendisi haline gelir. Ezber bilmek, bilmek değildir; belleğimize emanet
edilen her şeyi saklamaktır. İnsan, kendiliğinden bildiği her şeyi ustasına bakmadan,
kitaptaki yerini aramadan, istediği gibi kullanır. Tümüyle kitaptan bir bilgi
ne sıkıcı bilgidir! Böyle bir bilgi bir süs olarak kullanılsın” (1)
Selam ve Sabırla…
1- KENDİMİZİ TANIMAK, Montaigne, Denemeler, Çev.
Sabahattin Eyuboğlu, Cem Yayınevi, İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?