11 Temmuz 2019 Perşembe

Kime Ne Kazandırdınız Ülkeye Ne Kaybettirdiniz


Kime Ne Kazandırdınız Ülkeye Ne Kaybettirdiniz

Veysi ERKEN

            Bilderberg toplantılarına 2012 yılında katılan Ali Babacan parti kuracakmış. Elbette bireylerin içinde bulundukları gruplardan (her türlü parti, tarikat, hizip, STK vs.) ayrılmaları ve yeni oluşumlara yönelmesi tabiidir.
            Bunu yadırgamam.
            Yadırgadığımız tek şey zihniyet kayması ve kaydırmasıdır. Mesela bizler bir zamanlar MÇP’den ayrılmış idik. Ama bizim zihniyetimizde ve zeminimizde bir kayma yoktu.
            MÇP’den ayrılmadan önce “çağrımız İslam’da dirilişedir” diyorduk, ayrıldıktan sonra da aynı zeminde düşünmeye ve yürümeye devam ettik.
            Bizler ayrıldıktan sonra yayınlanmış olan Milli Mutabakat Çağrısı “Allah’ın birliği ve Hz. Peygamberin risaleti dışında tartışılmamız yoktur” dedik. Amacımız “İ’la-i Kelimetullah için nizamı âlem” olarak devam etmiştir.
            Bizler hep “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak, Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” demişizdir ve demeye devam ediyoruz.
            Peki, MHP’den ayrılan ve Meral’in etrafında kümelenenlerle AK Partiden ayrılacaklar neyi savunuyorlardı ve şimdi neyi savunuyorlar.
            Buna bakmak lazım.
            Olay ve olgulara bu gözle bakmaya çalışıyorum.
            Benim kanaatim şudur.
            Türkiye ne zaman merhum Kamran İnan’ın tabiriyle “Hayır Diyen Türkiye” olmaya çalışmışsa Siyonist haçlı zihniyeti bütün unsurlarını daha fazla harekete geçirmeye ve Türkiye’yi yok etmeye çalışıyor ve çalışmaya devam ediyor.
            Elbette ki, haçlı zihniyetinin saldırıları yeni değildir.
            Biraz tarih okuduğumuzda haçlı zihniyetinin saldırıları ilk İslami dönemden beri vardır ve olmaya devam edecektir.
            Ama bazı dönemlerde bu daha fazla şiddetlenmiş ve maalesef etkili olmuştur.
            İttihatçıların başlattıkları ve yıkımla biten faaliyetleri ve ruhu CHP zihniyetiyle devam etmiş ve son zamanlarda artmıştır.
            Özellikle “one minute” hadisesinden sonra Siyonist haçlı baskısı ve faaliyetleri artmıştır.
            O tarihten itibaren her gün olaylar çıkarılmaya ve Türkiye geriletilmeye çalışılmış ve çalışılmaya devam edilmektedir.
            Gelelim partilerin rolüne.
            MHP’den ayrılıp da Meralin etrafında kümelendirilen arkadaşlara soruyoruz. Ülkünüz ne idi ve şimdi nedir.
            Mazinizle bir bağlantınız kaldı mı? Kamet ve İstikametiniz nedir?
            Cevap alamadığımız sorulardır bunlar.
            Görüyoruz ki, Meralin partisi kazanmak için değil, bazılarına kaybettirmek ve bir kesime kazandırmak için çalışıyor.
            Kime kaybettirmek elbette ki, başta MHP’ye. Peki, kime kazandırmak için çalışıyor, elbette ki CHP’ye.
            Bunu ben söylemiyorum.
            Kendilerini destekleyenlerin yorumudur. İşte o yorum. “İYİ Parti, ilk girdiği yerel seçimde birçok ilden daha yüksek nüfusa sahip ilçelerin belediyelerini kazanırken, bazı büyükşehir ve il belediyelerinde de seçimi az bir oy farkıyla kaybetmişti. İYİ Parti’nin oynadığı asıl rol ise, 31 Mart’ın sonuçları itibariyle Türk siyasetinde olağan siyasi paradigmada olağanüstü değişikliklere neden olacak bir seçim olmasını sağlamasıydı. Seçim sonuçları ittifaklar bazında değerlendirildiğinde İYİ Parti’nin yerel seçimin “kazandıranı” olarak öne çıktığı görülüyordu. Millet İttifakı kapsamında CHP’nin kazandığı 8’i büyükşehir, 9’u il belediyesi olan toplam 17 şehirde seçim sonuçlarına İYİ Parti oyları doğrudan etki etmişti. Aralarında İstanbul, Ankara, Adana ve Antalya gibi AKP ve MHP’den CHP’ye geçen büyükşehir belediyelerinin de bulunduğu illerde, İYİ Parti’nin 24 Haziran 2018’deki Genel Seçimlerde aldığı oy, CHP’nin kazanmasında önemli rol oynadı. İYİ Parti’nin 24 Haziran’da aldığı oyun, 31 Mart’ta CHP’ye bu illeri kazandıran oy farkının çok üstünde olması dikkat çekmişti. Bir diğer dikkat çeken nokta ise, özellikle Millet İttifakı adına CHP’nin desteklendiği ve seçimi kazandığı illerde, AKP ve MHP’den kopan seçmenlerin CHP adaylarına yönelmesindeki İYİ Parti faktörüydü.

Herhalde anlaşılmıştır.
Meralin rolü belli.
Baronlara kazandırma.
Baronlar “one minute”den sonra faaliyetlerini hızlandırdıklarını biliyoruz.
Öncelikle Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirerek bir umut oluşturmaya çalıştılar. Tutmayınca başka faktörleri devreye soktular. Kazanamayacaklarını anlayınca diğer grupları bölmeye çalıştılar ve kendi elemanlarını iktidara getirmeye uğraştılar.
İşte Meral’in partisi ile yapılan işler bunlar.
Bu da tutmayınca şimdi Bilderberg toplantısına katılan Ali Babacan ve benzerleri devreye sokulmaya çalışılıyor. Meral Akşener hemen bunları destekliyor. İşte meralin açıklaması “ hem Sayın Davutoğlu'nun hem Sayın Babacan'ın bir ya da iki ayrı parti kurmalarının Türkiye açısından iyi olacağına inanıyorum. Çeşitlilik güzel bir şeydir.
            Meral Akşener’in iyi olacağına inandığı oluşumun çalışmaları yeni mi? Elbette ki, hayır.
            Son cumhurbaşkanlığı seçiminden önce vardı. Abdullah Gül aday gösterilmeyince oyun ertelendi.
            İşte o zamanla ilgili değerlendirme. “... Uluslararası finans çevrelerinin maşası Nişantaşı baronlarının organizasyonu ile Cumhurbaşkanlığı adaylığını zorlayan, armut piş ağzıma düş olmayınca da "Ben istemedim de bazı siyasi partiler beni zorladılar. Onlar becerebilseydi zorunluluktan Türkiye'yi kurtaracaktım" rollerine yatan Abdullah Gül, arka plan çalışmalarından vaz geçmemiş görünüyor. "Her makama oturdum" diyen mütevazı görünümlü  Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım'ın tepkisi ve hırsı henüz dinmemiş!.. Nereden mi çıkardım?.. AKP iktidarının Başbakan Yardımcılıkları, Dışişleri Bakanlığı ve ekonomi ağırlıklı Bakanlıklarını yapan Ali Babacan'ın da faaliyetlerini gazeteci olarak yakından takip ediyorum da oradan... Efendim şöyle;
 Bilderberg toplantılarının müdavimi Ali Babacan önceki gün akşam  İstanbul'da benzeri mahrem bir toplantının baş konuğu olur. Orada konuşulanların dışarıda anlatılmaması için söz verilen ve finans çevreleri ağırlıklı toplantıda Ali Babacan yaklaşık 2 saatlik bir konuşma yapar. Abdullah Gül'ün yakın çevresi ile yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenime göre, Ali Babacan hem yaptığı konuşmada hem de ikili sohbetlerde yoğun beklentilerine rağmen Gül'ün aday olamama durumundan dolayı duyulan üzüntüyü de yansıtır. Sahadan çekilmeyeceklerini ve faaliyetlerinin de devam edeceğini lisan-ı münasiple anlatır. Finans çevrelerinin dünya çapında farklı noktalarındaki mahrem toplantılarına katıldığını bildiğim Ali Babacan'ın önceki günkü toplantıda verdiği mesajlardan edindiğim izlenimleri şöyle sıralayabilirim:
*Abdullah Gül ile Ali Babacan ikilisi 24 Haziran seçimini nihai seçim olarak görmüyor.
*Cumhurbaşkanlığı heveslerini gündemden çıkarmayacaklar. Dünya çapında organizasyonlarla lobi faaliyetlerine devam edecekler.
*Ali Babacan, mahrem toplantıdaki konuşmasında isim vermeden R. Erdoğan'ı ve yönetimini eleştirdi. Abdullah Gül idareyi ele alırsa neler yapabileceklerini projeler kapsamında anlattı.
*Ali Babacan, projeleri ve anlatımı ile ortanın solu çizgide bir profil verdi. (Merak edenler için hatırlayınız; Abdullah Gül Cuma namazı çıkışında "Caminin önünde siyaset yapmam" demişti.)
Bugün R. Erdoğan'ı kapalı toplantılarda ağır bir dille eleştiren Ali Babacan dün onun en yakın çalıştığı Bakanlardan biriydi!.. İstanbul'daki toplantıdan sızan bilgilere göre, 25 Haziran sabahı şer çevrelerinin Türkiye üzerindeki mühendislik faaliyetleri devam edecek.
Ahmet Takan’ın ifadesiyle şer çevrelerinin Türkiye üzerindeki mühendislik faaliyetleri devam ediyor. Siz bu faaliyetlerin parçası olmaya devam etmeyiniz. Kendinize ve ülkünüze dönünüz. CHP’ye kazandırıp, ülkeye kaybettirmeye devam etmeyiniz.
Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?