Kime Ne Kazandırdınız Ülkeye Ne Kaybettirdiniz
Veysi ERKEN
Bilderberg toplantılarına 2012
yılında katılan Ali Babacan parti kuracakmış. Elbette bireylerin içinde
bulundukları gruplardan (her türlü parti, tarikat, hizip, STK vs.) ayrılmaları
ve yeni oluşumlara yönelmesi tabiidir.
Bunu yadırgamam.
Yadırgadığımız tek şey zihniyet
kayması ve kaydırmasıdır. Mesela bizler bir zamanlar MÇP’den ayrılmış idik. Ama
bizim zihniyetimizde ve zeminimizde bir kayma yoktu.
MÇP’den ayrılmadan önce “çağrımız İslam’da dirilişedir”
diyorduk, ayrıldıktan sonra da aynı zeminde düşünmeye ve yürümeye devam ettik.
Bizler ayrıldıktan sonra yayınlanmış
olan Milli Mutabakat Çağrısı “Allah’ın
birliği ve Hz. Peygamberin risaleti dışında tartışılmamız yoktur” dedik.
Amacımız “İ’la-i Kelimetullah için
nizamı âlem” olarak devam etmiştir.
Bizler hep “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak, Allah’ın huzurunda eğiliriz
biz ancak” demişizdir ve demeye devam ediyoruz.
Peki, MHP’den ayrılan ve Meral’in
etrafında kümelenenlerle AK Partiden ayrılacaklar neyi savunuyorlardı ve şimdi
neyi savunuyorlar.
Buna bakmak lazım.
Olay ve olgulara bu gözle bakmaya
çalışıyorum.
Benim kanaatim şudur.
Türkiye ne zaman merhum Kamran İnan’ın
tabiriyle “Hayır Diyen Türkiye”
olmaya çalışmışsa Siyonist haçlı zihniyeti bütün unsurlarını daha fazla
harekete geçirmeye ve Türkiye’yi yok etmeye çalışıyor ve çalışmaya devam
ediyor.
Elbette ki, haçlı zihniyetinin
saldırıları yeni değildir.
Biraz tarih okuduğumuzda haçlı
zihniyetinin saldırıları ilk İslami dönemden beri vardır ve olmaya devam
edecektir.
Ama bazı dönemlerde bu daha fazla şiddetlenmiş
ve maalesef etkili olmuştur.
İttihatçıların başlattıkları ve
yıkımla biten faaliyetleri ve ruhu CHP zihniyetiyle devam etmiş ve son
zamanlarda artmıştır.
Özellikle “one minute” hadisesinden sonra Siyonist haçlı baskısı ve
faaliyetleri artmıştır.
O tarihten itibaren her gün olaylar
çıkarılmaya ve Türkiye geriletilmeye çalışılmış ve çalışılmaya devam
edilmektedir.
Gelelim partilerin rolüne.
MHP’den ayrılıp da Meralin etrafında
kümelendirilen arkadaşlara soruyoruz. Ülkünüz ne idi ve şimdi nedir.
Mazinizle bir bağlantınız kaldı mı?
Kamet ve İstikametiniz nedir?
Cevap alamadığımız sorulardır
bunlar.
Görüyoruz ki, Meralin partisi
kazanmak için değil, bazılarına kaybettirmek ve bir kesime kazandırmak için
çalışıyor.
Kime kaybettirmek elbette ki, başta
MHP’ye. Peki, kime kazandırmak için çalışıyor, elbette ki CHP’ye.
Bunu ben söylemiyorum.
Kendilerini destekleyenlerin
yorumudur. İşte o yorum. “İYİ Parti, ilk
girdiği yerel seçimde birçok ilden daha yüksek nüfusa sahip ilçelerin
belediyelerini kazanırken, bazı büyükşehir ve il belediyelerinde de seçimi az
bir oy farkıyla kaybetmişti. İYİ
Parti’nin oynadığı asıl rol ise, 31 Mart’ın sonuçları itibariyle Türk
siyasetinde olağan siyasi paradigmada olağanüstü değişikliklere neden olacak
bir seçim olmasını sağlamasıydı. Seçim sonuçları ittifaklar bazında
değerlendirildiğinde İYİ Parti’nin yerel seçimin “kazandıranı” olarak öne
çıktığı görülüyordu. Millet İttifakı kapsamında CHP’nin kazandığı 8’i
büyükşehir, 9’u il belediyesi olan toplam 17 şehirde seçim sonuçlarına İYİ
Parti oyları doğrudan etki etmişti. Aralarında İstanbul, Ankara, Adana ve
Antalya gibi AKP ve MHP’den CHP’ye geçen büyükşehir belediyelerinin de
bulunduğu illerde, İYİ Parti’nin 24 Haziran 2018’deki Genel Seçimlerde aldığı
oy, CHP’nin kazanmasında önemli rol oynadı. İYİ Parti’nin 24 Haziran’da aldığı
oyun, 31 Mart’ta CHP’ye bu illeri
kazandıran oy farkının çok üstünde olması dikkat çekmişti. Bir diğer dikkat çeken nokta ise, özellikle Millet
İttifakı adına CHP’nin desteklendiği ve seçimi kazandığı illerde, AKP ve
MHP’den kopan seçmenlerin CHP adaylarına yönelmesindeki İYİ Parti faktörüydü.
Herhalde
anlaşılmıştır.
Meralin
rolü belli.
Baronlara
kazandırma.
Baronlar
“one minute”den sonra faaliyetlerini hızlandırdıklarını biliyoruz.
Öncelikle
Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirerek bir umut oluşturmaya çalıştılar.
Tutmayınca başka faktörleri devreye soktular. Kazanamayacaklarını anlayınca
diğer grupları bölmeye çalıştılar ve kendi elemanlarını iktidara getirmeye
uğraştılar.
İşte
Meral’in partisi ile yapılan işler bunlar.
Bu
da tutmayınca şimdi Bilderberg toplantısına katılan Ali Babacan ve benzerleri
devreye sokulmaya çalışılıyor. Meral Akşener hemen bunları destekliyor. İşte
meralin açıklaması “ hem Sayın Davutoğlu'nun hem Sayın
Babacan'ın bir ya da iki ayrı parti kurmalarının Türkiye açısından iyi
olacağına inanıyorum. Çeşitlilik güzel bir şeydir.
Meral
Akşener’in iyi olacağına inandığı oluşumun çalışmaları yeni mi? Elbette ki,
hayır.
Son
cumhurbaşkanlığı seçiminden önce vardı. Abdullah Gül aday gösterilmeyince oyun
ertelendi.
İşte o
zamanla ilgili değerlendirme. “... Uluslararası finans çevrelerinin maşası
Nişantaşı baronlarının organizasyonu ile Cumhurbaşkanlığı adaylığını zorlayan,
armut piş ağzıma düş olmayınca da "Ben
istemedim de bazı siyasi partiler beni zorladılar. Onlar becerebilseydi
zorunluluktan Türkiye'yi kurtaracaktım" rollerine yatan
Abdullah Gül, arka plan
çalışmalarından vaz geçmemiş görünüyor. "Her
makama oturdum" diyen mütevazı görünümlü Abdullah
Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım'ın tepkisi ve hırsı henüz dinmemiş!.. Nereden mi
çıkardım?.. AKP iktidarının Başbakan Yardımcılıkları, Dışişleri Bakanlığı ve
ekonomi ağırlıklı Bakanlıklarını yapan Ali Babacan'ın da faaliyetlerini
gazeteci olarak yakından takip ediyorum da oradan... Efendim şöyle;
Bilderberg
toplantılarının müdavimi Ali Babacan önceki gün akşam İstanbul'da benzeri
mahrem
bir toplantının baş konuğu olur. Orada konuşulanların dışarıda anlatılmaması
için söz verilen ve finans çevreleri ağırlıklı toplantıda Ali Babacan yaklaşık
2 saatlik bir konuşma yapar. Abdullah Gül'ün yakın çevresi ile yaptığım
görüşmelerden edindiğim izlenime göre, Ali Babacan hem yaptığı konuşmada hem de
ikili sohbetlerde yoğun beklentilerine rağmen Gül'ün aday olamama durumundan
dolayı duyulan üzüntüyü
de yansıtır. Sahadan çekilmeyeceklerini ve faaliyetlerinin de devam edeceğini
lisan-ı münasiple anlatır. Finans çevrelerinin dünya çapında farklı
noktalarındaki mahrem toplantılarına katıldığını bildiğim Ali Babacan'ın önceki
günkü toplantıda verdiği mesajlardan edindiğim izlenimleri şöyle
sıralayabilirim:
*Abdullah Gül ile Ali
Babacan ikilisi 24 Haziran seçimini nihai
seçim olarak görmüyor.
*Cumhurbaşkanlığı
heveslerini gündemden çıkarmayacaklar. Dünya çapında organizasyonlarla lobi
faaliyetlerine devam edecekler.
*Ali Babacan, mahrem
toplantıdaki konuşmasında isim vermeden R. Erdoğan'ı ve yönetimini eleştirdi.
Abdullah Gül idareyi ele alırsa neler yapabileceklerini projeler kapsamında
anlattı.
*Ali Babacan,
projeleri ve anlatımı ile ortanın
solu çizgide bir profil verdi. (Merak edenler için hatırlayınız; Abdullah Gül Cuma namazı
çıkışında "Caminin önünde siyaset yapmam" demişti.)
Bugün R. Erdoğan'ı
kapalı toplantılarda ağır bir dille eleştiren Ali Babacan dün onun en yakın
çalıştığı Bakanlardan biriydi!.. İstanbul'daki toplantıdan sızan bilgilere
göre, 25 Haziran sabahı şer çevrelerinin Türkiye üzerindeki mühendislik
faaliyetleri devam edecek.
Ahmet Takan’ın ifadesiyle şer çevrelerinin Türkiye üzerindeki
mühendislik faaliyetleri devam ediyor. Siz bu faaliyetlerin parçası olmaya
devam etmeyiniz. Kendinize ve ülkünüze dönünüz. CHP’ye kazandırıp, ülkeye
kaybettirmeye devam etmeyiniz.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?