Bürokratik Oligarşik Yönetim
Veysi ERKEN
Devlet, fert ve toplum için çok
anlamlı soyut bir kavramdır. Fert açısından meseleye baktığımızda devlet baht,
talih, saadet, mutluluk gibi manalara gelir. Devletli insan denildiğinde talihi
açık ve mesut fert akla gelir. Fert için olduğu gibi toplum için de devletin
bahtiyarlık ve mutluluğu ifade etmesi gerekir.
Devlet, “belirli bir ülkesi olup
bir hükümet yönetimi altında örgütlenmiş bulunan ve yurt dışı hiç bir
denetlemeye bağlı olmayan, benzerleri tarafından tanınmış siyasal ve bağımsız
topluluk” biçiminde tanımlanmaktadır. Dolayısıyla topluluk kendi iradesiyle
teşkilatlanmış ve oluşturduğu teşkilattan mutluluk duyuyorsa
“devlet”lidir.
Devletlerin hayatiyetlerini
devam ettirmeleri ve toprakları üzerinde barındırdıkları toplumu mutlu
edebilmeleri için yönetim tarzlarını “halkın” arzu ve isteklerine göre şekillendirmeleri
gerekir. Aksi takdirde devletler uzun soluklu olamayacakları gibi toplumun
mutluluğu da söz konusu olmaz.
Yönetim geniş anlamda ortak
amaçları gerçekleştirmek için fertlerin ortak eylemleri biçiminde tarif
edilebilir.
Tanımdan anlaşılacağı üzere yönetim olgusunun oluşumu
“ortak amaç” ve “ortak faaliyet” gerektirir. Ortak amaç ve faaliyetler toplumun
tamamını doğrudan ilgilendiriyor ve etkiliyorsa buna kamu yönetimi
denilir.
Yönetim söz konusu olunca akla
hemen onun niteliyi gelir. Nitelikleri itibarıyla yönetim tarzlarını günümüzde;
Bürokratik,
Toplam Kalite Anlayışı,
Demokratik,
Monarşik,
Elitist- bürokratik Oligarşik
tasnif etmek mümkündür.
Toplam Kalite Yönetimi anlayışı
“birey”i “müşteri” olarak görür ve bütün faaliyetlerini bireyin “istek, arzu ve
İhtiyaçları”na dayandırır. Günümüzün en çok konuşulan yönetim anlayışıdır.
Demokratik yönetim
anlayışı temel hak ve hürriyetlere dayanır. Ferdin hak ve hürriyet alanını
genişletmeyi hedefler.
Monarşik yönetim anlayışı
“bir kişi”nin tahakkümüne dayanır. Saltanat, Krallık, Firavunluk veya bir başka
biçimde tezahür edebilir.
Bürokratik yönetim
anlayışı günümüzün en yaygın tarzlardan birisidir. Yönetim gücünü elinde bulunduranların
vazetmiş oldukları ilke ve kurallar “ferde” ve “halka” rağmen bürokratlar
tarafından tatbik edilir.
Bürokrasi genel anlamda hazırladıkları taslaklarla
yönetenleri yönlendirir ve halkı ezer.
Yönetim tarzlarının en
kötülerinin başında “elitist- bürokratik oligarşik” yaklaşım gelir. Kendilerini
ülkenin yegâne sahibi ve hâkimi gören ve kabul eden bir “zümre”nin yönetimini
ifade eder.
Elitist-oligarşik yapı varlığını ve menfaatini korumak için
her şeyi ve her yolu mubah görür. Toplumun değişik katmanlarından ve
kurumlarından oluşan elitist- bürokratik oligarşik yapı bir “aşiret”
görünümündedir.
“Aşiret” parayı, ticareti, sanayiyi, eğitimi, medyayı ve
buna benzer “güç”leri elinde bulunduranlardan oluşur. Elitist- bürokratik
oligarşik aşiret “halka rağmen” yaptıklarını “halk için” gösterme ve kabul
ettirme çabasına girer.
Bu özelliğini kabul ettirebilmek için toplumun ve
ferdin bilgi edinme hakkını muhtelif yollarla elinden almaya çalışır.
Beceremediği durumlarda ise şirretini arttırır. Gerçekleri saptırarak
inandırıcı olmaya çalışır. Bu amaçla her yolu mubah telakki eder.
Kitle iletişim
araçlarının yaygınlaşması ve dünyanın “Global” bir köye dönüşmüş olması
elitist-bürokratik oligarşik yönetim anlayışına sahip olan “aşiret”in mantığını
değiştirmesine yol açmaz. Bilakis kitle iletişim araçlarını kendi tekeline
alarak “kitle kültürü” ile toplumu uyuşturmaya çalışır. Eğlence ve bohem hayat
tarzı en çok kullanılan uyuşturma ilaçları mesabesindedir.
Elitist-oligarşik aşiret
yönetimi bürokratları ve bürokrasiyi yanına aldı mı keyfine diyecek yok. Bir
yandan bürokratik yapının ilke ve kuralları ile toplumu ve ferdi hayatından
bezdirirken, bir taraftan toplumda korku salar. İnsanın insan olarak
doğmasından kaynaklanan vazgeçilmez ve devredilmez hak ve hürriyetleri göz ardı
edilmeye çalışılır. Nefsi, nesli, aklı düşünce ve inancı koruma ve yaşama
hakları ferdin elinden “âli” menfaatler adına alınmaya çalışılır.
Genellikle Elitist-
bürokratik oligarşik aşiret, iç ve dış çıkar zümrelerden ile azınlıklardan
oluşur. Muhtelif sebeplerle iç ve dış grupların (Küresel haydutların) menfaat
ortaklıkları söz konusu ise hemen aşiretlerini teşekkül ettirirler. Aynen
uluslararası kuruluşlar ve şirketlerde olduğu gibi.
Elitist-bürokratik
oligarşik aşiret fert ve toplumu rahatlatacak ve huzurunu arttıracak her türlü
yenileşmeye ve yenilenmeye karşı direnirler. Vatan, millet ve memleket sadece
ve sadece onların mülkü olduğundan tasarruf hakkına da ancak onlar sahip
olurlar. Dolayısıyla bu durumun ebediyen sürmesi için ellerinden gelen her
çabayı sarf ederler. Direnirler. Sun’i düşmanlar icat ederler.
Hele hele “Direnme, kamu adına
veya kamu çerçevesinde cereyan ettiğine göre değişmeye ve yenileşmeye olan
direncin kırılması da öncelikle kamuya dair tedbirlerin geliştirilmesiyle
mümkün olabilecektir. Bunun için ise düşünce ve bilgi konusundaki paradoksların
giderilmesi gerekmektedir. Paradoksun kaynağı ise yeni gerçeklerin bilinmemesi
yanında yenileşmenin ’toplum ve devletin batması’, değişmeye karşı direnmenin
‘devletin bekası’ ile özdeş hale getirilmesi paranoyasıdır. Bir bakıma
bilgisizlik paranoyayı, paranoya ise bilgiye güvensizliği doğurmaktadır.
Bilgiye güvensizlik ise her çağda toplumsal değişme-yenileşme (sanayi toplumunun
literatürü ile kalkınma) önünde en kritik engeldir” (1).
Elitist-oligarşik aşiret hiç bir zaman
ferdin ve toplumun ufkunu genişletecek, yönetime katılımını kolaylaştıracak
tedbirlerin alınmasına ve düzenlemelerin gerçekleşmesine rıza göstermez.
Aşiret oluşturduğu yapının devamından yana tavır
takınır. Bunun için her yola başvurur. Çünkü onun için her yol mubahtır. Ve her
yol “Roma”ya çıkar.
Selam ve Sabırla… NOT: Bu yaz,ı 05.06.1998 tarihinde
yayınlanmıştır.
1-Kabasakal, Öner: Dönüşüm, Sosyal ve Stratejik Çözümler,
Seba Yayınları, Ankara 1998, s.96-97.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?