Musa Dağı*
Veysi ERKEN Dr.
Gerçekte İslam ve Müslüman düşmanlığı söz konusudur. Tabii ki Milletimizin ekseriyeti Müslüman olduğundan doğrudan doğruya düşmanlıklarını izhar edip kendilerini oldukları gibi yansıtmıyorlar.
Celalettin Rumi’ye atfedilen bir söz var “ya olduğun gibi ol, ya olduğun gibi görün”.
Bunlar münafık karakterli olduklarından oldukları gibi değil, olmadıkları gibi (Müslüman) görünüp İslam ve Müslüman düşmanlığı yapıyorlar.
Suriyelilere, Çeçenlere, Balkanlılara, Türkistanlılara, İmam Hatiplere, İlahiyatlara , Camilere, İslam’a, İslami yaşayışa, Müslümanlara onun için saldırıyorlar.
Esasında Suriyelilerin veya başka ülkelerin Müslümanları ne geçmişte ne de günümüzde milletimize ihanet etmediklerini biliyorlar. Kendileri, İslam olmayan değerleri için Suriyelileri, Türkistanlıları, İmam Hatiplileri, Camileri, Diyaneti vs düşman olarak görüyor ve iftira etmekten geri durmuyorlar.
Bütün toplumlarda ihanet eden, parayla, makamla, şanla, şöhretle satılan bireyler veya yöneticiler olabilir. Bu tür ihanetleri bir gruba mal etmeye çalışmak ihanetin kendisidir. İçimizde böyle haniler vardır.
Haçlı zihniyetinin görevlilerine zaten diyeceğim bir şey yok.
Ama bu sefillerin algı operasyonlarının etkisinde kalıp yollarını şaşıranlara, sapıtanlara diyeceklerimiz var.
Belki gaflet uykusundan uyanırlar.
Bu kardeşlik hukuku gereğidir.
Bilindiği üzere Türkler ta Abbasi döneminden beri Irak, Suriye, Yemen, Mısır, Cezayir vs. coğrafyalarını yönetmiş ve hala varlığını devam ettirmektedir.
Bu coğrafyalarda tapınakçı Siyonist haçlı zihniyeti her daim kendileri gibi ihanet edecek yapılarla bir ve beraber olmuşlardır.
Dünün haşhaşileri bugünün fetöcüleri elemanlarını hep gayrı Müslimlerden seçerek Müslümanları düşman olarak göstermeye çalışmışlardır.
Bunu tarihten bir misalle izah eydim.
Merhum Cevat Rıfat Atilhan’ı bileniniz azdır.
Pek çok cephede bulunmuş ve 70’in üzerinde kitap yazmış bir şahsiyet. Filistin cephesinde de bulunmuş biri.
Bugün Suriyelileri ve topyekun Arapları düşmanlaştırmaya çalışan melunları tanımak için hiç olmazsa “Musa Dağı” isimli kitabını bulunuz ve okuyunuz. O cephede, Filistin cephesinde dönen dolapları ve ihanetlerini anlayınız. İçimizdeki Lavrens'leri ve elemanlarını keşfediniz.
İşte kitaptan bir kesit.
“Üçüncü Gazze meydan muharebesi esnasında geçen iki hadise hislerimi ve kafamı uzun uzun oyaladı. Bunlardan birincisi, “Nankörlük ve hıyanet”, ikincisi de “İnsanlık ve Kadirşinaslık” numunesidir. ………… Arap köyü olan Sedut’tan ve sonra da mamur Yahudi köylerinden geçtik.
Sedut’ta halk yolun iki tarafına dizilmiş ellerindeki bakır bakraçlardan bize süt, yoğurt ikram ediyorlar, yan çantalarımıza taze portakallar dolduruyorlar. Kadınlar arkamızdan şöyle bağırıyorlardı:
----“Zafer Allah’ındır… Nusret sizindir. Mertliğinizin şahidi Allah’tır… Bizi düşmana çiğnetmeyiniz!...”
----Bu heyecanlı sözleri uzun çığlıklar ve lü lü lü…lü lü lü… sesleri takip ediyordu.
Ruhlarımızı doyuran, erlerin şecaatini kamçılayan bu samimi hitaplar, hepimize şevk ve gayret verdi. Adeta çeliklenmiştik. Bunu müteakip Yahudi köylerinden geçtik. Arapları çamur yığını halindeki evleri, kıldan örülmüş çadırlarına mukabil Yahudi köyleri tıpkı İstanbul’un Erenköy’ü, İzmir’in Buca’sı gibi çiçekli bahçeler, nefis bademlikler içinde zarif köşklerle, muazzam binalarla süslenmiş birer mamure idi.
Filistin’in hayat fışkıran zengin bölgelerinde yıllardır himayemizde: Adalet, Emniyet ve Hürriyet içinde layık olduklarından çok daha fazla bir refaha erişmiş bulunan bu Yahudiler, bize bugün için küskündü?!...
Yakut renginde Türk kanıyla sulanmış bu topraklarda vatanı uğrunda hiçbir fedakârlıkta bulunmayan, cennet hayatı süren bu kavme acaba ne yapmıştık?.!.
Bizler kan ter içinde cepheden cepheye koşarken, mağlubiyet ve perişanlığımızı bekler hissiyle, en ufak bir yardım ve alakadan kaçan bu sefil güruh karşısında ve böyle bir günde insanın elinden iğrenmekten başka ne gelebilir?...
İçim bu hislerle dolup boşalırken, iki Yahudi getirdiler. İleri karakol ve keşif vazifesini gören takımımın erleri tarafından yakalanan bu iki hain, sahilde gizlenerek ellerindeki fenerlerle düşman kuvvetlerine bir takım işaretler vermekte imişler. S.109-111”
Evet, aziz dostlar ihanet edenler Müslüman Araplar değil İngilizlerin satın aldıkları ve içimizde beslediğimiz gayrı Müslimlerdir.
Aynı kitapta bu gerçeği esir düşmüş bir İngiliz subayı “ Evet bu mütalaanız doğrudur. Fakat bu kabahat da sizindir. Siz, koynunuzda zehirli yılanlar besliyorsunuz!.. Onların, bile bile zehirli kalmasına siz müsaade ediyorsunuz. Şu halde bunların ilk fırsatta sizi zehirleyebilecekleri gayet tabiidir. Daha uyanık olunuz!..s.116”
Gerçekte dün olduğu gibi Müslüman Araplar, Filistinliler, Türkistanlılar, Arakan’lılar vs. fakir oldukları, çadırlarda, derme çatma evlerde yaşadıkları halde bizim dostlarımız ve kardeşimizdir. İnsanlık ve kadir şinastırlar. Tevhid inancıyla bizimle birlikteler. Diğerleri ise nankörlük ve hıyanet içindeler. Dolayısıyla kadirşinas olanları düşman olarak göstermeye çalışanlar içimizdeki Lavrens'lerdir.
Bugünün Lavrenslerini öğrenmek ve tanımak için dünün Lavrenslerini, elemanlarını, casuslarını, ihanet şebekelerini, girdikleri kılıkları öğrenmek gerekir. Musa Dağı kitabını okursanız bunları isim isim ve konumlarını öğrenirsiniz, böylece bugünün hainlerini keşfedersiniz.
Selam ve Sabırla…16.08.2023
*Musa Dağı, Cevat Rıfat Atilhan, Aykurt Neşriyat, II. Basım, İstanbul-1968.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?