Tepkisiz Müslümanlar ve Müslüman bu Çeşmeden su içemez hikâyesi
Veysi ERKEN Dr.
Yıllardır ülkemizde İslamî hayat/kültür ve yaşayış alanında adeta bir soy kırım devam ettiriliyor.
Her gün İslami hayatın bir “değer”ine, bir “ilke”sine, bir “kaide”sine, mensubuna, camisine, İmam Hatip ve İlahiyat mezununa saldırılırken toplumdan hiçbir ses seda yükselmiyor. Hatta saldırana ve saldırgan Gayrı Müslimlerin sesi olunuyor.
Kendimi bildim bileli bu senaryo hep sahneleniyor.
28 Şubat darbesi günlerini hatırlayınız.
Fadime, Emire, Ali ve Müslüm başrolde.
Bu vesile ile İslam’a ve Müslümanlara her saniyede saldırı. Moiz’in çocukları saldırırken “Müslüman”ım diyenler bunların yanında yer alıyordu.
Bugün de aynı senaryo.
Sadece figüranlar değişti.
Gayrı Müslim ve Gayrı Müslimlere dönüştürülmüş, devşirilmiş çete saldırıyor.
Eh malzeme hazırdır. İftira bol, yalan ve talan revaçta. İmamın keçisi çalınır, imam keçi çaldı diye yaygara koparılır.
Çeteye bir malzeme ve bahane.
Çete saldırıyor.
Müslüman’ım diyenler hemen koroya katılıyor.
Gerçekmiş gibi habire maşalık yapıyorlar.
Yahu hani Müslümansınız. Allah size bir fasık haber getirdiğinde araştırın demiyor mu?
Sahi araştırma yaptınız mı?
El cevap falan yazar- çizer, bozar, gazeteci kısaca Sabetayist ve gayrı Müslim kılıklı yamyam yazdı.
Müslümanlara sesleniyorum.
Müslüman’sanız Kur’an’a uyun. Fasık, müfsit, münafık, sabetayist ve gayrı Müslimlerin oyuncağı ve aleti olmayın.
Ayetteki “Ey iman edenler, eğer size bir fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurat-6” emri ilahiye uyunuz.
Kur’an’a uymayan topluluklar “kurbağa” misali haşlanıyor ve o değerler/İslami yaşayış gönüllerde öldürülüyor.
Bilhassa “Müslüman görünümlü” gayrı Müslim taifesi medya yoluyla ve sanat, ticaret, siyaset, iktisat, eğitim, öğretim, kısacası bütün alanlarda saldırı ve tahribatını arttırırken, Müslüman bildiğimiz kişiler bile gayrı Müslim taifeyi sahiplenir hale geldi/ dönüştürüldü ve Müslüman’ım diyenlerin zihinlerini felç edildi.
Eskiden nüfus cüzdanlarına bakılarak Türkiye’nin nüfusunun %99 Müslüman deniliyordu.
Doğru değilmiş demek.
Baksanıza bir avuç sabatayist gayrı Müslim çetesi Müslüman görünümü altında hayatımızı felç ediyor ve bizler tepkisiz bir şekilde kalıyoruz.
Sadece tepkisiz de kalmıyoruz onlara benzemeye çalışıyoruz, onların sözcülüğünü yapıyoruz, pisliklerini yayıyoruz.
Yüzünü güneşe çeviren eski ülkücülere, ittihatçı zihniyete yamanmış milli görüşçülere her kalıba girmiş mücahitlere bakınız artık sadece isim olarak Müslüman olduklarını görürsünüz.
Zalime ses çıkarmayan, Biden’in tasma taktığı tiplere dönüşenlere bakın aynı manzarayla karşılaşırsınız.
Bunu için çeşme hikâyesini okumakta ve anlamakta fayda var. Belki akıllanır, ibret alır ve “hak”tan yana tavır takınırız.
Evet, Türkiye'nin; " Müslüman" denilen halkı ve ahalisi bu hikâyeyi okumalı "ne kadar Müslüman" olduğunu ve “İslam”ı yaşayarak tuzağa düşmediğini göstermelidir. Kısaca eylem ve söylemlerini bir kere daha gözden geçirmelidir.
Faydası olur diye çeşme hikâyesini paylaşıyorum.
“MÜSLÜMANLAR BU ÇEŞMEDEN SU İÇEMEZ”
Hikâye malûm:
Zamanın birinde; adamın biri, kasabanın tam ortasına bir “çeşme” yaptırmış...
Üzerindeki mermere de şöyle bir yazı yazdırmış:
“Bu çeşmeden herkes su içebilir, ama Müslümanlar asla!”
Müslümanlar şaşırmış... Çünkü “çeşme”yi yaptıran bir “Müslüman”, ama o yazıyı
yazdıran da aynı Müslüman!
Çıkmışlar Kadı Efendi’nin huzuruna ve
şikâyet etmişler adamı...
Kadı hazretleri, ertesi gün yaka-paça getirtmiş adamı:
“Be adam, bu ne densizliktir!”
Adam, “O yazıyı yazdırmamın bir sebebi var” demiş ve “hikmet”in anlaşılabilmesi
için, kendisine “tutuklama yetkisi” verilmesini istemiş.
Kadı da merak etmiş, işin nereye varacağını...
Ve istenen “yetki”yi vermiş.
Adam, dönmüş kasabaya... Aldığı yetkiye dayanarak, önce kasabadaki Haham’ı
tutuklamış!
Bütün Yahudiler ayağa kalkmış... Gürültü-patırtı, tepki, protesto derken,
varmışlar Kadı Efendi’nin huzuruna:
“Haham’ımızı isteriz!”
Haber salmış Kadı Efendi kasabaya...
Haham "serbest" bırakılmış.
Birkaç gün sonra, bu defa kilisenin “Papaz”ını tutuklamış çeşmeyi yaptıran
adam.
Bu defa Hıristiyanlar ayaklanmış...
Doğruca Kadı Efendi’nin huzuruna:
“Papazımızı isteriz!”
Uzatmayalım... O da
"serbest" bırakılmış.
Çeşmeyi yaptıran adam, bu defa kasabanın tek “imam”ını tutuklayıp, atmış
zindana.
Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş, üç gün geçmiş.
Ne bağıran var, ne çağıran! Kadı Efendi beklemede...
Ne gelen var, ne giden!
Dayanamamış, kendi düşmüş yollara...
Gelmiş kasabaya.
Gelirken de, karşısına çıkan kasabalılara sormuş:
“Sizin bir imamınız vardı, duydum ki tutuklanmış, acaba suçu neydi?”
Dudak bükmüş kasabalı:
“Devlet tutuklamışsa, vardır bir sebebi!
Zaten, son günlerde ileri-geri lâflar ediyordu...
Çeksin cezasını zindanda!”
Kadı Efendi, aldığı bu cevaplardan
sonra, gitmiş “çeşmeyi yaptıran adam”a...
Kucaklamış onu:
“Haklıymışsın! İmamlarına bile sahip çıkmayan insanların, o çeşmeden su içmeye
hakları olamaz! O yazı, bir ibret levhası olarak kalsın çeşmenin üzerinde!”
Evet, yazı çeşmenin üzerinde kalmalıdır. Gayrı Müslim çete siyasette, ticarette, iktisatta, eğitimde bu kadar bağırdığı, aileyi tahrip ettiği, değerlerimizi yok ettiği ve Müslüman’ım diyenler onlara uyup onların sesi kesildiği için “yazı “ kalmalıdır. Çünkü şairin dediği gibi “dipdiri meyyit”e ve “Sabetayistlerin sesi” olan Müslümanlar “su” içmeyi hak etmiyor.
Müfterilerin, alçakların, sabetayistlerin, gayrı Müslimlerin tasmalısı haline dönüşenler su içmeyi hak etmiyor.
Selam ve Sabırla… 16.08.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?