Üniversiteden Yüksek Anaokullarına
Veysi Erken
Maarifin
amacı “Salih insan yetiştirmektir” dedi Sayın Cumhurbaşkanı.
Bu
tespite katılmamak mümkün mü?
Elbette
hayır.
Ama
bakıyorum.
Ne
eğitim bakanlığının ne de akademinin böyle bir derdi yok.
Hatta
eğitim bakanlığı mevcut durumu daha da kötüleştirecek adımları attığını
söyleyebiliriz.
Maalesef
Ziya Selçuk ve kadrosundan olumlu bir şey beklemiyorum.
Hatta
aldığım duyumlara göre neredeyse bakanlık devre dışı bırakılıyor, müfredattan
tutun kitaplara kadar dışarıdan temin edilmeye çalışılıyor.
Tabii
ki, bu bir iddia, bir duyum.
Umarım
ki, yanlıştır.
Ancak
şunu söyleyebilirim.
Eğitim
bakanlığının “Salih insan yetiştirme” gibi ne bir derdi, ne bir amacı ne de bir
programı vardır.
Biz
yine teklifimizi yapalım.
Daha
önce “Camilerde Anaokulları Açılsın” diye bir yazı yazmıştım.
Eğitim
bakanlığının “Salih insan yetiştirme” projesi olacaksa “okulöncesi din eğitimi”
gibi bir programı hayata geçirmesi ve diyanetle işbirliğine gitmesi gerekir.
Tabii
ki bu program dijital ortamlara ve sosyal medyaya da taşınmalıdır.
“Salih
İnsan Yetiştirme” bir zihniyeti ve zihniyetin devamlılığını gerektirir. Salih
insanın yetişebilmesi için böyle bir amacın yükseköğretimde de olması gerekir.
Olur
mu?
Zannetmiyorum.
Yıllardır
değişen bir şey yok. İşte yıllar öncesinin üniversitelerimiz.
“Üniversitelerimiz
tapınakçı şövalyelerin uzantıları marifetiyle “yüksek anaokulları”na dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bu
gelişmenin(!) ülkemize ve ülkemizin insanına hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Belki
dostlar bu tespitimi yadırgayacaklar.
Dostları
anlayışla karşılıyorum.
Her
şeye rağmen bu tespitin ilan edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Umarım
ki, yüksek anaokullarında(Üniversitelerde) görev yapmakta olan dostlar alınmaz
ve kendileri de bu gelişmeyi önemserler.
Malumunuzdur
ki, üniversitelerde ilmî çalışmalar yapılır. Bu mekânlarda aslolan “hakikat”e ulaşmaktır. Üniversitelerde
ilmî çalışmalar “özgür” bir zeminde
gerçekleştirilir ve hiçbir etki altında kalmadan gerçekler haykırılır.
Ya
anaokullarında ne yapılır.
Anaokullarının
temel görevi, çocukları oyun ve eğlence içinde ilköğretime hazırlamaktır.
Burada çocuklar eğlenir ve oyunlarla gelişir.
Bayrak
taşımalar, yürümeler, oyunlar, törenler, resimler, boyamalar vb faaliyetler gelişim
ve ilköğretime hazırlık için yapılır. Anaokullarında okuma becerisi bile
kazandırılması hedeflenmez. Bu okullarda aslolan oyun ve eğlencelerdir.
Bugün
üniversitelerimizde yapılanların anaokullarında gerçekleştirilenlerden farklı
olduğunu kim söyleyebilir? Üniversitelerdeki öğretimde ilk sarf edilen lakırdı “sen sus”tur. Konuşulan, yazılan ve
araştırılan her şey bunu gerçekleştiren aleyhine delil olarak kullanılır.
Üniversiteliden
istenen tek şey susmak, törenlere katılmak, afiş ve pankart taşımak ve çocuklar
gibi balolarda eğlenmektir. Baksanıza koca koca “âdem”ler “oligarşinin Hukuku”nu
korumak için ellerinde afişler çocuklar gibi şenlenmeye çalışıyorlar.
Koca
koca “âdem”ler basılan düğme ile “istemezük” naralarıyla sokağa dökülmüş
vaziyetteler.
Soruyoruz
bu koca(!) âdemlere neyi istemiyorsunuz. Sizin hangi ilmî çalışmalarınız
engellendi. Hangi bilimsel yapıtınız(!)a (bu âdemlerin zaten eserleri yok)
karşı çıkıldı.
Âdemlerin
bu sorular karşısında ses ve sedaları kesilmekte.
Varsa
yoksa işleri “istemezük” diye
haykırmaları ve tepinmeye devam etmeleri.
Evet.
Bu âdemler bir şeyi istemiyorlar. Bu
âdemler “üniversite”yi istemiyorlar,
Türkiye ve Türk insanına hizmeti istemiyorlar. Bu âdemler üniversitelerin ilim
ve irfan mekânları olmasını istemiyorlar. Bu “âdem”ler edebi, terbiyeyi, hayâyı,
özgürlüğü, hukuku ve ahlakı istemiyorlar.
Onlar aldıkları emir gereğince ilmi çalışmaları
üniversitelerden kaldırmışlardır. İşleri güçleri tören, balo, yürüyüş ve
şaklabanlık.
İşte
aziz dostlar.
Bu
manzara üniversitelerin “yüksek
anaokulları”na terfi ettirildiklerinin göstergesidir. Tapınakçıların
sayesinde üniversite ile ilgili geldiğimiz bu nokta kutlu(!) olsun. Artık
törenlerimizle, şakşakçılığımızla ve dahi sabatayist çeteye köleliliğimizle
Everest tepesinin yüksekliğini aşacağımızı rahatlıkla söyleyebilirim.
Tapınakçıların
tehditleri karşısında “geri adım”
atarak üniversitelerin yüksek anaokulları seviyesinde ebediyen eğitim(!) ve
öğretim(!) faaliyetlerini sürdürmesine katkı sağlayan seçilmiş zevata da ayrıca
teşekkür ediyorum.
Seçilmişlere
ayrıca bir çift sözüm var:
Oligarşik
bürokrasiye teslimiyetiniz mazlumların bedduasını arttıracak ve geçmişin “erkek(!)”leri gibi sonunuzu
hazırlayacaktır.
Yaşasın(!)
yeni “yüksek anaokulları”mız ve
onları yöneten rektör ve dekanlarımız.
Selam
ve Sabırla...03.11.2003
Not: Rektör ve Dekan kelimelerinin sözlük ve terim
anlamlarını lütfen bir yabancı sözlükten öğreniniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?