Dailer ve “Bir
Delikte Kırk Yılan”*
Veysi ERKEN
Değerli
dostlar
Fetö
(pensilvanya şeytanları) denilen ve Siyonist haçlı zihniyetinin ana unsuru olan
“tapınakçılar” örgütlenmesinin
parçası olan yapılanmayı doğru okumadıkça sağlıklı bir netice alınamaz.
Fetö
geleneksel “tapınakçı” yapılanmasının
iki ana unsuru gibi teşkilatlandırılmıştır.
Dailer( propagandistler) ve fedailer.
(Dailer ve fedailerin çalışma yöntemlerini daha iyi anlamak için Ayşe Atıcı
Arayancan’ın Hasan Sabbah ve Alamut isimli çalışmasını okumakta fayda var)
15 Temmuz
darbesinden sonra Fedailer kamu kurum ve kuruluşlarından temizlenmeye
çalışılmış ve hala çalışılıyor. Milletin hayatından çıkarılmaya çalışılıyor.
Yapılan
işlem doğru olmakla birlikte çok eksiktir.
Maalesef DAİLER toplumu kelimenin tam manasıyla
kemirmeye ve tahrip etmeye devam ediyor.
Yalan,
iftira, itham, inkâr, şantaj, itibarsızlaştırma vs. ne kadar pislik yöntem
varsa bunları kullanarak toplumu ifsad etmeye çalışıyorlar.
Maalesef
iktidar sahiplerinin kenarında, etrafında, yakınında bulunan dailer malzeme
hazırlayarak diğer dailere fesad imkânı ve fırsatı sağlıyorlar.
Benim
tespitlerime göre özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında mebzul miktarda dai bu
fesadı yaymaktadır.
İktidar
sahipleri bilerek mi, bilmeyerek mi bunlara göz yumduğu bir vakıa olarak
bilinmektedir.
Dailerle
ilgili yazılacak çok şey vardır ve gücümüz yettiğince bu fesatçıları ifşa
etmeye çalışacağız inşallah.
Dailer
Orhan Salcı Beyin ifadesiyle “bir
delikte kırk yılan*” gibidirler. Zehirlerini akıtmaktan hiçbir zaman vazgeçmezler,
daha doğrusu vazgeçemezler.
Çünkü
bunlar Siyonist haçlı zihniyetinin kuklaları, maşaları, piyonları, uşakları
hükmündedirler.
Bir delikte
yaşayan yılanlardır. Köstebek gibi karanlıklarda dolaşırlar. Çöp balıkları gibi
diplerdedir ve pisliklerini kusarak toplumu ifsat ediyorlar. Geliniz bu bir
delikte yaşayan yılanları tanıyalım
“Bir delikte kırk yılan. Timsahlar
avlarını yerken gözlerinden yaş gelirmiş.
Yahudi de kavga ederken, hem
acımasızca vurur, hem de "yetişin adam dövüyorlar" diye çığırtkanlık
yaparmış.
Yahudilerden ve timsahlardan
ders alan, taktik alan, talimat alan tüm terör örgütleri gibi, masonik,
casus FETÖ örgütü de tam olarak bu taktiği kullanıyor.
FETÖ, kırk yıldır milletin en zeki
evlatlarını çalarken ağladı. Himmet adıyla milletin servetlerini hile ve
yalanlarla çalarken ağladı. Milletin iyi niyetini, güvenini ve hayallerini
çalarken de ağladı.
Timsah gibi, hiç durmadan hem yedi
hem ağladı. Dershanelerin kapatılmasıyla hükümetle aralarında yaşanan
krizler sürecinde, 17-25 Aralık adliye-yargı darbesi ve 15 Temmuz'a kadar
uzanan süreçte de tıpkı Yahudi gibi hem vurdu hem yetişin adam dövüyorlar, adam
öldürüyorlar diye çığırtkanlık yaptı.
Lanetler, beddualar seanslarını
unutmadık. "Evlerine ateşler salsın" diye beddualar etti.
Yetmedi, bir gece ansızın tanklarla, uçaklarla milletin evlerine, yüreklerine
ateşler saldı.
Milletin evlatları bu yangına kendi
hayatlarıyla, canlarıyla siper oldular. Kendileri yandılar ama ülkeyi Irak,
Suriye, Mısır, Libya gibi yanmaktan kurtardılar. İki, iki buçuk yıldır nispeten
sessizliğe bürünen Fetö ve elemanları son zamanlarda yeniden
saklandıkları deliklerden kafalarını ve dillerini uzatmaya başlamış
görünüyorlar.
Yine ağlıyorlar.
Neden?
15 Temmuz darbe gecesinin ardından
çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Fetö ile irtibatlı oldukları
gerekçesiyle memurluktan atılan Fetöcüler için güya gözyaşı döküyor, acındırma
seansları yapıyorlar.
Fetöcüler için diyorum çünkü arada
yanlışlıkla haksızlığa uğrayanlar için gerçek gözyaşını devlet döküyor, 'at izi
it izine karıştı' diye devletin tepesindeki insanlar üzüntülerini dile
getiriyorlar, kılı kırk yararcasına soruşturmalar devam ediyor, yargılamalar,
temyiz davaları devam ediyor.
Masum oldukları tesbit edilenler
görevlerine iade ediliyor, mağduriyetleri gideriliyor.
Fetö, güya masum insanları savunuyor
edasıyla aslında kendi elemanlarını masum gibi gösterme ve hapisten kurtarma,
milletin gözünde düştükleri rezil durumdan kurtarma hesapları yapıyor.
Terör örgütlerinin en mühim
silahları, kalemleridir, kelamlarıdır, sloganlarıdır. Fetöcüler de en iyi
bildikleri silah olan gözyaşıyla birlikte dillerini ve kalemlerini kullanarak
yalan, iftira, dedikodu, ajitasyon, çarpıtma, akıl oyunları vb silahlara
yeniden sarılmış görünüyorlar.
Devletimiz ve milletimiz son derece
zor bir dönemden geçiyor.
Dışarıda İran, Irak, Suriye, Libya, Akdeniz’deki enerji
savaşları, ülkemize karşı kurulan tuzakları bozmak gibi uluslararası sorunlarla
boğuşuyor.
İçerde, ekonomik sıkıntı ve geçim
darlığına çareler üretme, enflasyon, işsizlik, demokratikleşme, terörle mücadele
gündemleriyle boğuşuyor.
Milletimiz, Tramp'ın bizzat itiraf
ettiği ekonomik saldırılarla mücadele ediyor, direnmeye çabalıyor.
Henüz birkaç ay önce yaşadığımız
seçim sürecinin etkileri henüz geçmiş değil. Üstüne üstlük, iktidar partisi
yeni bir kongre sürecine, yenilenme sürecine girdi, giriyor.
Devlet, hükümet, millet ve Ak
Parti kendi gündemlerine dalmış, kafayı kaldıramaz hale gelmişken FETÖ örgütü
aradığı fırsatı bulmuş; hem vuruyor, hem ağlıyor.
Hava tam terör örgütlerinin aradığı
hava.
Fetö,
Kırk yıldır yaptığı gibi bir yandan milletin
merhamet duygularını kullanmak, kendine acındırarak aklanmak, zeytinyağı
gibi üste çıkmak istiyor. Zavallıyı oynayarak sempati kazanmak istiyor.
Sonra?
Hiç bir şey olmamış gibi şen şakrak
saklandığı deliklerden çıkmak, yeniden toplumun içine karışmak, kaldığı yerden
devlete sızma, diyalog, casusluk, dünya hâkimiyeti kurma faaliyetlerine devam
etmek istiyor.
Diğer taraftan da kuyruk acısının
intikamını almanın hesaplarını yapıyor.
Fetö siyasi bir parti kurmayı
denedi, başaramadı. Ama maliyeti bundan daha az, getirisi çok daha fazla bir
yolu keşfetti.
Ak Parti'ye muhalif tüm siyasi,
sosyal, ideolojik yapılarla omuz omuza, kol kola yürüyerek onları kendi amacı
uğruna kullanarak daha büyük başarı elde edeceğini keşfetti, o yolda yürüdü,
yürüyor.
Geçtiğimiz seçim sürecinde FETÖ, Ak
Parti ve MHP hariç, bütün partilerin seçim çalışmalarına her türlü desteği
verdi. Propaganda, özellikle kara propaganda faaliyetlerinde yetişmiş
elemanlarını ve biriktirdiği tüm sermayeyi muhaliflerin önüne serdi. Kazanmak
için her yol mubahtır diye düşünen tüm partiler, adaylar ve partizanlar bu
bilgileri doğruluğuna, kimden duyduklarına bakmadan zevkle kullandılar.
Kastamonu seçimleri bunun en tipik
örneğidir.
Fetö hem dışarıdaki elemanları hem
de ittifak kurdukları çevrelerle devlete, yargıya, emniyete ve doğal olarak
Erdoğan'a ve partisine saldırıyor. Sulh derdinin, toplumsal uzlaşı ve
barış derdinin olmadığı, hatalarından ders çıkarttığı, vazgeçtiğine dair en
ufak bir ipucu yok.
Kin, nefret ve yıkıcı bir dil.
Fetö halen hükümeti yolsuzlukla,
haramla beslenmekle itham ediyor.
Peki,
ÖSYM'ye sızdırdıkları elemanlarla
soru çalarak üyelerini devlete memur yapmanın hesabını verdi mi Fetö?
Hakları yenilen on binlerce
vatan evladından özür diledi mi, zararlarını tazmin etti mi, helalleşti mi?
Fetönün bu yaptıkları zulüm değil
miydi, hakları yenenler mazlum ve mağdur değil miydi?
Dahası,
Fetö elemanları, memur
olduktan sonra, ayak oyunlarıyla, iftiralarla, tezgâhlarla rakip ve engel
gördükleri binlerce amirleri, memurları saf dışı etmedi mi, görevden
atılmalarına sebep olmadı mı?
Bu yaptıkları zulüm değil miydi?
FETÖ, kendi elleriyle mağdur
ettikleri insanlar için de gözyaşı döktü mü, helallik istedi mi, hakları,
itibarları için mücadele etti mi, eder mi?
Ekmeğiyle, aşıyla, işiyle, ticaretiyle, dükkânıyla, tezgâhıyla
oynadıkları insanlardan özür diledi mi, diler mi?
FETÖ'nün mağdur ettiklerinin sayısı
KHK ile görevden atılanlar kadar var mı, yok mu?
Hem Fetö, ilk önce kendi
elemanlarına zulmetmedi mi?
Onca insanı uluslararası istihbarat
örgütlerinin emrine vererek, onları ailelerinden, ülkelerinden, dinlerinden
uzaklaştırarak, devlete isyan ettirerek, ihanet ettirerek zulmetmedi mi?
Ve 15 Temmuz öncesinde, esnasında ve
sonrasında yaşanan tüm acıların bütün sorumluluğu Fetö' ye ait değil mi?
Darbe emrini kim verdi, devlet mi
verdi?
Örgüt kurma talimatını kim
verdi?
Fetö'nün, devlete sızdırdığı
adamlarının, ajanlarının bu devlete, bu millete verdiği zarar, yaşattıkları
ekonomik, siyasal, sosyal krizlerin maliyetini, bedellerini kim hesap edecek,
hesabını kim soracak?
Fetö örgütü bu pislikten kolayca kurtulacağını
mı hesabediyor acaba?
Fetö'cü baykuşlar hükümeti
hırsızlıkla, yolsuzlukla, zalimlikle suçluyorlar.
Kırk yıldır yalanlarla, dümenlerle
topladıkları paralarla yani haram paralarla beslenen bu örgüt, devleti ve
milleti dolandırarak, kandırarak edindikleri servetlerin hesabının üzerine
yatıyor, unutmak, unutturmak istiyor, başkasını haram yemekle suçluyor.
Fetöcüler en iyi savunmanın saldırmak olduğunu biliyorlar
elbette.
Hükümet
sustukça, Ak Parti teşkilatları sustukça, medya sustukça, Fetö mağdurları
sustukça Fetöcüler avazları çıktığı kadar bağırıyorlar.
Muhalefet Fetö ile mücadele
edilmiyor diye saldırıyor, Fetö, bize haksızlık ediliyor, zulmediliyor diye
saldırıyor. Danışıklı dövüş mü yapılıyor diye sormadan edemiyor insan.
Fetö sorunu ve terör sorunu milli
bir sorundur. Devletin ve milletin bu günü ve yarınlarını ilgilendiren bir
sorundur. Topluca direnmek, karşı koymak zorunda olduğumuz bir sorundur.
Herkesin bir zalim ve şeytan tarifi
olabilir ama biz 15 Temmuz gecesi Şeytanı da zalimi de ayan beyan gördük,
unutmadık, unutamayız, insan olan unutamaz.
Devlete,
yargıya, emniyete güvenmek zorundayız. Siyasi demagojilere, terör örgütlerinin
propaganda diline prim veremeyiz.
Çünkü, tüm terör örgütleri gibi Fetö de bir doğruda
kırk yalanı, bir delikte kırk yılanı saklayabilen bir örgüttür. Orhan Salcı”
Teşekkürler
Orhan Bey.
Umarım ki,
yılanları öğrendiniz.
Zehirlerinden
hem kendinizi ve de etrafınızla birlikte bütün toplumu korumaya çalışınız.
Unutmayınız.
Bunlar beynelmilel yılanlardır. Çıyanlardır.
Selam ve
Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?