16 Ocak 2020 Perşembe

Dailer ve “Bir Delikte Kırk Yılan”*


Dailer ve “Bir Delikte Kırk Yılan”*

Veysi ERKEN

            Değerli dostlar
            Fetö (pensilvanya şeytanları) denilen ve Siyonist haçlı zihniyetinin ana unsuru olan “tapınakçılar” örgütlenmesinin parçası olan yapılanmayı doğru okumadıkça sağlıklı bir netice alınamaz.
            Fetö geleneksel “tapınakçı” yapılanmasının iki ana unsuru gibi teşkilatlandırılmıştır.
            Dailer( propagandistler) ve fedailer. (Dailer ve fedailerin çalışma yöntemlerini daha iyi anlamak için Ayşe Atıcı Arayancan’ın Hasan Sabbah ve Alamut isimli çalışmasını okumakta fayda var)
            15 Temmuz darbesinden sonra Fedailer kamu kurum ve kuruluşlarından temizlenmeye çalışılmış ve hala çalışılıyor. Milletin hayatından çıkarılmaya çalışılıyor.
            Yapılan işlem doğru olmakla birlikte çok eksiktir.
            Maalesef DAİLER toplumu kelimenin tam manasıyla kemirmeye ve tahrip etmeye devam ediyor.
            Yalan, iftira, itham, inkâr, şantaj, itibarsızlaştırma vs. ne kadar pislik yöntem varsa bunları kullanarak toplumu ifsad etmeye çalışıyorlar.
            Maalesef iktidar sahiplerinin kenarında, etrafında, yakınında bulunan dailer malzeme hazırlayarak diğer dailere fesad imkânı ve fırsatı sağlıyorlar.
            Benim tespitlerime göre özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında mebzul miktarda dai bu fesadı yaymaktadır.
            İktidar sahipleri bilerek mi, bilmeyerek mi bunlara göz yumduğu bir vakıa olarak bilinmektedir.
            Dailerle ilgili yazılacak çok şey vardır ve gücümüz yettiğince bu fesatçıları ifşa etmeye çalışacağız inşallah.
            Dailer Orhan Salcı Beyin ifadesiyle “bir delikte kırk yılan*” gibidirler. Zehirlerini akıtmaktan hiçbir zaman vazgeçmezler, daha doğrusu vazgeçemezler.
            Çünkü bunlar Siyonist haçlı zihniyetinin kuklaları, maşaları, piyonları, uşakları hükmündedirler.
            Bir delikte yaşayan yılanlardır. Köstebek gibi karanlıklarda dolaşırlar. Çöp balıkları gibi diplerdedir ve pisliklerini kusarak toplumu ifsat ediyorlar. Geliniz bu bir delikte yaşayan yılanları tanıyalım
“Bir delikte kırk yılan. Timsahlar avlarını yerken gözlerinden yaş gelirmiş.
Yahudi de kavga ederken, hem acımasızca vurur, hem de "yetişin adam dövüyorlar" diye çığırtkanlık yaparmış.
Yahudilerden ve timsahlardan  ders alan, taktik alan, talimat alan tüm terör örgütleri gibi, masonik, casus  FETÖ örgütü de tam olarak bu taktiği kullanıyor. 
FETÖ, kırk yıldır milletin en zeki evlatlarını çalarken ağladı. Himmet adıyla milletin servetlerini hile ve yalanlarla çalarken ağladı. Milletin iyi niyetini, güvenini ve hayallerini çalarken de ağladı.
Timsah gibi, hiç durmadan hem yedi hem ağladı. Dershanelerin kapatılmasıyla hükümetle aralarında yaşanan krizler sürecinde, 17-25 Aralık adliye-yargı darbesi ve 15 Temmuz'a kadar uzanan süreçte de tıpkı Yahudi gibi hem vurdu hem yetişin adam dövüyorlar, adam öldürüyorlar diye çığırtkanlık yaptı. 
Lanetler, beddualar seanslarını unutmadık. "Evlerine ateşler salsın" diye beddualar etti. Yetmedi, bir gece ansızın tanklarla, uçaklarla milletin evlerine, yüreklerine ateşler saldı. 
Milletin evlatları bu yangına kendi hayatlarıyla, canlarıyla siper oldular. Kendileri yandılar ama ülkeyi Irak, Suriye, Mısır, Libya gibi yanmaktan kurtardılar. İki, iki buçuk yıldır nispeten sessizliğe bürünen Fetö ve elemanları son zamanlarda  yeniden saklandıkları deliklerden kafalarını ve dillerini uzatmaya başlamış görünüyorlar. 
Yine ağlıyorlar.
Neden?
15 Temmuz darbe gecesinin ardından çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Fetö ile irtibatlı oldukları gerekçesiyle memurluktan atılan Fetöcüler için güya gözyaşı döküyor, acındırma seansları yapıyorlar. 
Fetöcüler için diyorum çünkü arada yanlışlıkla haksızlığa uğrayanlar için gerçek gözyaşını devlet döküyor, 'at izi it izine karıştı' diye devletin tepesindeki insanlar üzüntülerini dile getiriyorlar, kılı kırk yararcasına soruşturmalar devam ediyor, yargılamalar, temyiz davaları devam ediyor. 
Masum oldukları tesbit edilenler görevlerine iade ediliyor, mağduriyetleri gideriliyor.
Fetö, güya masum insanları savunuyor edasıyla aslında kendi elemanlarını masum gibi gösterme ve hapisten kurtarma, milletin gözünde düştükleri rezil durumdan kurtarma hesapları yapıyor. 
Terör örgütlerinin en mühim silahları, kalemleridir, kelamlarıdır, sloganlarıdır. Fetöcüler de en iyi bildikleri silah olan gözyaşıyla birlikte dillerini ve kalemlerini kullanarak yalan, iftira, dedikodu, ajitasyon, çarpıtma, akıl oyunları vb silahlara yeniden sarılmış görünüyorlar.
Devletimiz ve milletimiz son derece zor bir dönemden geçiyor. 
Dışarıda İran, Irak, Suriye, Libya, Akdeniz’deki enerji savaşları, ülkemize karşı kurulan tuzakları bozmak gibi uluslararası sorunlarla boğuşuyor.
İçerde, ekonomik sıkıntı ve geçim darlığına çareler üretme, enflasyon, işsizlik, demokratikleşme, terörle mücadele gündemleriyle boğuşuyor.
Milletimiz, Tramp'ın bizzat itiraf ettiği ekonomik saldırılarla mücadele ediyor, direnmeye çabalıyor.
Henüz birkaç ay önce yaşadığımız seçim sürecinin etkileri henüz geçmiş değil. Üstüne üstlük, iktidar partisi yeni bir kongre sürecine, yenilenme sürecine girdi, giriyor.
Devlet, hükümet, millet ve  Ak Parti kendi gündemlerine dalmış, kafayı kaldıramaz hale gelmişken FETÖ örgütü aradığı fırsatı bulmuş; hem vuruyor, hem ağlıyor. 
Hava tam terör örgütlerinin aradığı hava. 
Fetö, 
Kırk yıldır yaptığı gibi bir yandan milletin merhamet duygularını kullanmak, kendine acındırarak  aklanmak, zeytinyağı gibi üste çıkmak istiyor. Zavallıyı oynayarak sempati kazanmak istiyor.
            Sonra?
Hiç bir şey olmamış gibi şen şakrak saklandığı deliklerden çıkmak, yeniden toplumun içine karışmak, kaldığı yerden devlete sızma, diyalog, casusluk, dünya hâkimiyeti kurma faaliyetlerine devam etmek istiyor. 
Diğer taraftan da kuyruk acısının intikamını almanın hesaplarını yapıyor. 
Fetö siyasi bir parti kurmayı denedi, başaramadı. Ama maliyeti bundan daha az, getirisi çok daha fazla bir yolu keşfetti. 
Ak Parti'ye muhalif tüm siyasi, sosyal, ideolojik yapılarla omuz omuza, kol kola yürüyerek onları kendi amacı uğruna kullanarak daha büyük başarı elde edeceğini keşfetti, o yolda yürüdü, yürüyor.
Geçtiğimiz seçim sürecinde FETÖ, Ak Parti ve MHP hariç, bütün partilerin seçim çalışmalarına her türlü desteği verdi. Propaganda, özellikle kara propaganda faaliyetlerinde yetişmiş elemanlarını ve biriktirdiği tüm sermayeyi muhaliflerin önüne serdi.  Kazanmak için her yol mubahtır diye düşünen tüm partiler, adaylar ve partizanlar bu bilgileri doğruluğuna, kimden duyduklarına bakmadan zevkle kullandılar.
Kastamonu seçimleri bunun en tipik örneğidir.
Fetö hem dışarıdaki elemanları hem de ittifak kurdukları çevrelerle devlete, yargıya, emniyete ve doğal olarak Erdoğan'a ve partisine saldırıyor. Sulh derdinin, toplumsal uzlaşı ve barış derdinin olmadığı, hatalarından ders çıkarttığı, vazgeçtiğine dair en ufak bir ipucu yok. 
Kin, nefret ve yıkıcı bir dil. 
Fetö halen hükümeti yolsuzlukla, haramla beslenmekle itham ediyor. 
Peki, 
ÖSYM'ye sızdırdıkları elemanlarla soru çalarak üyelerini devlete memur yapmanın  hesabını verdi mi Fetö?
Hakları yenilen  on binlerce vatan evladından özür diledi mi, zararlarını tazmin etti mi, helalleşti mi?
Fetönün bu yaptıkları zulüm değil miydi, hakları yenenler mazlum ve mağdur değil miydi?
Dahası, 
Fetö elemanları,  memur olduktan sonra,  ayak oyunlarıyla, iftiralarla, tezgâhlarla rakip ve engel gördükleri binlerce amirleri, memurları saf dışı etmedi mi, görevden atılmalarına sebep olmadı mı? 
Bu yaptıkları zulüm değil miydi?
FETÖ, kendi elleriyle mağdur ettikleri  insanlar için de gözyaşı döktü mü, helallik istedi mi, hakları, itibarları için mücadele etti mi, eder mi?
Ekmeğiyle, aşıyla, işiyle, ticaretiyle, dükkânıyla, tezgâhıyla oynadıkları insanlardan özür diledi mi, diler mi? 
FETÖ'nün mağdur ettiklerinin sayısı KHK ile görevden atılanlar kadar var mı, yok mu? 
Hem Fetö, ilk önce kendi elemanlarına zulmetmedi mi? 
Onca insanı uluslararası istihbarat örgütlerinin emrine vererek, onları ailelerinden, ülkelerinden, dinlerinden uzaklaştırarak, devlete isyan ettirerek, ihanet ettirerek zulmetmedi mi? 
Ve 15 Temmuz öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşanan tüm acıların bütün sorumluluğu Fetö' ye ait değil mi?
Darbe emrini kim verdi, devlet mi verdi?
Örgüt kurma talimatını kim verdi? 
Fetö'nün, devlete sızdırdığı adamlarının, ajanlarının bu devlete, bu millete verdiği zarar, yaşattıkları ekonomik, siyasal, sosyal krizlerin maliyetini, bedellerini kim hesap edecek, hesabını kim soracak?
Fetö örgütü bu pislikten kolayca kurtulacağını mı hesabediyor acaba? 
Fetö'cü baykuşlar hükümeti hırsızlıkla, yolsuzlukla, zalimlikle suçluyorlar.
Kırk yıldır yalanlarla, dümenlerle topladıkları paralarla yani haram paralarla beslenen bu örgüt, devleti ve milleti dolandırarak, kandırarak edindikleri servetlerin hesabının üzerine yatıyor, unutmak, unutturmak istiyor, başkasını haram yemekle suçluyor. 
Fetöcüler en iyi savunmanın saldırmak olduğunu biliyorlar elbette. 
Hükümet sustukça, Ak Parti teşkilatları sustukça, medya sustukça, Fetö mağdurları sustukça Fetöcüler avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. 
Muhalefet Fetö ile mücadele edilmiyor diye saldırıyor, Fetö, bize haksızlık ediliyor, zulmediliyor diye saldırıyor. Danışıklı dövüş mü yapılıyor diye sormadan edemiyor insan. 
Fetö sorunu ve terör sorunu milli bir sorundur. Devletin ve milletin bu günü ve yarınlarını ilgilendiren bir sorundur. Topluca direnmek, karşı koymak zorunda olduğumuz bir sorundur.
Herkesin bir zalim ve şeytan tarifi olabilir ama biz 15 Temmuz gecesi Şeytanı da zalimi de ayan beyan gördük, unutmadık, unutamayız, insan olan unutamaz. 
            Devlete, yargıya, emniyete güvenmek zorundayız. Siyasi demagojilere, terör örgütlerinin propaganda diline prim veremeyiz. 
Çünkü, tüm terör örgütleri gibi Fetö  de  bir doğruda kırk yalanı, bir delikte kırk yılanı saklayabilen bir örgüttür. Orhan Salcı”
            Teşekkürler Orhan Bey.
            Umarım ki, yılanları öğrendiniz.
            Zehirlerinden hem kendinizi ve de etrafınızla birlikte bütün toplumu korumaya çalışınız.
            Unutmayınız. Bunlar beynelmilel yılanlardır. Çıyanlardır.
            Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?